Anaç kadın ne demektir? Anaç kadın deyince ne anlıyoruz? 

Bir kadının Anaç olarak değerlendirilmesi şu demektir: Şefkatli ve Anne gibi davranan… Yani; Bu kadın ister Anne olsun, ister arkadaş, ister abla, ister iş arkadaşı, ister komşu, ister sevgili, hatta evlat, bu rolünü çok  iyi ezberlemiş ve bu kimliğe bürünmüştür yıllarca. Bu özelliği diğer tüm niteliklerinin  önüne geçmiştir.

Peki; Çevremizde bize “Annemiz gibi’’ davranan, bizi kollayan, dinleyen, şefkatli, hünerli Anaç bir arkadaşımızın, eşimizin, sevgilimizin olması kötü bir şey midir? Hasta mısın? Hemen bir Tavuk Suyuna çorba getiriyim. Halı sahada maç yaparken bileğini mi incittin? Bir daha maça gidersen yüzümü göremezsin. Terledin mi? Yüzün mü solgun bu gün senin? Yemek  yedin mi? Bol su içtin mi? Derken ;

İlgi gösterilen taraf bu durumdan sıkılmıyor ise elbette bir sorun oluşturmaz…

Anaçlık aslında beraberinde Empati yeteneğini de getirir. Kendinizi başkalarının yerine koyabilen ,koruyan kolluyan  bir yapıya sahip olan bir insansanız bir süre sonra insanların yalnızca sorunları olduğunda aradığı bir insan durumuna geliyorsunuz. Bu özelliğiniz bir süre sonra yıpratmaya başlıyor. Evliyseniz eşinizi de…

Acı da olsa bir noktadan sonra  gerçek bu …

Bu durumunun farkında olan ve bu huyunu benliğinden söküp atmak isteyen  Anaç Kadın için bu durum yorucu bir hal almaya başlıyor.

Zaten o noktaya geldikten sonra  durumunu gözden geçiriyor, kendi  ile hesaplaşmaları başlıyor ve değişmeye karar vermek zorumda kalıyor…

Zordur anaç bir ruha sahip kadın olmak. Anaç olan kadın duygusaldır. Onun geliştirdiği bu anaç hayata bakış açısı çoğu zaman çocukluğundan getirdiği bir özelliğidir, yetişkinliği süresince de devam eder, bu huyu yakasını bırakmaz. Nasıl duygusal olmasın? Ya balık burcudur, ya yengeç …

Bir kere Anaç kadın çoğu zaman baskın bir Annenin tornasında şekillendirmiştir kişiliğini. 

Başkalarını memnun ettiği  ,itaatkar olduğu sürece karşılığında ilgi görmüş ve bir parça sevilmiştir. Anneyle bitmez tükenmez bir  kişilik savaşı veremeyeceğini anlamış; O, insanların suyuna giden taraf da olmayı seçmiştir. Muhtemelen ailede abla o olmuştur. Kardeşlerinin kendilerinden bir Anneye özgü olan beklentiler , özverili davranışlar  beklemesi, evin hizmetçisi gibi onların arkalarını toplamasını dert edinmemiştir kendisine. “Çocuklar, ne diyorum size, dağıtmayın odanızı. Kaç saatir toplamaktan canım çıktı vallahi.” Derken daha yaşı 11 bile olabilir.

Onun bu beklentileri eksiksiz bir şekilde,  fedakarlıkla yerine getirmesi, görevi bilmesi, sorgulamaması,  zamanla birlikte daha da belirgin hale getirir bu karakter özelliğini. Öyle merhametli bir yüreği vardır ki, sömürülmüş olmasına üzülürsünüz, iyi kalplidir o çünkü.

Mesela hafta sonu tatilinde  o, evde temizlik yapmak için Annesine yardım ederken, kendisinden 3 ya da 4 yaş küçük kız kardeşi kahvaltı tabağını bile masadan kaldırmamış, öğleden sonra ise arkadaşlarıyla sinemaya gitmiş, gezmiştir.

O, Sinemaya giden kız kardeşini uğurlarken kendi cep harçlığının bir kısmını kardeşine vermiştir. “İhtiyacın olur al, ne olur ne olmaz! diyerek…”

Okul arkadaşlıklarında da Anaç olma özelliğini hep göstermiştir. Mesela Liseli yıllarında  eteğinin  belini kıvırıp bir parça kısaltma numarası  yapan ,at kuyruklu saçını, sağa, sola savuran, kitaplarını göğsünde taşıyan ,popüler kızın en iyi kız arkadaşı o olmuştur.

Derdinin  ortağı, akıl hocası, bir nevi “Güzin Ablası... Ona sınavlarda birkaç sorunun cevabında kopya vermiş, matematik çalıştırmış, arkadaş toplantılarında onun için kek yapmış, arkadaşının eve geç döndüğü hafta sonu gezmelerinde onu arayan ailesine utana ,sıkıla yalan söyleyip biz beraberdik diyerek sayısız kez arkadaşının paçasını bu işlerden kurtarmıştır.

 Kendisinden duygusal destek ihtiyacında olan  bir talepkarlar ordusu ile bir ömür sürdürmüş ve kendiyle yüzleştiği bir noktadan sonra değişim kararı almış kadınlar bir vakitler Anaç olan bu kadınlar arasından çıkmıştır. Öyle bir başına, öyle yalnız olduklarını, çevresindeki insanların sadece ihtiyaç anında bastıkları bir yardım butonu olduklarını, nafile çırpındıklarını, yorgunluklarını çok geç fark ederler… Hazindir… Tüm gerçekler gibi…

Senin için fedakarlığın sınırı nedir? Diye bir soru sorsanız onlara yeni benliklerinde size, hiç tereddütsüz  şu yanıtı vereceklerdir.

“Kim için ve ne için olduğuna bağlı. Kimi insan için yapabileceklerinin bir sınırı olmazken bazıları için parmağını bile oynatmana  gerek yoktur”…

İşe hayır demeyi öğrenmekle başlarlar ilk önce. İnsanlara duymak istediklerini değil, gerçekleri söylemesi gerektiğini idrak ederler… Hayatını ve arkadaşlarını gözden geçirir, bazılarını eler, bazılarını defterden siler… Nefes almadan Ona, nasılsın? deyip halini hatırını bile sormadan dertlerini anlatmaya koyulan, “çöpünü  ona döken” sonrada uzun süre sesi soluğun çıkmayan insanları artık yok sayar mesela... 

Bu kişilerin içinde ne yazık ki Anneleri de olur bazen…

Ya aşırı baskın bir Anne, ya da sorumluluklarını ona yüklemiş ve omuzlarına ağır yük bindirmiş bir Anneleri vardır, demiştim ya; işte baskın Anne’ye aralarındaki kırmızı çizgileri belli eder.

Genç kızlık dönemlerinde her hafta sonu gezen, çocukluğundan beri suya sabuna dokunmayan kız kardeş var ya ,olgunluk çağında geç kalsa da bir parça iş işten geçmeden henüz  ona sorumluluklarını ciddiyetle hatırlamış ve Uygulamaya mecbur bırakmıştır nihayet…

Omuzları hafifler böylece…

Değer bilmez bir eşe sahip ise ayrılır. Yolunu ,yönünü çizer. Hobiler edinir. Yeni arkadaşlar da kazanır bu yolla. Yapmak istediği şeyleri  bulur, hayallerini gerçekleştirir. Misafir çatalı, kaşığı, tabağı olmaz, onları kendisi için her gün kullanması gerektiğini  bilir ve artık hiçbir şeyi başkaları için saklamaz  saklı dolaplarda…

Her şey kalan ömründe onun içindir… 

Her anaç kadın bir gün yorgun düşer. Başkalarının dertlerini dinlemekten ,sorumluluklarını yüklenmekten, kendinden ödün vermekten, fedakarlık etmekten… O, kendi hayatından feragat etmiş, yardımsever bir Empati yorgunu olmasına rağmen bu değişim sürecinde kimse ona karşı Empati filan yapmaz.

Çok değişti derler… O, çok değişti..

Doğru değişmiştir.. 

İyi ki de değişmiştir…

İyi ki yaşamda tek ve biricik olduğunu keşfetmiş, mutlu ve kişilikli olmayı seçmiştir…

Sanmayın ki anaç kadın var sadece, bir de babacan adam vardır ki; O da bir empati yorgunudur.

Bir başka hafta da onu işleriz…

Sevgi ile kalın…