Dolar yükselişte… Ve herkes sorguluyor “Daha yükselir mi?”… Bunu anlamanın en basit yolu tabi ki tanımak… Türk Lirasını, doları, dövizi tanımak...

Şimdi gelin derinlemesine bunu anlayalım, ardından sorular ya da sorunlar kafanızda kendiliğinden çözülsün…

Döviz; Temel olarak bir çeşit emtiadır. Başka milletlerin bize oranla kişisel gelişimini anlatır. Başka ülke vatandaşlarının işçiliği ve o ülke değerlerinin mala dönüşmüş halidir… Bu ürünü yada paketi ihtiva eden para “borç” adı altında da ülkeye girebilir. Dolar’a yada dövize duyulan ihtiyaç, başka ülke ürününü o kadar tüketmek yada ona borçlanmaktan kaynaklanır. Tüketmek ise bildiğiniz gibi özü itibarıyla yok etmektir. 

Sağlıklı Dünya döngüsü için insanoğlu tükettiğini yerine koyar. Mesela avcı toplumlar önce avının çoğalmasına izin verir, hatta destek verir sonra avlanır…

Önce üretir sonra tüketir... Av’ın kıyametini getirmez, nesli yok etmez. 

Türk Lirası; Bir ülkenin kişisel gelişimini, fikir sahibi olacak düzeyde okuma yazma oranını, imeceyi, yardımlaşmayı, halkta taban-tavan bölünmesini birbirine yakınlığını yada uzaklığını, hapishanelerinin doluluk-boşluk oranını, ülkenin her bir karış toprağının verimli yada verimsizlik oranını, her bir karış toprağında tarımından, sanayisine çalışma imkanlarını, her bir karış toprağındaki kısmen eşit nüfus dağılımını ve yine her bir karış toprağının milletine aitliğini yani var olmayı, varlığı anlatır. 

Ellerimizin nasırını, dizlerimizin dermanını, ayaklarımızda toplanan karasuyu, saçlarımıza düşen akı, dişlerimizin gıcırtısını, alnımızın terini anlatır… 

Yani; mücadele varlık-yokluk mücadelesidir…

Dolar bugün 3,87 TL’dir.

Yani varlık mücadelesinde dolar 3,87 kat öndedir. 

Ya bizden daha fazla alın teri dökmüştür. Ya da bir vesile ile ülkede söz sahibi olmuştur. 

Bugünlerde yaşanan kaos; yaklaşık 4-0 gerideki bir takımın uzatma dakikalarına benzer… Oyun ve disiplin kalmaz, top şişirmeler ile gol aranır... 

Düşüncesiz ve şuur yitirilmişcesine yapılan fahiş motorlu taşıtlar zammı, bakanımızın ifadesi ile zamda “otomatik zam” dönemi, cam film kanunu, onca kişiye kesilmiş cezalar, çıkartırılan cam filmleri ve masrafları, ardından da gelen durdurma kararı… Peki halkın mağduriyeti ne olacak?.. Mahkemeye gidilecek, uzun bir süreç, git-gel masrafları da cabası… Mahkeme kararı ise henüz net değil… 

Çok geride kalmış takım baskılardan korkar. Korkusu da gerçeğin kendisidir… O korku öyle bir korkudur ki yaşarken ölümü tadar… Şuurda haliyle kaybolur. 

Bu kaosta, dövizin mevcut skorunu bile tutabilmek mümkün görülmüyor… Günümüz tüketim alışkanlıkları, üretim düşüklüğü, işsizlik, ortadoğu milletlerinin topraklarımızı yüksek fiyat ile satınalabilmesi, toprağın pahalı, insanın çok çok ucuz olması, mültecilerin illegal çalıştırılması, iş kazaları, işçi ölümleri, sosyal güvenlik açıkları, zarar eden kamu kurumları da gösteriyor ki daha gol yeriz… 

Tek çare hakem ile işbirliği ama o da uzun vadede çözüm getirmez… Aksine esaretin hacmini genişletir…

Türk lirasına ve ihtiva ettiklerine küskün durmayalım, kıymet verelim… Elimizden kaçarsa ona küskün yıllarımıza nispet bizden olabildiğince uzaklaşır… Yoktan varolduğumuz bilinciyle… Madde dünyasının varlık-yokluk, ölüm-kalım mücadelesinde varolmayı ve kalmayı başaralım. Yok olmayı ise ahir zamana saklayalım… Ve yarıştan da erken havlu atmış olmayalım…