Üniversitede Ekonomi okudum.
Her ne kadar Türkçe -Matematik- Sosyal puanı ile girmiş olsam da bizim okulda Ekonomi eğitimi safi Matematiğe dayalıydı.
Üniversite sınavında ilk 100'e giren ultra zeki Mühendislik bölümü öğrencileriyle beraber ilk sene almış olduğumuz Matematik dersleri hala kabus görmem gerektiğinde kullandığım öncelikli malzemelerdendir.
Ekonomi okuyunca Matematik önemli ama, onun kadar da İstatistik ve Ekonometri ile muhatap oluyorsunuz.
***
Kızlar bu sene 5. sınıfta, hem İlkokulda hem Ortaokuldalar, sanki arada karambolde bir yerdeler.
Geçtiğimiz haftalarda Matematik yazılıları vardı.
Çalıştırmak için defterlerini elime aldığımda oldukça şaşırdım.
Bayağı bayağı İstatistik okuyorlardı. Tablolar, veri tablolarının oluşturulması, bu verilerin grafiğe dönüştürülmesi filan.
Aslında çok hoşuma gitti.
Ben ilk defa bu konularla üniversitede karşılaştığımı hatırlıyorum. (y= 100-x tarzı kolay grafiklerinin çizilmesini saymazsak)
***
Nedir peki istatistik?
Kısaca sayıları kıyaslama bilimi diyebileceğimiz bir bilimdir aslında. Yani belli bir konuda sonuçlara ulaşabilmek için verilerin toplanması, tabloya dönüştürülmesi, grafiklere aktarılması, elde edilen sonuçların yorumlanması ve elde edilen sonuçların genelleştirilip genelleştirilemeyeceğine karar verilmesine dair bir süreç.
Matematik bazlı (Fizik ya da Kimya) biliminden her türlü sosyal bilime kadar tüm alanlarda kullanılır.
Ancak İstatistikte genelde örnekleme metodolojisi kullanıldığından seçtiğiniz örnekleme grubu eğer çok doğru değilse, konuyla çok alakasız sonuçlara ulaşmanız işten bile değildir. Bu nedenle istatistiğe bazen "Sayılarla yalan söyleme sanatı" da denir. (Oscar Wilde : 3 çeşit yalan vardır. 1 yalan, 2 kuyruklu yalan, 3 istatistik.)
Günümüzde tüm istatistik hesapları tabii ki bilgisayarlar sayesinde yapılmaktadır.
Ancak üniversiteyken ezberlediğimiz formülün, yaptığımız ispatların haddi hesabı yoktu. Hatta hocamızın "Çözerseniz adı problem olmaz" dediği sınav sorularıyla sınıf ortalamasının 100 üzerinden 3 çıktığını ve benim 9 alarak BB ile geçtiğimi söylersem ne dersiniz bilmiyorum. Ama mesela poker denen oyundan o güne kadar hiç ama hiç haberim yokken ve kurallarını bilmezken İstatistik sınavında floş royal gelme olasılığı sorusu gelince kuralları sular seller gibi ezberlediğimi hatırlıyorum.
Özellikle sosyal bilimcilerin yani Psikoloji ya da Hukuk gibi bölümlerden okuyanlar da üniversitede bu dersi zorunlu olarak almaktalar. Hatta hocalardan birinin " Bilgisayarla istatistik olmaz, ya elektrikler kesilirse?" dediğini duyunca çok güldüğü söyleyebilirim.
Hitler'in başa geçtiğinde önceliklendirilmesini istediği iki bilimden biridir İstatistik.(diğeri genetik- bilmem neden?)
Gelin konuyu örneklerle açılayalım.
• Bir istatistikçinin bir elini kaynar bir elini de buz gibi suya sokarsanız  ulaşacağınız sonuç ortalamada "ılık" hissediyorum cevabıdır.
• İstatistik bilimine göre ortalama bir insanın bir göğsü vardır.
• Yazı tura atarken turanın gelme olasılığı %50 dir.Ama buna güvenip kumar olarak yazı tura oynarsanız ve üstüste yazı gelirse o zaman bu bilimi sevgiyle anabilirsiniz.
• Yazlık büyük bir tatil beldesinde istatistik uzmanları yaptıkları bir araştırma ile bölgedeki boğulma olayları ve dondurma satışları arasında çok yüksek bir korelasyon olduğunu ortaya çıkarmışlar. Buradan yola çıkarak "Dondurma yalayanlar yüzme yetilerini kaybediyor" veya "Dondurma satışlarının yasaklanması gerekir" gibi şahane çıkarımlar da yapılabilir.
• "İstatistiklere göre kazaların çoğu arabalar çalışır durumdayken meydana geliyor, o yüzden kazaları önlemek için arabaları çalıştırmamalıyız." sonucuna kim yanlış diyebilir?
Lawrence Lovell "istatistik yemek gibidir ve ancak kimin tarafından yapıldığı bilinirse ve içindekilerden insan emin olabilirse o zaman tatmin edicidir. " demiş, ne kadar da güzel demiş değil mi?
Yazımı İstatistik deyince söylenmeden geçilemeyecek bir sözle bitirmek istiyorum. "İstatistik bikinili bir kadın gibidir. Asıl görünmesi istenen kısım haricinde her yeri gösterir."
Sayılarla aranızın hiç bozulmaması dileğiyle..