Conservatizm ideolojisinin modern zamandaki en önemli teorisyenlerinden biri olan Edmund Burke şöyle diyor; 'the only thing necessary for the triumph of evil is for good men to do nothing!' Yani; 'kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir!' Bu ideolojiye destek veren bazı akımlar daha vardır. Örneğin; normatif elitizm, klasik elitizm ve modern elitizm gibi gibi.

Kontrolün daima elit sınıfın elinde olmasını isteyen bu ideolojinin yukarıda küçük bir manifestosuna size aktardım. Bu yönetici sınıflarının destekleyen ve diğer insanı geri plana atan bir ideoloji. Bunu neden belirttiğime gelince, en son paragrafta anlayacaksınız diye umut ediyorum. Haydi bakalım!

Pekiyi, almış başını gitmiş bir elitizm lafı gidiyor. Gitsin tabii. Tutan mı var? Hayır, ne münasebet! Pekiyi, ne idi şu elitizm denen şey? Düşünüyor muyuz hiç? I-ıh, tam anlamı ile düşünmüyoruz. Yoksa böyle tartışıp durmazdık değil mi? Evet, evet. Şu an tartışmalarımız temel sebebi bu yanlış anlaşılmalar. Ve bir dakika; garson bey lütfen şu votkayı yineleyelim. Bolca da buz alalım. Bir de havyar lütfen. 300 gram yeterli. Havyarı hazırlar iken, lütfen maydonozu ince kıyınız. Rica ediyorum, teşekkürler. Öhöm, ne diyor idik; nedir çektiğimiz şu elitlerden kardeşim? Hayret bir şey! Hep bir havalar, hep bir burun kıvırmalar. Çok ayıp doğrusu!

Şimdi, elit sözcüğü kelime anlamı ile neye tekabül ediyor? Bunu bir düşünelim. Veya durun yerinize düşünmüş bulunayım. Hatta düşünmenin de ötesinde, size patır patır anlatayım. Ne dersiniz? Bence tamamız. Şöyle ki; elit insan, belirli bir sosyal sınıfın en seçkin kısmıdır. Ve o seçkin kısma dahil olan insanlarda elit insan gömleğini giyerler. Bu gömlek doğuştan mı verilir? Hayır, işte burada yanılıyoruz. Çünkü elit insan belirli süzgeçlerden geçip, toplum içerisinde artık kendine farklı bir yer tutmayı, kazanmayı bilmiştir. 'Olur mu öyle şey efendim!' diye de bilirsiniz. Fakat bence hiç demeyin. Çünkü aksi halde düşünmeden konuştuğunuzu söylemek zorunda kalacağım.

Bu sınıfa müdahil olanlar için; 'bu tür insanların genelde paraları, bol sermayeleri, katları ve yatları var!' denir. Bu öngörü bence yanlış! Çok yanlış! Ben de fazlası ile elitim. Fakat neden hala bilmem ne kadar kira ödüyorum, taksit veriyorum, faturalarımı öder iken alnımdan patır patır ter akıyor? Ev sahibemin ve diğer alacakları kimselerin kulağını çınlatıyor gibi oluyorum, ama madem elit insan cebinden binlerce lira ile geziyor, ben neden bazen 'cebimdeki son para ile kitap mı alsam, yoksa eve gitmek için İstanbulkart'ı mı doldursam?' diye düşünüyorum? Haydi, bunu da açıklayın anti elitistler!

Hala aynı şeyi düşünmüyor iseniz; siz de hafta içi beş gün çalışın. Hafta sonları da  metin yazın. Yetmesin beş kuruş maddi kazanç kaygısı gütmeden üç dergiye birden içerik hazırlayın. O da yetmesin hatta, bir röportajdan diğerine koşun. İşte omzunuza yüklenen yöneticilik vasıflarınız yetmiyormuş gibi bir de eve gelin ve evde ev adamlığı yapın. Bu da yetmesin çamaşır, bulaşık yıkayın. Perde asın, tesisat tamir edin. Ha, yok. Gözünüzde büyüdü değil mi? İşte bu da madalyonun bir diğer yüzü. Üretir iken tükenme paradoksu da tam olarak bu! Siz de yapın kardeşim, siz de yapın. Ve işte o zaman gelip elit insanların hak etmediği şeylerin var olduğunu tartışalım.

Sonra şu da var; eleştiren insanların nerede ise tümü, göbek deliğinde toplanmış olan pamukları rüzgara karşı üfler iken, bir elinde kumanda, meyve tabağı yanında, beyaz atleti sırtında, çorapları dizine kadar çekili bir durumda iken gelip bazı cemiyetleri kafasına takmış bir şekilde o koltukta yaşlanıp, gidiyor. Oh! Sonra da diyorlar pek ala; 'ulan, şunlar hayat yaşıyor. Biz burada sürünüyoruz. Adalet mi bu ulan?' Evet, adalet bu! Sana müstahak! Senin o naçiz bedenin belki yorulacak, ama senin asıl yapman gereken şey gidip hakkın olanı almak! Tabii, kabullenmek de sana kalmış. Ki o da en kolayı. Ve belirtmek istediğim bir şey de şu; herkes bir şeyler yapmak zorunda değil. Hayat şartları da buna müsaade etmiyor olabilir. Her birimiz için de bu böyle. Tek istediğimiz lütfen bir beyefendi gibi davranınız. Doğduğunuz, büyüdüğünüz şu şehrin hakkını veriniz.

Mersi, işte gelmiş havyar efendi! Ordövr tabağının yanına küçük de bir zakuski alabilir miyiz lütfen. Teşekkürler.

Ne diyor idik; kahrolsun elitler bla, bla, bla. Tabii, yanlış bir algıdan da bahsedip bitirmek istiyorum. Malum, yemek beklemez.

Şimdi efendim, halktan kopuk olmak ya da halka karşı olan birtakım insanlardan dolayı bu külfet birçok insana yıkılmış durumda. Hep öyle anlaşılsa da, yanlıştır. Resmen töhmet altında bırakılabiliyor da bu durumda, fakat şu var; elit olmak,hayattan her ne olur ise olsun zevk almayı bilmek, yaşamaya sevmek, gusto sahibi olmak ve stili, kişilik, karakter sahibi olmaktan geçiyor. Asıl amacı da bu olmalı. İçtenlik ile söylüyorum; keşke herkes elit olabilse.

Ve snoplara da bir sözüm var. Lütfen pisti terk edin. Bu yazıda sizi övmedim. Son olarak da; ey elitizm çatısı altına Laleli esnafı gibi kaldırımın bir köşesine sandalye atıp, tavla oynamaktan fırsat bulur ise çayını yudumlayacak gibi duran insan; eğer halkı aşağılayan, hor gören, yok sayan, işçiyi ve emekçiyi ezen, çalışanına hakkını vermeyen, vergi kaçıran, toplumdan soyutlanmış bir biçimde yaşayan, pazar kültürüne uzak, burnundan tüy aldırmayan, insanlara tepeden bakan elitizm üyesi zavallılardan iseniz; size lanetler diliyorum. İşte sırf sizin yüzünüzden tam da bugün bunları konuşuyoruz!

Oh, rahatladım! Kısacası; birbirimizi anlamalıyız. Anlamaya çalışmaz isek; biz daha nice böyle yazılar yazarız. Yapmayın! Anlayın! Hayat kısa, ne istiyorsanız onu yapın, yeter ki sizin özgürlüğünüz bir başkasının özgürlüğüne müdahale edecek şekilde  olmasın.