Beyoğlu’nda Koreli Lee adında bir plakçı, kendi dükkanında, müzik etkinliği yaparken, yobaz bir grup  dükkanı basıyor. Din elden gidiyor, içki içiyorsunuz diyerek, katılanları dövüyor, dükkanın camını, çerçevesini yerle bir ediyorlar. 
Ankara’da acayip gerici kıyafetli insanlar, yeşil takkeli, şalvarlı bir grup, Kızılay’da, açık saçık giyiniyorsunuz diye kadınlarlara saldırıyorlar. Bir araya gelen kadınlar, bu yaratıkları püskürtüyorlar. Burdur Milli Eğitim Müdürü, şöyle buyuruyor. ‘Eğer kadınlar, kızlar süslenip, giyinip sokağa çıkarlarsa, onlara bakan erkekler zina yapmış olurlar. ‘Yozgat ve Bolu Valileri içkili mekanları kapatıyor. Tophane’de, Kuytu Sanat Sergisi, tutucular tarafından basılıyor. 
Birkaç yıl önce de Aya Konser veren İdil Biret’in konseri, bir gerici grup tarafından basılmıştı. İstanbul’da, şort giydiği için bir hemşire kızımız, insan şeklindeki bir yaratık  tarafından tekmelendi. Ne garip ki, önce serbest bırakılıyor, daha sonra toplumun tepkisi üzerine tutuklanıyor. Ne ceza alacağını merak ediyorum. 
Benzer bir olay da, benzer bir hadise de, maalesef, Bursa’da oldu. Hepimizin okuduğu liseler, İmam Hatip’e dönüştürülüyor. Çocuklar zorla, İmam Hatip’e gitmeye mecbur bırakılıyor. 
Zaten, Kabataş Lisesi’nin badem müdürü, açık seçik söylüyor. ‘Tüm okulların İmam Hatip’e  dönüştürülmesi zamanı geldi, her okul İmam Hatip olacak. Elhamdurillah çoğalacağız, her yeri işgal edeceğiz’ diyor. 
Milli Eğitim proje okulları adı altında, Türk eğitim yaşamında, onurla yer alan, birçok önemli okulu yok etme harekatı uyguluyor. 
Bunların arasında, benim oğlumun mezun olduğu Kadıköy, Maarif Koleji, Kadıdoy Anadolu Lisesi de var. Yapmayın, etmeyin, tüm veliler ayakta, okulları korumak istiyorlar. Bu yaptığınız, doğru bir iş değildir. Alelacele alınan bir kararla, medeni nikah kıyma yetkisi, belediyelere aitken, İl ve İlçe Müftülerine, nikah kıyma yetkisi veriliyor. 
Çanakkale’de bir okulda, Büyük Önder Atatürk’ün, Gençliğe Hitabı okundu diye öğrenciler cezalandırılıyorlar. Benzer bir durum, İzmir Karşıyaka’da cereyan ediyor. Yeni bir kararla kadın polislere, türban takma hakkı veriliyor. Herhalde sıra orduda, görev yapan kadın subaylardadır. 
Yetkili birisi, İstiklal Savaşı’nda, camilerin ahir olarak kullanıldığını ısrarla söylüyor. Oysa, Büyük Taaruza hazırlanan ordularımız, bu ölüm kalım mücadelesinde, özellikle, süvariler, Türk ordusunun hazırlıkları, istihbar edilmesin diye, camilere saklanıyorlar. Ancak, bu zat Atatürk ve İnönü’yü devamlı olarak suçluyor. Eskiden, Devlet büyüklerinin ibadetleri, Cuma namazları, TV’lerden verilmezdi. Yüce dinimiz, ibadetin Allah’la kul arasında, gizli kalmasını emrediyor. 
Yukarıda derlediğim bu olaylar, tamamen basın ve medyadan alınmıştır. Buna benzer daha birçok üzücü olay oluyor. Türkiye, modern ve muasır dünyanın, Avrupa Birliği’nin medeni bir üyesi olmak yolunu seçmiştir. 
Toplumumuzu gerileten, Çağdaş ülkeler nezdinde, zor duruma düşüren, bu tür olaylar, Türkiye’ye yakışmıyor. Türkiye, insan hak ve hürriyetlerini, en geniş anlam ve standartta yaşamayı hak etmiş bir ülkedir. Bu ülkede, her fert dininin icaplarını, istediği gibi, serbestçe yerine getirmektedir. Bırakınız insanlarımız, kendi yaşam biçimlerini, giyimlerini istedikleri gibi seçsinler. İnançlarını yaşasınlar, diledikleri gibi yesinler, içsinler. Hatta düşündüklerini, hür olarak ifade etsinler, yazabilsinler. Mazide kalmış istipdat rejimini, geri getirmeyi hiç kimsenin aklından bile geçirmemesi gerekir. 
Türkiye’nin başta terör olmak üzere, dış politika, ekonomide büyük sorunları vardır. Bak, Musul olayında biz de olacağız dedin, saf dışı kalıyorsun. Oysa, Musul, Kerkük, Telefer’de herkesten çok hakkımız var. Oraları, Osmanlı Türk İmparatorluğu’ndan yadigar, Misaki Milli topraklarıdır. Türkiye’nin itibarıyla oynamaya kimsenin hakkı  olamaz, olmamalı. 
Buna rağmen, Türkiye olarak, büyük Mega Projeleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. Türkiye, havaalanı, köprü, otoyol, nükleer santral yapıyor diye, kimse bizi dışlamaz, bu teori doğru  değildir. Bu yatırımlara devam etmeliyiz. Türk  insanı, ayrışmaya meydan verilmeden, birlik  içinde, ileri standardlarda, hürriyet, barış, refah içinde, medeni ve çağdaş yaşamayı haketmiyor mu?