FIRAT KALKANI NEDEN BİTMEZ?

ABD öncülüğündeki IŞİD/DEAŞ Karşıtı Koalisyon Komutanı Korgeneral Stephen Towsend’ın, Ortadoğu siyasi haritasını yeniden şekillendirilmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uygulamalarının sağlam temellere oturmadığını ve uzun ömürlü olamayacağını savunarak,“Kürtler Suriye’nin kuzeyinde kabaca yüzde 10 civarında. Orada, Kürt Federatif Devleti denilen bir devletin kurulabileceğini öngöremiyorum” diyor.  

Korg. Towsend’in bu değerlendirmesini hangi gelişmelerin işaret fişeği olarak okumamız gerekiyor? Bu değerlendirmenin “Fırat Kalkanı bitti mi?” sorgulamasıyla ilişkisi nedir? İdlib’te (Han Şeyhun) yaşanan klor gazı katliamının Fırat Kalkanı’yla ilişkisi nedir? İdlib/Han Şeyhun’da katledilenler kimlerdir?

ABD öncülüğündeki IŞİD/DEAŞ Karşıtı Koalisyon Komutanı Korgeneral Stephen Towsend’ın 28 Mart’taki basın toplantısında söyledikleri, çok doğru ortaya konmuş bir Ortadoğu gerçeğidir ve bölgemizdeki gelişmeler bu Ortadoğu gerçeği paralelinde hayata geçmeğe mahkumdur. Towsend, Ortadoğu siyasi haritasını yeniden şekillendirilmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uygulamalarının sağlam temellere oturmadığını ve uzun ömürlü olamayacağını belirten konuşmasında, “Kürtler Suriye’nin kuzeyinde kabaca yüzde 10 civarında. Orada, Kürt Federatif Devleti denilen bir devletin kurulabileceğini öngöremiyorum” demişti. (Hürriyet 30.03.2017).  

“Türkmeneli Devleti” konulu yazımıza yöneltilen eleştirilerin ortak noktası, “Çok geç kaldık” hayıflanmasıydı; “Türkmeneli’ni savunmakta da Fırat Kalkanı’nda da çok geç kaldık” deniyordu. Geç kalınan hak aramlar sonunda haksız çıkmak gibi talihsizlik de yaşanabiliyor. Fakat, “Zararın neresinden dönülürse kardır” öğüdünü de hiçbir zaman unutmamak gerekir. 

Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı bağlamında gerçekleştirdiği El Bab’ın DEAŞ’tan temizlenmesi operasyonunda düşmanları çatlatan bir başarı sergileyince, Suriye’de büyük bir paylaşım kavgasına tutuşmuş olan bölgesel ve küresel güçler telaşlanmışlardı. İran, Türkiye’yi “davetsiz misafir” ilan ederken, Rusya destekli Esat güçleri de, El Bab ile Münbiç arasına kuvvet yığarak, Türkiye’nin daha güneye ilermesini engellemişlerdi. O da yetmemiş, ABD ve Rus askerleri, kollarında YPG armalı üniformalarla Afrin ve Münbiç’te devriye gezmeye başlamışlar, Nevruz kutlamalarına katılmışlardı. 

FIRAT KALKANI BİR DESTANDIR

Hürriyet’te Güvenlik Uzmanı Mete Yarar’ın Fırat Kalkanı’nın ayrıntılarını anlatan yazı dizisini okumuşsunuzdur. Fırat Kalkanı operasyonu, özellikle El Bab’ın IŞİD/DEAŞ’tan temizlenmesi aşamasında yaşananlar, askeri okullarda ders olarak okutulacak bir başarı destanıdır. Çeşitli kumpas operasyonlarıyla kolu kanadı budandı sanılan Türk askerinin El Bab başarısı, Ortadoğu’da paylaşım mücadelesinde olanların aralarındaki rekabeti bir kenara iterek yakınlaşmalarına, işbirliği sergilemelerine neden olmuştur. 

Fırat Kalkanı operasyon alanının iki yakasında, Afrin ve Münbiç’te hem ABD hem de Rus askerlerinin kollarında ve tanklarında YPG armasıyla boy göstermeleri Türkiye’ye verilmiş bir mesajdı. Türkiye’nin güney sınırlarının ötesinde bayrak göstermesi, tarihi ve kültürel bağlarıyla ilişki kurması istenmiyordu. 

Peki biz “Fırat Kalkanı” operasyonunu hangi gerekçeyle başlatmıştır?  Böylesine riskli bir operasyonu neden göze almıştık? 

Bir devlet refleksiyle başlattığımız “Fırat Kalkanı”nın gerekçesi, sınır güvenliğimizin sağlanması, toprak bütünlüğümüzün ve toplum birliğimizin korunması değil miydi? “Fırat Kalkanı”nı, bizi 1200 kilometrelik güney sınırlarımız boyunca kuşatacak o ünlü “koridor”un önünü kesmek amacıyla göze almamış mıydık? 

FIRAT KALKANI BİTTİ Mİ?

“Fırat Kalkanı bitmiştir” açıklaması yapıldı. Fakat, bizi bir Fırat Kalkanı operasyonu yapmaya mecbur bırakan koşullar ortadan kalkmış mıdır? Yani, bu koşullarda Fırat Kalkanı operasyonunun bitmesi mümkün müdür? 

Elbette değildir; nitekim, TSK’dan yapılan açıklamada, “Fırat Kalkanı’nın bu bölümü bitmiştir” düzeltmesi yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, NTV’de Oğuz Hasever’le yaptığı söyleşide, " Tabii ki bu bir yol haritası. Bu yol haritasının söylenmeyen, adı konmayan ikinci, üçüncü etapları olacak. Olay sadece Suriye boyutunda giden bir hareket değil. Bu olayın Irak boyutu var. Irak'ta malum bir Telafer, Sincar olayı var. Orada soydaşlarımız var. Musul'da aynı şekilde soydaşlarımız var" diyordu.

Suriye’de amaçlarına uygun egemenlik alanları oluşturmaya çalışan Amerika da, Rusya da net olarak görüyorlar ki, bu koşullarda Fırat Kalkanı operasyonunun bitmesi mümkün değildir. Türkiye, Fırat Kalkanı’nı, kendisini güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör koridorunun önünü kesmek ve buralardan sınır güvenliğini tehdit eden terör saldırılarını önlemek amacıyla başlatmıştı. Fakat, “Fırat Kalkanı” sürecinde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin, hedeflerini gerçekleştirmesine izin vermedi. “Bu yol haritasının söylenmeyen, adı konmayan ikinci, üçüncü etapları olacaktır”; kaçınılmazdır. Türkiye’nin, Fırat Kalkanı operasyon alanında bir güvenli bölge oluşturulması önerisi Suriye yönetimi tarafından da, Suriye’de nüfuz alanları oluşturma peşinde olan  bölgesel ve küresel güçler tarafından da kabul görmemişti. Fakat bütün bunlar, Fırat Kalkanı’nın bittiği anlamına gelmiyor. 

SORULAR, SORULAR…

Fırat Kalkanı’nın bu aşamasını noktaladık, ama önümüzde yanıtlanması gereken bir dizi soru var..

Bir devlet refleksiyle Fırat Kalkanı’nı başlatmamıza neden olan koşullar değişti mi? Bizi 1200 kilometrelik güney sınırlarımız boyunca kuşatacak bir terör kuşağının oluşma olasılığı sıfırlandı mı? ABD, Suriye’de oluşturulan kantonların birbirlerine teğelleyerek Akdeniz’e uzatma hedefinden vazgeçti mi? 

 İdlib’te yaşanan klor gazı katliamının Fırat Kalkanı’yla ilişkisi var mıdır? İdlib’te katledilenler kimlerdir? 

Irak ve Suriye sınırlarımızın hemen güneyinden sınır güvenliğimizi, toprak bütünlüğümüzü, toplumsal birliğimizi hedef alan tehditler sonlandırıldı mı? Arzuladığımız ve savunduğumuz gibi, Fırat Kalkanı operasyon alanında, düzen sağlanmış olsa bile, bir  ‘güvenli bölge’ oluşturulabildi mi? 

Irak’ın kuzey bölgesindeki Kandil merkezli olarak yuvalanmış olan PKK tehdidinin bir Türkmen bölgesi olan Telafer’i de içine alacak şekilde yayılması ve Sincar’da ikinci bir Kandil oluşturması engellenebildi mi?  

Hepsinden önemlisi, ABD öncülüğündeki IŞİD/DEAŞ Karşıtı Koalisyon Komutanı Korgeneral Stephen Towsend, “Kürtler Suriye’nin kuzeyinde kabaca yüzde 10 civarında. Orada, Kürt Federatif Devleti denilen bir devletin kurulabileceğini öngöremiyorum” derken ne anlatmak istiyor? Korg. Towsend’in bu değerlendirmesini hangi gelişmelerin işaret fişeği olarak okumamız gerekiyor? Bu değerlendirmenin “Fırat Kalkanı bitti mi?” sorgulamasıyla ilişkisi nedir? 

Düne kadar Talabani’yle kanlı bıçaklı olan ve “Musul 82 olsun, Kerkük 83” diyen Barzani, Anayasa’nın 140. Maddesi’ne göre yapılması gereken Kerkük referandumunu atlayıp neden bağımsızlık referandumu kararına destek vermeye başladı? Barzani, 2005’te kabul edilen Irak Anayasası’nın, Kerkük referandumu öncesinde, Saddam döneminde göç ettirilen Türkmenlerin geri dönmesini öngören maddesini uygulamaktan neden kaçınıyor?

Ne diyorsunuz, bu tabloya baktığımızda “Fırat Kalkanı” tamamlandı diyebilir miyiz?

Siz ne dersiniz bilemeyiz, ama Ziya Paşa, “Hazır ol cenge, eğer isterisen sulh-u salah” diyor.