Suruç'ta DAEŞ tarafından yapıldığı iddia edilen saldırı ve daha sonra DAEŞ'in kontrolünde bulunduğu bilinen Suriye topraklarından Türk sınır karakoluna ateş açılması ile bir astsubayımızın şehit edilmesi, iki uzman çavuşunda yaralanması ile DAEŞ isimli örgüt Türk Devleti ve vatandaşına kast etmiş oldu ki derhal karşılığını askeri operasyonlarla aldı... 
Ancak işin başka enteresan tarafı daha var... 
Bu saldırıları gerçekten DAEŞ yaptı ise bunu elbette misliyle ödesin, bununla birlikte hatırlarsanız seçimlerden hemen önce HDP'nin mitinginde patlayan bombalar da DAEŞ üzerine yıkılmaya çalışılmıştı. 
Şimdi gelelim Suruç katliamının perde arkasına ve akıllarda kalan soru işaretlerini terennüm etmeye... Zira önemli nokta Suruç! Nitekim bu saldırının ardından, gerçekten Türk Devleti, DAEŞ ile karşı karşıya getirilmeye mi çalışılıyor yoksa gerçekten saldırıların perde arkasında onlar mı var muamma... 
Ancak burada HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın “Türk Ordusu PYD ile birlikte DAEŞ'e karşı savaşmalıdır” şeklindeki beyanatını da unutmamak gerekir... 
Suruç'da ki toplantıyı düzenleyen dernek SGDF eş başkanı Oğuz Yüzgeç, ESP'nin yayın organı olan Etkin Haber Ajansına röportaj veriyor ve 1 Temmuz tarihli çıkan bu röportajda “Kobani'ye gidecek gönüllü gençlere Suruç'ta polisin engel çıkartacağını bu yüzden HDP'li milletvekillerinin de orada bulunacağını” beyan ediyordu. 
Suruç'a gidecek gençlere de öyle bir propaganda yapıldı ki bir dünya milletvekili gelecek, büyük bir organizasyon yapılacak ve düğün dernek eşliğinde Kobani'ye uğurlanacaklardı... 
Ancak gelen giden olmadı... 
Üç yüz küsür SGDF ve ESP'nin üyelerinin de bulunduğu bir topluluk Suruç'da söz konusu organizasyon için toplansa da hiç bir HDP'li yönetici ve hiç bir HDP'li milletvekili bu toplantıya katılmamıştı. 
Oldukça manidar(!)
Fakat işte tam burada “abi harbiden ya!” dedirten bir durum ortaya çıkıyor ki şöyle;
Kobani'de PYD-YPG güçlerinin DAEŞ militanlarını püskürtmesi üzerine yine Suruç'ta bir kutlama düzenlendi ve yapılan açıklamalara göre on binin üzerinde kişi katıldı bu kutlamaya...
Üstelik ne zaman biliyor musunuz? 
19 Temmuz 2015 Tarihinde Suruç'ta “Büyük Kobani – Rojova Devrimi Kutlaması” yapıldı. 
20 Temmuz 2015 Tarihinde ise Suruç'ta BÜYÜK PATLAMA oldu ve 32 kişi ölürken 100'ün üzerinde kişi de ne yazık ki ağır yaralandı... 
Peki acaba DAEŞ neden on binlerin üzerinde katılımın olduğu bir mitingde bombalı saldırı düzenlememişti de zor toplanan 300 kişi arasına canlı bomba sokmuştu? 
Mitingde HDP'liler bol miktarda var iken neden patlama olduğu organize de kimsecikler yoktu?
Onbinlerin toplandığı bu miting DAEŞ için daha büyük bir intikam saldırısı olmaz mıydı? Neden 300 kişinin bulunduğu bir gruba saldırsınlar? Bu da bir muamma(!)
Ve gelelim başka bir ilginçliğe... Gerçi Türkiye böyle ilginçlikleri ilk defa görmüyor ancak yine de şaşırmamak elde değil... 
Suruç'ta bombalar patlıyor ve tüm televizyon kanalları, radyolar flash manşet giriyor bu patlamayı, bangır bangır haber veriyorlar ve daha hiç kimse olayın ne olduğunu, neden olduğunu, patlamaya neyin sebep olduğunu çözememişken, devlet yetkilileri, polis kuvvetleri, istihbarat birimleri konuyu dahi bırakın çözmeyi anlayamamışken; ODTÜ'de sadece 1.30 saniye sonra yani bir buçuk dakika sonra inanılmaz bir pankart ortaya çıkıyor ve pankartta şöyle yazıyor;
“SURUÇTA KATLİAM VAR!”  Yahu birader, bu pankartların yapılması, basılması, bilgisayar grafiğinde hazırlanması dahi en az 4 saat sürerken patlamadan bir buçuk dakika sonra nerenizden çıkardınız?
Yoksa üst akıl günler öncesinden size mi hazırlatmıştı bunları?
Türkiye sınırları dışındaki mesela Avrupa'da ki üst akıl yapılanmasının ağabeyleri mi bu hazırlığı yapmıştı? Peki ya Alman Haber Ajansı Depa'nın bu olayı “şak” diye servis etmesine ne demeli? “Allah'ım sana geliyorum” dediğinizi duyar gibiyim ama durun acele etmeyin çünkü daha bitmedi....
Cemil Bayık kısa bir süre önce “Barış süreci sona erdi, ateşkes bitti, saldırıları başlatacağız, halkımızı silahlanmaya çağırıyoruz” diyerek çözüm sürecinin bittiğini duyurmuştu. 
Türkiye allak bullak halde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugüne kadar kan akmasın diye mücadele ettiklerini ancak çözüm sürecinin suistimal edildiğini beyan etti ve askeri, polisi şehit edenlerin cezasının kesileceğini açıkça ifade etti. 
Takdir ediyoruz....  
Yani artık silahlar çekildi ve öyle görünüyor ki geri dönüşü yok... Ancak görünen başka bir sahne daha var ki, bugüne kadar Suriye ve Irak topraklarında hakim olmaya çalışan DAEŞ örgütü ile Türk Devletini karşı karşıya getirmek!
Türkiye'de geçici hükümeti, işlevselliği kısırlaştırılmış bir durumda görüp, saldırılara karşı tökezleterek, bunu zaafiyet saymaları ve malum örgütlerin harekete geçmeleri bir fırsatçılık olsa da, bir atasözünde olduğu gibi Cumhurbaşkanından, başbakanına, ana muhalefetine kadar herkesin teröre karşı “ölümüz yeter” mesajı şu sıra gençlerin ağzında pelesenk olan “bu da size kapak olsun” sözünü söyletti... 
HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın hükümete değil de direk olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ağır sözlerle saldırmasının altında elbet bir kuyruk acısı var ki onların da üst aklının hangi merci olduğu aşikar, keza kendileri de gizlemiyorlar. 
Ne olmasını bekliyordunuz paşam? Ülkenin “başkomutanı” koltuğunda oturan adam yani Recep Tayyip Erdoğan bu kadar akan kanlara, bu derin komploya sessiz mi kalsaydı? 
Bugüne kadar kendi deyimi ile “silahlar sussun, ülke huzur bulsun” şeklinde bir strateji yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti bu bardak taştıktan sonra daha durur mu? 
Valla güzelim, Erdoğan Sinsi Oyunu gördü... Oyunun kurucularını da... 
Uzun adam PKK'ya “Silahları gömün!” dedi dinlemediniz... 
Şimdi sizi silahlarla birlikte gömecekler haberiniz olsun...
Hadi geçmiş olsun(!)