Saygıdeğer okuyucularım uzun zamandır gündemi fazlası ile gereksiz yere dolduran Evlilik Programlarına dair yazımı sizlerle paylaşacağım. Yapılan bir araştırmada, televizyon kanallarında yayınlanan evlilik programlarının gerçekliliğine inanılmadığı ve bu tür programlara katılanların amacının da evlilik olmadığı görüşünün ortaya çıktığı belirtildi.
Maalesef günümüzde reyting ve eğlendirme kaygısı ile evlilik kurumunun popüler kültüre kurban edildiğini toplumdaki duyarlı kitleler olarak gözlemlemekteyiz.
Birçok psikolog "evlilik programlarındaki çirkin olaylar nedeniyle gençlerin 'evlilik kurumuna' karşı negatif tutum beslediklerine dikkat çekiyor". Ne yazık ki; televizyon kanallarındaki evlilik programları çılgınlığına gün geçtilçe bir yenisi eklendi. Gelin-kaynana programlarının ardından izdivaç, en son evlilik ve yaşam konseptini birleştiren 'evcilik oyunu' yayın akışındaki yerini alıyor. Katılanlar ve izleyenler üzerindeki olumsuz etkileri defalarca dile getirilen bu tür programlar, evlilik kurumu, Türk aile yapısı ve toplum ahlakını bozduğu için eleştiriliyor. Hatta bu konuya ilişkin bir hat var. '444 1 178' No'lu Alo RTÜK hattı. Her gün inanılmaz şikayetlerin geldiği sosyal medyadan takip edilemektedir. Olacak gibi değil bu kadar şikayet edilen evlilik programları, buna rağmen izlenmeye devam ediyor.
Hayırlı bir iş yaptıklarını savunan program yapımcıları ve sunucular, eleştirilerin haksız olduğunu düşünüyor. Ancak uzmanlar 'ithal kültürün ürünü' olan bu tür yayınların amacının 'mutlu birliktelikler kurmak' değil, reytingleri artırmak olduğunu vurguluyor.
Kesinlikle bende karşı olan bir birey olarak karşı duruşumu devam ettiriyorum.
Evlilik programlarının aile kurumunu uzun vadede tehdit ettiğini anlamamamız için kör ya da sağır olmamız gerek. Bu tür programlar toplumda mahremiyet algısını yok etti. İnsanların gizli saklı konuştukları mahrem şeyler kamuoyu önünde konuşulur oldu. Hayatın en önemli tercihlerinden biri olan evlilik gibi konuların insanların önünde tartışılması insanın hayatını bayağılaştırdı. Görmedim, duymadım, bilmiyorum diyerek bu programların halen devam etmesini sağlayan kuruma görev düşmesine rağmen maalesef ilgilenmedi ve ilgilenmiyor. Bu tür programların sanal olduğunu anlamamız mümkün değil. Bu programlarda insanlar gerçek kişiliklerinden çıkarılıyor. Adeta çizgi film karakterleri gibi özdeşlik kuruyor. Tamamen seyircinin seyir iştahını karşılamaya çalışıyor. İnsanlarımız tamamen boş şeylerle oyalandırılıyor.
Televizyonlarda yayınlanan bu gereksiz programların psikolojik ve sosyal açıdan çocuklar üzerinde yıkıcı etkiler oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Ebeveynlerin bu programları çocuklarına kesinlikle seyrettirmemesi gerektiği akıllıca bir tutum ve davranış olarak nitendirilirken, katılımcı  yaşlı bireylerin alay konusu olmasının gençlerin yaşlı bireylere yönelik yaklaşımlarını ve bakış açısını da olumsuz yönde etkiliyor.
Mutlaka evlilik programlarının bir bilimsel kurulun denetiminden geçmesi gerekli. Bu programlara sıradışı ve ruhsal bozukluk yaşayan bazı bireylerin katıldığını takip ettiğimiz sürede gördük. Halen devam eden bu programlarda çeşitli çirkin konuşmalar ve görüntüler yaşamaya devam ediyor. Öncelikle bu programlara çıkan kişilerin akıl sağlığı yerinde mi değil mi incelenmesi gerekli. Burada yaşanan çirkin olaylar nedeniyle gençler bu kötü örneklerden evlilik kurumuna karşı negatif tutum beslemeye başladılar. Bu nedenle program yapımcıları toplumsal sorumlulukları olduğunu unutmamalı.
Bu arada evlenmek için izdivaç programına gelen katılımcıların birçoğunun televizyonlarla anlaşan ajans çalışanları olduğunu da biliyoruz. İnandırıcı değil ama “yapımcılar bu iddianın gerçeği yansıtmadığını” savunuyor. Gerçeği fazlası ile yansıtıyor. Ajans sahibi arkadaşlarımın bana aktarımı var.
Bundan birkaç sene önce bu programlardan birinde adı lazım değil kanalında bir erkeğin bir erkeğe talip olması bardağı taşıran son damla olmuştu. O zamandan beri uzmanlar bu programların kaldırılması gerektiğini söylüyor. Ama kim takıyor? İlgili kurum neden ilgilen miyor? Merak ediyorum...
Saygıdeğer okuyucularım “ailenin elektrik üzerine değil, adalet, sevgi ve saygı üzerine kurulması gerektiğini” hepimiz biliyoruz. Evet yukarda bahsettiğim gibi programda bir erkeğin diğer bir erkeğe talip olması üzerine Dünya Bülteni’ne yazılı olarak düşmüş, ailenin en geniş anlamıyla bütün ihtiyaçlarını; akla gelebilecek her türlü maddi, manevi, psikolojik vs. giderildiği yer olduğu belirtilmişti. Ama kim takar!
“Aile, toplumların, insanlığın temel taşıdır”...
Halen neye hizmet ettiği soru işaretleri ile dolu olan bu programlar birde birbirleri ile yarışırcasına programlarını sürdürmeye devam ediyor.
Televizyon şovlarında, dizilerde kişiler gerçek yüzlerini, kendi gerçekliklerini göstermezler. Oradaki kaygı farklıdır. Görücü gelir kişiye katı, yatı, arabası, parası olup olmadığı sorar, fakat elektrik alamaz veya “bu kadar gelmiş bari hatırı kırılmasın, bir çay içelim der” sonra… Aslında sonrası yok. Yine elektrik alınmaz bu böyle sürer gider. Aile mahremiyeti, sevgi, saygı, aşk, ebeveynlik, yuva kurma gibi kavramların içi boşaltılır. İş eninde sonunda gelmiş “Elektrik almaya” dayandırılmıştır.
Aileler yani geleceğin temel taşı olan kurum böyle kurulmaz, böyle kurulmamalı yoksa boşanma oranı en düşük ülkeyiz diye övünürken bakıyoruz ki geçtiğimiz sene inanılmaz artış göstermiş. Maalesef istatistiklere baktığınızda yüzdelik oranları son yıllarda daha da fazla artış göstermiş.
“Aile elektrik üzerine değil adalet, sevgi, saygı üzerine kurulur”.
İnsanları yanlış yönlendiren evlilik programlarının yayından kaldırılması gerektiğini belirterek aile kurumunun korunması için bunun önemli olduğunu tekrar tekrar bende söylüyorum ve de söylemeye devam edeceğim.
Duyarlılığımızın kaybolmadığı sağlık ve mutluluk dolu yarınlar dileğimle...
Sevgiyle kalın...