Henüz Hizmet Hareketinin, terör örgütü olarak bilinmediği yaklaşık 8-9 yıl öncesinde yaşanan bir kumpas girişimini dostumuzdan dinlemiştik.

Türkiye genelinde bir teşkilatın seçimi yapılacaktır. FETÖ İl İmamı, bu seçimde oy kullanacak bir kişiyi ikna etmenin yolunu aramaktadır. Oy sahibinin yakın bir arkadaşını bulur, biraz samimiyet oluşturduktan sonra isteğini iletir;

“Arkadaşın olan filan kişi, Ankara’da yapılacak olan seçimde oy kullanacakmış. Söyle de bizim adayımıza oy versin.”

Bu talep karşısında arkadaşımız biraz düşünür ve boş umut vermek istemez;

“O arkadaşla samimiyiz ama bu hususta kendi iradesinden başkasına itimat etmeyecektir” der.

İmam işin olmayacağını anlayınca, o can alıcı soruyu sorar;

“Bu arkadaşın kadın, para, alkol yahut başka zaafları var mı?”

Fetö’nün hangi kirli işlerle gücüne güç kattığını, bize nakledilen bu hadise ile öğrenmiştik.

Karşımızda, gücünü geliştirmek için her yolu mübah sayan bir yapı vardı. Bir oy için bir adama kadın, para, alkol tuzakları kurmayı meşru gören bir yapı!

İşin acı yanı, bu tuzağa düşen hiç kimse ortaya çıkıp “bana şu tuzağı kurdular” diyemiyordu.

Nasıl desin; işin içinde ar, namus, haya vardı. Ailesi, çoluğu, çocuğu, anası babası, eşi, kardeşi vardı.

Kime kiminle ve nasıl tuzaklar kurulduğunu kimse bilmiyordu.

Onlarda “kurdukları tuzakların ürünleriyle” diledikleri işleri yaptırıyorlardı.

Mesela kiminde soruları alıyorlar, kimine başka başka işleri gördürüyorlardı!

Çünkü tuzağa düşen çıkıp “tuzağa düştüm” demek yerine boynuna geçirilen ip sebebiyle kendisinden istenilenleri yapıp durmaktadır.

Bize göre, FETÖ temizliği işte bu sebeplerle henüz yüzde 50 seviyesine dahi ulaşmış değildir!

Piramidin altından yukarıya doğru bir operasyon örgüsü takip edildiği görülüyor.

Bu da “üst noktalarda, önemli pozisyonlarda olan devlet görevlisi FETÖ’cülerin konumlarını koruduğu anlamını taşıyor.

Zaten deşifre olan isimler, yaklaşan tehlikeyi görünce soluğu yurt dışında almışlardı. Kimleri de yakalansalar da malum yıllarla serbest kalmayı başarıp sınırı geçebilmişlerdi.

Örgütle bağlantısı ortaya konulamayanlarla  kripto elemanlar da yurt dışından kendilerine iletilen emirleri yerine getirmeye devam edebiliyorlar.

Yazının başında, kendisine tuzak kurulmak istenen bir şahsı örnek vermiştik.

Bunun gibi kimlerin hangi videoları, fotoğrafları, ses kayıtları arşivlenmiştir, kim bilir!

İşte örgüt şimdi henüz deşifre olmamış örgüt elemanları sayesinde bürokraside, siyaset alanında, üniversitelerde, yargıda, askeriyede, polis teşkilatında hatta iş dünyasında, kaset mağdurlarını baskı altında tutarak işlerini yürütmeye çalışıyor olmalıdır.

Buna dair emareler de yok değil!

Bir şekilde Fetö’ye mahkum olanların, bugünlerde Fetö’den aldıkları emirle Fetö’cü olmayan insanları kurban verdikleri ciddi bir iddiadır.

Bunun adı düpedüz masumları infaz etmektir.

Kendilerini korumak adına insanlara iftira atmaktan geri durmuyorlar. Bunu yaparken hem kadro hakimiyetini korumayı hedefliyorlar, hem de bir anlamda hesap görüyorlar.

Ne yazık ki, kuyruğu Fetö’nün elinde olanlar sırf kendi ikballeri için bu çirkin işe alet olmayı kabullenmiş görünüyorlar.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçen haftaki grup toplantısındaki şu sözlere dikkat edin;

“Teşkilatlar ve belediyeler eğer bizim dava idrakimiz ile hareket etmiyorsa bize zarar veriyorlar. Ve zarar veren kardeşlerimizi de uyarıyorum; kusura bakmasınlar, biz uyarmadan kendileri bu uyarıyı yapsınlar ve adım atsınlar”

Satır araları dolu dolu bir uyarı, hatta bir istek!

“Bizim dava idrakimiz ile hareket etmiyorsa bize zarar veriyorlar” diyor!

“Zarar veren kardeşlerimi uyarıyorum, biz uyarmadan adım atsınlar” diyor!

Bir de Erdoğan’ın vücut diline bakmak gerek;

Kükreyen, coşan o hatibin, bu sözleri söylerken ses tonu yumuşadı, yüzünde acı çizgiler oluştu.

Adeta “Beni zorlamayın” dedi.

Kısaca dedi ki;

 “Tehdit ediliyorsanız, şantaja maruz kalıyorsanız istifa edin çekilin, bize engel olmayın!”

Ben böyle okudum.

Kuyruğu kaptıranların, yani tehdit ve şantaja maruz kalanların’ bir şeylerden vazgeçmeden’ kendilerini ve ülkeyi, kapıldıkları illetten kurtarmaları mümkün olmayacaktır.

Verilen mücadelenin de tıkanmasına sebep olacaklardır.

Yaşadıkları bir ânın, ya da bir hatanın bedeli olarak kendileriyle birlikte çoluk çocuklarını, kurumlarını, beldelerini, hatta ülkelerini tarumar edip duracaklar!

Bu baskılardan kurtulmanın yolu olarak Erdoğan onlara rota çizdi;

“Her ne yaşadıysanız, nasıl bir tuzağa düştüyseniz, bunu bize ve ülkeye mâl etmeyin. Bulunduğunuz makamları terk edin” dedi.

Sözlerinin arasında bulamadım ama; tehdit ve şantaj mağdurlarının, “düştükleri durumu” yetkili mercilere de şikayet etmeleri FETÖ Operasyonlarının dönüm noktası olur.

Hukuki boyutunu hukukçu arkadaşlar yorumlasın; “Sonra ben ne duruma düşerim” demeden cesaret gösterip “Filanca kişi beni, filan hatamla tehdit ediyor” diyebilenler çıkarsa ülkede ne kripto kalır ne de örgüt.

Bakalım, Erdoğan’ı can kulağıyla kimler dinlemiş!