Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın, bankalar tarafından alınan sabit ücret ve komisyonlarla ilgili olarak, ''Hiç kimse bedava hizmet vermez, buna bankalar da dahil, ama makul olanın ötesine gitmemek kaydıyla'' dedi.
     Server Vakfı'nın ''Çarşamba Sohbetleri''ne konuk olan Aydın, burada yaptığı konuşmada bankacılık sisteminin dünü ve bugünü hakkında bilgi verdi.
     Bankaların geçmiş yıllarda devlete borç vererek para kazandığını anlatan Aydın, 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin en önemli nedenlerinden birisinin, makro dengelerdeki bozulma olduğunu söyledi.
     2001 krizinin ardından önemli yasal düzenlemeler yapıldığını, 2002 yılından sonra da Hazine'nin çok iyi yönetilmeye başlandığını dile getiren Aydın, bu gelişmelerin sonucunda devletin bankalara olan borçlarını ödediğini belirtti.
     ''Şu anda devlete verdiğimiz borçtan para kazanmıyoruz'' diyen Aydın, bireysel kredilerin patlamasının, 10 yıllık konut, 60 aylık tüketici kredilerinin ortaya çıkmasının nedeninin de bu olduğunu, yani koşulların bankalara, asli işlerine dönmeyi öğrettiğini kaydetti.
     Bugün gelinen noktada Türk bankacılık sektörünün toplam büyüklüğünün 750-800 milyar dolara ulaştığını ifade eden Aydın, sektörün 2002 yılında 16 milyar dolar olan öz kaynaklarının da şu anda 81 milyar dolara yükseldiğine işaret etti.
     Bilançolara bakıldığında bankaların verdikleri kredi miktarının yüzde 10'lardan yüzde 60'lara geldiğine dikkati çeken Aydın, bunun Türkiye'yi büyüttüğünü bildirdi. Aydın, Türkiye'nin büyümesi ve finansman konusunda bankaların son derece güçlü olduğunu,  önemli finansal işlevleri bulunduğunu ifade etti.
     Sektörün bu kadar güçlenmesine rağmen hala küçük olduğunu da belirten Aydın, burada en önemli sorunun tasarruflardaki yetersizlik olduğunu vurguladı. Tasarruflarla yatırımların eşit olması gerektiğini anlatan Aydın, ''Türkiye için gördüğümüz en büyük sıkıntı tasarrufların kıt oluşu, bu artırılmalı'' diye konuştu.
     Aydın, yeni teşvik sisteminin tasarrufları artırarak, cari açığın kapatılmasına katkı sağlayacağına inandıklarını da söyledi.
     Merkez Bankası'nın fonksiyonlarına da değinen Aydın, bugün artık ''ülkeyle bütünleşen, ülkenin ratingi ile kendi ratingini aynı anlamda gören'' bir anlayışa gelindiğini kaydetti. Aydın, Merkez Bankası'nın finansal istikrar yanında iktisadi istikrarı da esas aldığını, krizleri önceden görebilen ve sermaye hareketlerinin kurlar üzerindeki etkilerine karşı tedbir alabilen bir hale geldiğini ifade etti.
     -''Nükleer dahil bütün yöntemler denenmeli''-

Artan petrol fiyatları ve Türkiye'nin enerji ithalatına ilişkin Aydın, Türkiye için bankacılığı etkileyecek en önemli hususun petrol olduğunu belirtti.
Türkiye'nin çok ciddi anlamda enerji açığı bulunduğunu, cari açığın yüzde 85'inin bundan kaynaklandığını ifade eden Aydın, ''Bu darboğazı geçmek için Türkiye'nin nükleer dahil bütün yöntemleri denemesi gerekiyor'' dedi.
     Aydın, bankaların aldıkları ücret ve komisyonlara ilişkin şunları kaydetti:
     ''Elektrik, su, doğalgaz, telefon faturalarına bakın. Hepsinde sabit ücret vardır. Hiç kimse bedava hizmet vermez, buna bankalar da dahil, ama makul olanın ötesine gitmemek kaydıyla. Bankalar para kazanmak zorunda. Çünkü Türkiye'nin büyümesi için krediye ihtiyaç var. Krediyi kim verecek? Tabii ki bankalar. Önceden bilgi vermek şartıyla sektörün hizmet karşılığı ücret alması doğaldır. Bunun böyle algılanması gerekir.''

-''Faiz lobisi''-

Hüseyin Aydın, ''kamu bankası olmalı mı olmamalı mı'' tartışmalarıyla ilgili olarak da ''Devletin bankası elbette olmalı, ama devlet ticaret yapmamalı'' ifadesini kullandı.
     2001 krizinin nedeninin kamu bankaları olduğunu yineleyen Aydın, 2008 yılında ise kamu bankalarının, bilançoları güçlü olduğu için krizi regüle ettiklerini söyledi. Aydın, ''Demek ki bankaların kimin olduğundan ziyade gücü ve duruşu önemli'' diye konuştu.
     Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayan Aydın, ''faiz lobisi kimdir'' sorusuna karşılık şunları kaydetti:
     ''Faizle geçinen herkes lobidir. Parası olan adam Türkiye'ye para getirirken yüzde 4 yerine yüzde 6 kazanmak ister. Bu, tabiidir. Daha çok para kazandıkları bir ortamı kaybediyorlarsa mücadele etmeleri de çok doğaldır. Türkiye özgüveni çok olduğu için, devlet çok iyi yönetildiği için ekonomi yönetimi böyle küçük atraksiyonlara prim vermiyor.''