Daha önce yaşadıklarımıza hiç benzemeyen darbe görünümlü çok ciddi bir saldırı yaşamaktayız, ama karanlık tablolar çizerek, ülkemizin geleceğini karartmak isteyenlerin değirmenine su taşımak akıllıca bir davranış değildir. 

Ortadoğu siyasi haritasını yeniden şekillendirmek üzere harekete geçen küresel sistemin Türkiye ile ilgili bazı hedefleri olduğu anlaşılıyor. 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı, Türkiye çok karanlık bir ekonomik tabloyla karşı karşıya kalabilirdi. Darbe girişimi başarılı olsaydı, Türkiye ekonomisi hedefi belirsiz karanlık sulara yelken açabilirdi. Darbeciler, kendilerini iktidara taşıyan “rüzgar”ın istekleri ve yönlendirmesi doğrultusunda alacakları kararlar nedeniyle Türkiye çok büyük bir “kaynak” kaybına uğrayabilirdi. Bu nedenle, yapılmak istenenlerin perde arkasını görerek, görmeye çalışarak, elele vermek ve ‘caydırıcı bir dayanışma’ sergilemek zorundayız. 


Dünkü yazımızın em heyecanla okunan bölümü, saat 16.00’da haber alınan darbe girişiminden, Türk Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı konumundaki Cumhurbaşkanı’nın 4 saat sonra haberdar olmasıydı. “Teyidi alındıktan sonra haber verilecekti” açıklaması, kafalarda çöreklenen soruları aydınlatmada pek yeterli olmadı. 

Cumhurbaşkanı Yaveri Yazıcı, bu konudaki soruyu, “Bu soruya vereceğim mantıklı bir yanıt yok” şeklinde yanıtlıyor.

Bazı önemli görevlerdeki komutanların darbe gecesindeki duruşları net değil.

İçişlerinde, askerde, eğitimde, yargıda… gözaltına almalar, tutuklamalar devam ediyor. Çeşitli devlet kurumlarında gözaltına alınanların sayısı düşündürücü boyuta ulaşıyor. Türkiye bir devlet kriziyle karşı karşıya. Böylesine önemli bir sorunla boğuşmak durumunda olan her devletin öncelikli konusu ekonomidir. Askeri darbelerin ya da darbe girişimlerinin açtığı yaralar ancak güçlü bir ekonomiyle sarılabilir. Ekonomi ne kadar güçlüyse, yaraların sarılma süresi o oranda kısalır. 

KREDİ KURULUŞLARI NEDEN SALDIRIYORLAR?

Gerçekten çok önemli bir travma yaşadık; darbe girişiminin çeşitli alanlarda oluşturduğu sarsıntılar sürüyor. İçerde başa çıkmaya çalıştığımız bu sıkıntılar sürerken, sözleşmeli olmadığımız bazı kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu düşürmeleri, karşı karşıya olduğumuz saldırının boyutlarını göstermesi açısından ilginç ve uyarıcı bir gelişmedir. Hazine ile 1983’ten bu yana sözleşmesi olmayan Standard&Poor’s (S&P), Türkiye’nin BB+, yani “yatırım yapılabilir” olan notunu, darbe girişimi sonrasında BB’ye, yani iflas etmiş ülke konumundaki Yunanistan’ın seviyesine düşürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, S&P’nin bu davranışını haklı olarak eleştirerek, “Bizimle hiç uğraşma; Türkiye ile senin ne ilişkin var? Daha önce de bunları yaptın, biz dedik ki, ‘’bizim seninle ilişkimiz yok’, kestik ilişkiyi. S&P siyasi karar açıklıyor” diyor ki, haklıdır. 

Saldırı S&P ile sınırlı değil. Hazine ile anlaşmalı olan Moody’s 2013’de verdiği yaptığı değerlendirme ile Türkiye’ye BBB3, yani “yatırım yapılabilir ülke” notu vermişti. Moody’s, darbe girişiminin ardından, pazartesi gecesi yaptığı açıklamada, Türkiye’nin kredi notunu “çöp” seviyesine indirmek üzere izlemeye aldığını açıkladı. Dünyanın en başarılı hava yollarından biri olan Türk Hava Yolları’nın notunu Ba1’den Ba2’ye düşüren Moody’s, Türkiye’nin ülke kredi notunu 5 Ağustos’ta bildirecek. 

Dünyaca ünlü kredi derecelendirme kuruluşlarından biri olan Fisch de, darbe girişiminin ardından harekete geçti. Türkiye’nin notunu 2012’de ilk kez “yatırım yapılabilir ülke” seviyesine ( BBB-) çıkaran Fitch o günden beri notumuzu aynı seviyede tutuyordu. Pazartesi günü Fitch ülkedeki siyasi riske dikkat çekti ve 19 Ağustos’ta açıklayacağı ülke kredi notunun, hükümetin verdiği tepki sonrası siyasi bölünmenin derinleşip derinleşmeyeceğine bağlı olduğunu belirtti.

KREDİ KURULUŞLARI DOLARIN TARİHİ ZİRVE YAPMASINA NEDEN OLDULAR

Olağanüstü hal açıklaması öncesinde S&P’un Türkiye’nin kredi notunu kırmasıyla dolar, 3.0963 TL ile tarihi zirvesini yaptı. Uzmanlar, analistler kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarını aceleci buldular, ama piyasaların ateşi henüz düşmedi. 

Bazı ekonomi uzmanlarının ve yorumcularının yaptıkları gibi, felaket tabloları çizmenin bir yararı, bir anlamı yok. Çok yönlü bir saldırı altında olduğumuzun bilincinde olarak, çok dikkatli olmamız gerekiyor. 

Darbe girişiminin ardından, sözleşmeli olmadığımız kredi kuruluşunun hem ülke notumuzu hem de Türk Hava Yolları’nın notunu kırması sonrasında dolarda görülen sert yükseliş yaşandığı üç gün içinde bireysel yatırımcılar 6-7 milyarlık döviz satmışlar. Bunun 2.5 milyarlık bölümü Pazartesi günü satılmış. Kim satmış, kim almış? Adına ister bireysel yatırımcı deyin, ister vatandaş; bu gibi dalgalı ortamlarda yapılan operasyonlardan habersiz olduklarından telaşa kapılanlar her zaman zarar yazmışlardır. 

Kredi kuruluşlarının peşpeşe açıkladıkları kararların “not indirimi”  ötesinde amaçları olan kararlardır. Bu gibi siyasi gelişmeler paralelinde piyasalarda yaşanan dalgalanmalarda “keriz silkeleme” operasyonları yapılır, yapılmaktadır.

DAHA ÖNCE YAŞADIKLARIMIZA BENZEMEYEN BİR DARBE GİRİŞİMİ 

Daha önce yaşadıklarımıza hiç benzemeyen darbe görünümlü çok ciddi bir saldırı yaşamaktayız, ama karanlık tablolar çizerek, ülkemizin geleceğini karartmak isteyenlerin değirmenine su taşımak akıllıca bir davranış değildir. 

Ortadoğu siyasi haritasını yeniden şekillendirmek üzere harekete geçen küresel sistemin Türkiye ile ilgili bazı hedefleri olduğu anlaşılıyor. 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı, Türkiye çok karanlık bir ekonomik tabloyla karşı karşıya kalabilirdi. Darbe girişimi başarılı olsaydı, Türkiye ekonomisi hedefi belirsiz karanlık sulara yelken açabilirdi. Darbeciler, kendilerini iktidara taşıyan “rüzgar”ın istekleri ve yönlendirmesi doğrultusunda alacakları kararlar nedeniyle Türkiye çok büyük bir “kaynak” kaybına uğrayabilirdi. Bu nedenle, yapılmak istenenlerin perde arkasını görerek, görmeye çalışarak, elele vermek ve ‘caydırıcı bir dayanışma’ sergilemek zorundayız.