• Sarp, sen ne yaptın böyle? Nasıl geldin buraya? Üstelik cephede olman gereken böylesine önemli bir durum varken? Çıldırdın mı sen Allah aşkına… 

Sarp Üsteğmen, gayet soğukkanlı bir şekilde:

• Bu baloya gelişim, az önce yaşadıklarıma değmez miydi sence?  

Ancak daha sözünü bitirmemişti ki, Türk tarafını temsil eden subayların bulunduğu masadan kalkan üst rütbeli bir subay, onların oturduğu masaya doğru gelmiş, Sarp Üsteğmene hitaben: 

• Bu saatte burada ne arıyorsun Üsteğmenim? Sen hangi birliktensin? Diye sormuştu bile…

Sarp Üsteğmen, kimliğini açıkladıktan sonra ‘’Geceye BG Komutanlığından gelen davet üzerine katıldım. Az sonra daveti yapana veda edip, birliğime döneceğim komutanım’’, dedi. 

Bu sırada Sara salona girmiş, oturdukları masaya doğru yürüyordu. Bunu gören üst rütbeli subay, başını iki yana sallayarak yerine döndü! Bütün bu olanlar BG Komutanının da gözünden kaçmamış, dikkatle olan biteni izliyordu…

Sara, masaya geldiğinde Sarp Üsteğmen ayağa kalktı: ‘’Şimdi veda zamanı’’ dedikten sonra, Sara’ya elini uzattı…

Sara, Sarp’ın bu kadar erken gideceğini hiç beklemiyordu! Bu sırada Serdar Üsteğmen söze girerek:

• Haklısın Sarp, senin bir an önce cepheye dönmen gerek. Ne söyleyeyim senin bu baloya katılacağını hiç beklemiyordum.

Sarp, ayağa kalkarak;

• Ne yazık ki, artık gitmem gerekiyor.

• Ben size refakat edeyim Sarp Üsteğmenin diyerek, Sara da ayağa kalktı.

Birlikte salonun dışına kadar yürüdüler…

Sarp veda ederken:

• Bu geceyi hiç ama hiç unutmayacağım. Birlikte dans ederken geceyi aydınlatan bir güneş gibiydiniz. Adeta bir ‘’Gece Yarısı Güneşi’’… Şu hususu da bilmenizi isterim. Her şeyi göze alarak bu baloya katılış nedenim o deniz mavisi gözlerinizi bir daha görebilmek, ilk görüşmemizde veda ederken titreyen ellerinizin sıcaklığını bir kez daha hissedebilmek içindi… Sara, duyduğu bu güzel sözler karşısında öylesine heyecanlanmıştı ki, ancak fısıldayarak cevap verebildi:

• Beni çok mutlu ettiniz Üsteğmenim. Ben de sizi daha yakından tanımak istedim. O nedenle baloya davet ettim. Bu güne değin bana hiçbir erkek sizin baktığınız gibi bakmadı. O yeşil gözlerinizdeki derin manayı anlamak, mutlaka çözmek istiyordum. Sizi bir daha görebilecek miyim? Dedikten sonra Sarp için hazırlamış olduğu hediye paketini uzattı:

• Bu sizin için. Umarım beğenirsiniz…

Sarp hiç beklemediği bu hediye karşısında şaşırmış. Şaşırdığı kadar da mahcup olmuştu. Çünkü o cephe hattından ayrılamadığı için Sara’ya yılbaşı hediyesi alamamıştı… Ama o an aklına geleni yaptı ve boynunda taşıdığı künye levhasını çıkararak Sara’nın avucuna bıraktı ve içinden geldiği gibi konuşmaya başladı:

• Boynumda taşıdığım bu kolye savaşa katılanlar için çok önemlidir. Bize bir şey olduğunda ucundaki bu künye levhasıyla bizi tanırlar. Sen de bu levhaya baktıkça beni hatırla. Bil ki, bu künyenin sahibi seni hiçbir zaman unutmayacak. Dedikten sonra; Sara’ya yaklaştı, yanağına küçük bir öpücük kondurdu.  ‘’Hoşça kal Gece Yarısı Güneşim’’ diyerek veda etti…

Sara, yaşadıkları karşısında donup kalmış, sadece:

• Güle, güle Sarp. Mutlaka görüşelim diyebilmişti…

Sarp, gecenin karanlığında gözden kayboldu…

Sara, olduğu yere mıhlanmış gibiydi! Heyecandan ayakları titriyor, bir türlü yürüyemiyordu… Eliyle Sarp’ın öptüğü yanağına dokundu. İçi titredi. ‘’Aman Tanrım, beni öptü’’ diye fısıldadı. Sonrasında da çılgınca haykırdı:

• “Gece Yarısı Güneşin’’ seni hiç ama hiç unutmayacak…

Sarp sabah olmadan birliğine dönmüş; ‘’Kartal Kondu’’ parolasıyla Koray Teğmeni arayarak, cephe hattında hiçbir vukuatın olmadığını öğrenmişti…

Sara da balonun bitişiyle birlikte Ledra Palas’taki odasına çıkmış, birkaç saat önce yaşadığı o mucizevi dakikaları hatırladıkça, sevinçten deliye dönüyordu…

Âşık olduğu adam, geç de olsa baloya gelmiş, yeni yıla dans ederek girmişlerdi. Ya o söyledikleri? Her kelimesi beynine mıhlanan, içerdiği duygularıyla kalbine yerleşen o güzel sözleri… Ya yanağına kondurduğu o minik öpücüğü?

Evet, evet bu yeni yıl ona aşkla, sevgi dakikalarıyla birlikte gelmişti. ‘’Mutluluk dolu yarınları da getirsin’’ diyerek dua etti...

Devamı yarın