Gazze, 16. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu'na dahil olduğunda bir köy durumundaydı. Osmanlı hakimiyetinin ilk yarısı barış içinde geçti. Bölge, I.nci Dünya Savaşı sırasında, İngiliz kuvvetlerine teslim oldu ve İngiliz Mandası altında Filistin'in bir parçası haline geldi. 1967 yılında İsrail tarafından Altı Gün Savaşı sonucu ele geçirildi; ancak 1993 yılında, şehir yönetimi Filistin Ulusal Yönetimi'ne geçti. Hamas, 2007 yılında yapılan seçimleri kazanarak şehri El Fetih'den teslim aldı ve o tarihten beri İsrail tarafından abluka altında tutulmaktadır. Gazze, Akdeniz kıyısında 40 kilometre uzunluğunda dar bir sahil şerididir. Adını en büyük şehri Gazze’den alan bu bölgede 1,4 milyon Filistinli barınmaktadır.(1)
Temmuz başında, İsrail halkı öldürülen üç İsrailli gencin yasını tutarken, Filistinliler ise, Kudüs'te intikam duygularıyla öldürülen bir genç için ağlıyordu. Bu gelişmeler İsrail ve Filistin arasındaki siyasi tansiyonun belirgin biçimde yükseltmekteyse de Hamas ve İsrail arasında büyük bir çatışma beklentisi yoktu. Fakat, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun talimatı üzerine İsrail ordusu, tank ve buldozerler eşliğinde onbinlerce askerle Gazze’ye kara harekatı başlattı. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada kara harekâtının amacının, Gazze ile İsrail ve Mısır arasındaki yeraltı tünellerini yıkmak ve Hamas'ın "terör altyapısına" büyük bir darbe indirilmek olduğu belirtildi.
Kara Harekatı, havadan ve denizden desteklenirken, çocuklar dahil masum sivilleri de hedef almakta sakınca görmeyen İsrail ordusuna, insan hakları ve demokrasi havarisi, çifte standartlı ve iki yüzlü Batı Dünyasından dişe dokunur bir tepki gelmediği gibi malesef sözde din kardeşlerimiz olan İslam Dünyası da vaziyeti idare etme modunda takılıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, suya tirit bir tavırla "İsrail'i sivil ölümlerinin durması için daha çok çaba göstermeye” çağırmış, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ise, İsrail'in Gazze'deki operasyonunu "genişletmesini" kınamış. Ayrıca tarafları Mısır'ın hafta başında önermiş olduğu ateşkesi kabul etmeye çağırırken, Mısır'ın bölgedeki yapıcı rolüne darbe indirmek için "Katar ve Türkiye ile birlikte komplo kurmakla" suçlamaktan da geri kalmamış.Eskiden İran ve Suriye'den destek alan Hamas, özünde Sünni bir örgütlenme ve Arap Baharı'nın ardından da Müslüman Kardeşler'e daha yakın durmaktaydı. Suriye'de Beşar Esad güçlerine karşı savaşan Sünni örgütler, Hamas'ın desteğini de alınca, İran’dan ayda yaklaşık 20 milyon dolar destek sağlayan Tahran'dan gelen kaynaklar da durdu. Mısır'ın Abdülfettah el-Sisi yönetimindeki yeni iktidarı Müslüman Kardeşleri “yasadışı örgüt” olarak kabul etmiş durumda ve Gazze ekonomisinin atar damarı olan tünellerdeki faaliyet de durduruldu. Barışı devam ettirmenin örgütün çıkarına olmadığını düşünen Hamas, çatışmaları başlatıp ateşkes isteyenlerden taviz talep edecek pozisyona gelmek istemiş olabileceği değerlendiriliyor.(2) Sonuç olarak her zaman olduğu gibi masum siviller canlarıyla bu satrancın bedelini ağır bir şekilde ödüyor.Bu küçük bölgeyi önemli kılan ise, küresel güç dengesi çerçevesinde enerji güvenliğini sağlamak için Doğu Akdeniz kıyı şeridinde Batı kontrolü dışında herhangi bir siyasi ve askeri gücün bulunmasına izin verilmemesi gerekmekte oluşudur. Basra Körfezi yoluyla Batı’ya ihraç edilen petrolün güvenliğini sağlamak amacıyla İsrail vasıtasıyla Gazze Şeridi HAMAS’tan temizlenecek, burada İsrail’in kontrolü sağlanacaktır. Gazze Şeridi’nden İsrail’e yönelik HAMAS tehdidinin bertaraf edilmesi, bölgedeki Batı çıkarına uygun jeopolitik dengenin sağlanmasını da sağlıyacaktır.(3)
Özet olarak İsrail’in Gazze Şeridi’ne müdahalesinin iki temel jeostratejik amacı vardır. •Birincisi, İsrail’in fiziki güvenliği ve bölgedeki stratejik çıkarlarını korumak maksadıyla, İran’dan Suriye-Lübnan- Gazze Şeridi’ne ve İran’dan-Suriye-Irak-S. Arabistan-Ürdün’e uzanan İran’ın ideolojik, siyasi, ekonomik ve askeri zincirinin kırılması ve yok edilmesidir. •İkincisi, Batı’nın ve kendisinin enerji güvenliğini sağlamak maksadıyla, Türkiye’den Mısır’a uzanan doğu Akdeniz kıyı şeridinin kalıcı olarak, kontrol altına alınmasıdır.(4)  
Sonuçta elalem stratejik hesaplar yaparken, küresel güçlerin maşası aziz ve muhterem müslüman din kardeşlerimiz ise, cennet'in kapılarının açılıp cehennemin kapılarının kapandığı, şeytanların zincirlere vurulduğu, başı rahmet, ortası mağfiret, sonunda ise cehennem ateşinden kurtuluş olan ramazan ayında bile insan kasaplığından geri durmuyorlar. Özellikle sosyal medyayda yüce islam dininin emirlerine rağmen “allahüekber” diyerek dindaşı olan zavallı diğer müslümanların kafalarını kesiyorlar. Madem bu kadar yiğitsiniz işte meydan, İsrail’e gösterin yiğitliğinizi görelim. Ama sıkışınca ABD askerinin postalını öpmeye benzemez bu iş, adamın aklını alırlar. Osmanlı’nın yiğit Türk evlatları İslamın kutsal topraklarını, Hristiyan saldırganlara karşı korumak için çöllerde canlarını verirken de İngiliz altınlarının ışıltısıyla aynı haltları yemiştiniz... derken aklıma geldi “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste...” Geçtiğimiz hafta içinde idrak ettiğimiz mübarek kadir gecemizin hayırlara vesile olmasını, islam alemine huzur ve barışa kavuşmasını dilerim.
KAYNAK...............................:
(1) Wikipedia
(2) Gazze'de kriz: Tarafların amacı ne? www.bbc.co.uk
(3) Dr. Nejat TARAKÇI (Tasam) Gazze’nin Gizemi
(4) Dr. Nejat TARAKÇI (Tasam) Gazze’nin Gizemi