TBMM - TBMM Genel Kurulu'nda, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı görüşülüyor. 

Tasarının 2. maddesi üzerinde söz alan HDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, "Üşenmeyin sokaklara bir bakın.  Ermenek’ta oğlunu iş cinayetine kurban veren Recep Gökçe’nin ayağında yırtılmış lastik ayakkabılara çok iyi bakın. O ayakkabılar dürüstlüğün ve helalliğin simgesidir. O ayakkabıların hiçbir zaman kutusu olmadı. Hani sizin meşhur kutularınız var ya...Recep Gökçe'nin olmayan yatak odasında para sayma makinesi ve kasalar hiç olmadı. Ama siz çıkamazsınız sokaklara. Çünkü sizin gezdiğiniz sokaklarda talan, yağma, rant, peşkeş var. Gezdiğiniz sokaklarda eteklerinize yapışıp çocuklar gibi 'hani bana' diye sırada bekleyen candaşlarınız var. 'Nerede beleş orada yerleş' diyen rantçılarınız  var. Diktiğiniz AVM'ler, rezidanslarla talan ettiğiniz sonra da siluet bozuldu diye timsah gözyaşları döktüğünüz İstanbul var. İktidar hırsıyla amaca ulaşmak için her yol mubahtır diyerek ne ahlak, ne hukuk, ne din, ne de kitap tanıyorsunuz. Kıbleniz para olunca, kendi ülkenizde asgari ücretle Almanya'dakini mukayese etmiyorsunuz, Schröder'e ne kadar maaş aldığını soruyorsunuz. Genel olarak Ortadoğu'da, özelde ise Suriye'de girdiğiniz pis ilişkiler, çetelerle tuttuğunuz her türlü kirli işlerle 21. yüzyılda yeniden peyda olmuş iblis gibisiniz. Roboski'de yeni Dersim, Gezi'de ise Kerbela gibisiniz. Siz aslında maskesi çoktan düşmüş cellat gibisiniz" diye konuştu.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Binici'nin sözlerini tamamlamasının ardından AK Parti Grubu'na, "Cevap vermeyecek misiniz?  Ne dinsizliğiniz ne kitapsızlığınız kaldı. Buna cevap vermiyorsanız, daha sataşma için söz istemeye hakkınız yok" dedi. Bazı AK Parti milletvekilleri, Binici'ye tepki gösterdi.

AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, birleşimin ilerleyen saatlerinde Binici'nin sözlerine yanıt verirken, kendilerinin "taş atana da gül atan bir geleneğin sahibi olduklarını" belirterek, "Zaman zaman attığımız gülün dikenleri batıyor olabilir ama gül atmaya çalışıyoruz. İktidar icraatını konuşur,  dünyanın her yerinde ve ülkemizde muhalefet sadece konuşur. Zannediyorum konuşmasına icraat etkinliği katmak için bazen kelimeleri keskinleştiriyorlar ve daha can acıtıcı hale gelmek için dil oyunları yapıyorlar. Dil oyunları yapmada rekabete girersek söylenecek çok söz var. Ama biz o rekabete girmeyelim. Sağ salim bütçeyi çıkarmaya çalışıyoruz. O yüzden boğazımız da dokuz boğum. Nasıl olsa millet yapılanı da görüyor, konuşulanı da görüyor" dedi.

Binici'nin  kibar ve zarif bir insan olduğunu ancak "çok kanlı canlı bir metinle" kürsüye geldiğini ifade eden Bostancı, "Kıbleniz para olunca... Kıbleyi sadece para kelimesiyle mi hatırlıyorlar arkadaşlar?" Cellat, mellat.. Bu kelimeler üzerinden konuşmaya başlarsak burada herkesin söyleyeceği o kadar çok söz var ki...Bunları hatırlatmamakta, memleketin geleceği için Çözüm Süreci'ni uhuletle, suhuletle yürütmekte fayda var. İbrahim Bey Kobani'den yeni gelmiş,  bu metni okumaya fırsat bulamamış. Bir kez okusaydı burada en açından bazı kelimeleri telaffuz etmezdi. Kişisel tarzıyla çok da uyuştuğu kanaatinde değilim" ifadelerini kullandı. 

Orta Vadeli Program elinizde kepaze oldu

CHP Balıkesir Milletvekili Nedret Akova, zeytin üreticisinin dertli olduğunu ifade etti. Pırlanta ve yatlarda kullanılan mazot için yapılan muafiyetin benzerinin çiftçi ve zeytincilerin traktöründe kullandığı mazot için de getirilmesi gerektiğini söyleyen Akova, "3Y ile mücadele edeceğim" diyerek iktidar olan AK Parti'nin yolsuzluklar konusundaki durumunun ortada olduğunu, yasaklarda ise ustalık dönemini yaşadığını ileri sürdü. 

MHP Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan,  Türkiye'nin gelir politikasında ciddi sıkıntı olduğunu belirterek, vergi yükünün arttığını savundu.  Ayhan, "Merkez Bankası, 'mali politikalarınız uygun giderse enflasyonu dizginlerim' diyor. Onlar dönmüş Maliye'ye bakıyorlar. Onların söylediklerinde anormallik yok. Ak Saraya ayırdığınızı anlatmakta güçlük çekiyorsunuz. Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonu'nda konuştu, öyle fren yaptılar ki burada ağzını bıçak açmıyor. Orta Vadeli Program elinizde kepaze oldu. Sayın Babacan açıklamaya çalışıyor ama böyle bir rezillik açıklanamaz." diye konuştu. 

Ayhan'ın mikrofonu kesildikten sonra "Sayın Bakan benim sorularıma cevap vermedi, korkak bir Maliye Bakanı olarak niteliyorum" demesine, AK Parti Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, "İsmini tutanaklardan çıksınlar, 'korkak Bakan' olmadı Sayın Ayhan" karşılığını verdi.

AK Parti Adıyaman  Milletvekili Mehmet Metiner, oturduğu yerden söz alarak, Genel Kurul'un dünkü birleşiminde konuşan CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan'ın söylemediği bir şey üzerinden eleştiri getirdiğini belirterek, "Ben Genel Müdür'ün evine paraların polislerin tarafından konulduğunu söylemedim. Ayakkabı kutularının mizansen oluğunu, bir algı operasyonu çerçevesinde kullanıldığını belirttim. Bu ikisi birbirinden çok farklıdır. Paraların sahipleri bellidir,  önemli kısmı alınmıştır, diğerleri alınacaktır" dedi. 

"Siz de buyurun katılın"

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, milletvekillerinin sorularına yanıt verirken, Muş'un Doğu Anadolu Kalkınma Projesi merkezinde olduğunu kaydederek,  altyapı ve eğitimde hiçbir ayırım gözetmeksizin Doğu, Güneydoğu ve Batı'de bir çok yatırım yaptıklarını söyledi. Sadece KÖYDES kapsamında 2005- 2014 arasında tahsis edilen ödeneğin Doğu Anadolu bölgesindeki 14 ile 2 milyar 25 milyon 59 bin lira olduğunu anlatan Şimşek,  tüm Türkiye'ye gönderilen paranın yüzde 22,3'ünü oluşturduğunu, Karadeniz'in ardından en çok para alan ikinci bölge konumunda bulunduğunu vurguladı.

Şimşek, "Emeklilerin maaşlarını yüzde 50 artıracak mısınız?" sorusuna, "Ülkemizin imkanları arttıkça emeklilerin maaşlarını artıracağız. Yüzde 50 değil, maaşlarına  yüzde 250 ila yüzde 800 arasında artırdığımızı söyledim" dedi.

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in bazı iddialarına yanıt verirken Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu belirten Şimşek, "Eğer bir yanlışlık yapılmışsa savcılar soruşturur, gerekeni yaparız. Dedikodu üzerine inceleme yapmam. Dedikodu üzerine inceleme yapamam. Hiçkimseye bir arazi verilmemiştir. Türkiye'de bütün satışlar ihaleyle yapılır; açıktır, şeffaftır, herkese açıktır. Siz de buyurun katılın" diye konuştu.

Şimşek, tamamlayıcı ödenek meselesinin bütçe var olduğu günden beri zaman zaman uygulandığını anlatarak,  "İlk kez bu dönemde olan bir durum değildir" dedi. 

CHP'li Akova'nın Çankaya Merkez Camii'nin İnönü ailesi tarafından  yaptırıldığını, caminin yıkılıp yıkılmayacağı sorusuna Şimşek, "Sayın İnönü'nün yaptırdığı cami konusunda benim bilgim yok. Bir cami yaptıysa Allah razı olsun, teşekkür ediyoruz. Ama yıkılması konusunda bir bilgim yok. Muhatabı kimse eminim oraya sorarsanız cevap verirler" diye konuştu.

Akaryakıt konusundaki soruları da yanıtlayan Şimşek, "Petrol ithalat ettiğimiz bir üründür. Onun fiyatını kur belirler, sadece petrol fiyatı belirlemez. Petrolü dolar cinsinden ithal ediyoruz. örnek olarak söylüyorum; kur 2008'de bir küsurdu, şimdi iki küsur olmuş. Onu dikkate almamız lazım. 2002'de 95 oktan benzinde vergi yükü yüzde 70'in üzerindeydi, şu anda hala çok yüksek dediğiniz halde bile yüzde 64 civarındadır. Yeni vergi yükünde bir artış olmamıştır, tam eksine aslında nominal varil başına petrol fiyatındaki artış, benzinin litresindeki artıştan daha fazladır" bilgisini verdi.

Tasarının 3. maddesi üzerinde söz alan HDP Van Milletvekili Özdal Üçer, "Kobani'de IŞİD vahşetinden kaçmak zorunda kalan çocuklar eğer orada Nazi kamplarını aratmayacak AFAD çadırlarında ölüme terk ediliyorsa yarın onların yüzüne bakabilecek miyiz, bunun tartışılması lazım" dedi.

Bu sözlere yanıt veren AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, "Bu benzetme doğru, haklı bir benzetme değildir. AFAD'ın yapmış olduğu kamplarda insanlar, 2 milyona yakın göçen Suriyeliye aş vermeye çalışıyorlar, yiyecek, giyecek vermeye çalışıyorlar. Orada onların hayatlarının idamesi ve Suriye'deki vahşetten kurtulup hayatlarını sürdürebilmesi için bir imkan sağlamaya çalışıyorlar" diye konuştu.

CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu, 2014 yılının da durgunluğun, enflasyonun, işsizliğin ve borçların tırmandığı bir yıl olarak bitmek üzere olduğunu savundu.

2015'te de yılında vatandaşları basiretsiz ekonomik anlayış ve öngörüsüz dış politika nedeniyle benzer ve zor günler beklediğini öne süren Ediboğlu, "Sosyal ve ekonomik sorunların en tehlikelisi olan işsizlik giderek yükselmektedir. Fiili işsizlik yüzde 17'leri aşmış, işsiz sayısı ise 5,5 milyonu geçmiş durumdadır. 20 milyon civarında insanımız yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Bütün bu veriler Türkiye'nin durumunu gözler önüne sermekte, yokluğun, yoksulluğun, işsizliğin ve dışa bağımlı ekonominin resmini çizmektedir" değerlendirmesinde bulundu.

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, "İktidarımızda atanamayan öğretmen sorunu ve öğretmensiz sınıf kalmayacak" dedi.

"Hiçbir vicdana sığmaz"

Madde üzerinde soruları yanıtlayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Hiçbir vicdan Türkiye'deki mülteci kamplarını Nazi kamplarına benzetemez. Hani siyaset yapalım, eleştirelim ama Türkiye'deki Türkiye'nin bu çabalarını bu kadar çarpıtmak hakikaten hiçbir vicdana sığmaz" diye konuştu.

Şu anda inşa halindeki santrallerin yüzde 75'i yenilenebilir enerji olduğunu ve muhtemelen 5 ile 7 yıl arasında bunların tamamlanmasıyla yenilenebilir enerjinin, toplam enerjinin muhtemelen yüzde 50'sine yakın olacağını ifade eden Şimşek, "Ben de yerli, yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi gerektiği kanısındayım" dedi.

Dış ticaretle ilişkili kredilerin çevrilmemesi ihtimalinin son derece zayıf olduğunu belirten Şimşek, "Evet, bir cari açık sorunu var ama biz bütçe açığı noktasında gerçekten şu anda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle, petrol zengini ülkelerle karşılaştırın, en iyi, en güçlü mali yapılara sahip ülkelerden bir tanesiyiz" ifadelerini kullandı.

Şimşek, hakim, savcı ile mülki idare amirleri arasındaki makasın açılmasına ilişkin eleştirilerin muhtemelen haklı olabileceğini ancak şu an itibarıyla bu konuda bir çalışmalarının olmadığını söyledi.

Ekonomist Dani Rodrik'le ile yaşadığı polemikle ilgili bir soru üzerine Şimşek, şunları kaydetti:

"Ben orada şunu söyledim: 'Bütün uluslararası karşılaştırmalarda nominal dolar cinsinden kişi başına milli gelir karşılaştırması yapılır. Hatta bakın BM'ye, Dünya Bankası'na, kimse çıkıp sabit fiyatlarla kişi başına milli gelir rakamından bahsetmez.' Orada benim söylediğimle kendisinin söylediği arasında çok bir fark yok. Reel olarak ben Türkiye'de kişi başına milli gelirin sabit fiyatlarla tabii ki 3 kat artmadığını biliyorum. Bunu da geçen seneki bütçe metnine özellikle koydum. Yani benim bütçe metnime bakarsanız, satın alma gücü, paritede 2,1 kat artmış, reel olarak yüzde 45 artmış ama nominal dolar cinsinden evet 3-3,5 kat artmıştır ama ben 'Uluslararası karşılaştırmaların nominal dolar kuru üzerinden yapıldığını' söyledim. Dolayısıyla polemikte de aslında bizim bakış açılarımız farklı olabilir ama onun söylediğinde de haklılık payı var benim de söylediğimde haklılık payı var. Dolayısıyla Dani Rodrik, Türkiye'nin yetiştirdiği çok önemli bir ekonomist ve kendisiyle Harvard'da da bir kez karşılaştım. Onun için, değer verdiğim bir insan ama o polemikte tamamen bir yanlış anlaşılma söz konusu."

Tasarının 3. maddesi kabul edildi.

HDP Van Milletvekili Özdal Üçer, TBMM Genel Kurulu'nda 2013 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı'nın 4. maddesi üzerinde konuşurken, Türkiye'ye gelen yaklaşık iki milyon Suriyeli'ye insani yaşam standartları sağlanamadığını ileri sürdü. Suriyelilerin kaldığı kamplara gidilmesine izin verilmediğini savunan Üçer, "Ne gizlenmeye çalışılıyor? Dört bine yakın insan bu ülkeden kaçmak için denizde boğulmuş, yani ölümü tercih etmiş burada kalmaktansa. Siz empati kurun…" diye konuştu.

AK Parti İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak'ın "Avrupa'ya gidiyor" demesi üzerine Üçer, "Avrupa'ya gidiyorsa, bu ülke 'Van'da 10 bin konteyner var. Bu konteynerlerde kalın, biz sizi barındıramayız ama en azından yol masraflarınızı karşılayalım, güvenli bir şekilde Avrupa'ya gidin' diye medeni bir hizmet sunulsun" karşılığını verdi.

Üçer'in "AKP'nin yaklaşık 13 yıllık iktidarı boyunca yapabildiği en güzel şey, yapmış olduğu kötü şeyleri iyiymiş gibi anlatmak. Ülkede halkı ikna etmek yerine yoksullukla terbiye etmeye çalışıyorsunuz. İnsanların büyük bir çoğunluğu mecburiyetten oy veriyor. Lütfen kimse HDP'ye mecburiyetten dolayı oy vermesin, gönülden oy versin. Siz de çıkın bu kürsüde, 'lütfen kimse bize mecburiyetten dolayı oy vermesin' diyebiliyorsanız buyurun" demesi üzerine AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, sataşma gerekçesiyle söz aldı.

Aydın, Türkiye'de insanların sıkıntılardan kaçıyormuş algısı yaratıldığını belirterek, kaçanların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmadığını söyledi. Türkiye'nin transit geçiş olarak kullanıldığını, insanların kendi ülkelerindeki sorunlardan dolayı kaçtığını anlatan Aydın, Türkiye'de 2 milyon Suriyeli'nin bulunduğunu, ancak Avrupa'daki Suriyeli mülteci sayısının 120 bin olduğunu kaydetti.

"Sadece Kilis ilimizde 120 bin Suriyeli'ye ensar muamelesiyle yaklaştık. Nazi kamplarına benzetiyorsunuz, böyle acımasız bir yaklaşım..." diyen Aydın, en çok dış yardım yapan ülkenin Türkiye olduğunu savundu.  Aydın, Türkiye'nin sadece Suriyelilere 4,5 milyar dolar yardım yaptığını, buna karşılık tüm uluslararası toplumun yardımının toplam 265 milyon dolar olduğunu söyledi.  Aydın,  milletin dokuz seçimde, gönül rızasıyla mührünü AK Parti'ye bastığını, milyonların zorla ya da parayla mitinglere gelmediğini  ifade etti. 

Üçer, sataşma gerekçesiyle yeniden söz alarak, 1,5 milyon Suriyeli'nin akıbetinin belli olmadığını, Hükümet'in insanların nereye gittiği, nasıl yaşadığından sorumlu olduğunu savundu. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat'ın kendisine laf atması üzerine Üçer, "Siz benim muhatabım değilsiniz" karşılığını verdi. 

İçten, kürsüye tuzluk koydu

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten de madde üzerinde konuşmaya başlarken kürsünün üzerine tuzluk koydu.

İçten,  "AK Parti'den seçilip tuzluk olan vekiller, Meclis'ten aldıkları maaşın hakkını verip çalışmaları gerekirken memleketi karıştırmakla meşguller. Onları protesto etmek için Meclis kürsüsüne boş bir tuzluk koyuyorum" dedi.

2015 yılı bütçesinin tüm mazlumların hesabının  sorulduğu bütçe olduğunu belirten İçten, " Bu bütçede yürek var yürek, kalp var kalp, adamlık var adamlık...Bütçemiz, Kürt ve Türk Baascılarına, ülkeyi sadece doğudan ve batıdan ibaret görenlere, din ve dil milliyetçiliği yapanlara hesap sorduğu bir bütçedir.  Ey ABD'deki bin küsur Beyaz Sarayı görmeyenler, Almanya'nın istihbarat binasına harcanan 1,3 milyar Avroyu görmeyenler… Gezi zekalıların bu ülkeye verdiği 120 milyar zararı görmeyenler, nükleer santralleri, duble yolları, Marmaray'ı, üçüncü köprüyü, üniversiteleri, hava alanlarını, barajları görmeyen körler, unutmayın, millet sizi görüyor. Biz gücümüzü makamlardan ve saraylardan değil, Allah'tan ve milletten alırız.  Güçsüzler ve korkaklar, güçlerini makamlardan ve saraylardan alırlar. Dolayısıyla, saraylardan korkanlar makamda değişecek olanlardır. Nefsini ayaklar altına alanlar makamlara ve saraylara şeref verirler.  Mesele, makamlardan şeref alanların makama şeref vermelerini çekememesi ve kabullenmemesidir. Mesele kıskançlıktır, adam olmamaktır, ülkenin büyümesini hazmedememektir. Mesele, saray değil, misyon ve vizyon sahibi olmaktır.  Asıl mesele, seçilmişlerin iktidar olmasıdır" diye konuştu.

Birleşimi yöneten TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, "kürsü dokunulmazlığı" olduğunu belirterek, herkesin kaba ve yaralayıcı söz söylememek şartıyla bütün eleştirileri yapabileceğini ifade etti. 

Mumcu, "Lütfen, bu çatı altında milletvekillerinin tuzluğa benzetilmesini, böyle bir yakıştırmayı kabul edemeyiz. Bunu, uygun bulmadığımı belirtiyorum. Yani burada bütün milletvekillerine karşı yapılmış bir saygısızlık olarak niteliyorum. Lütfen, dikkat etmenizi rica edeceğim" diyerek tuzluğun kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine kavas, tuzluğu kürsüden kaldırdı.

"Düzenlemeyi doğru bulmuyorum"

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "yaşa takılanlar" ile ilgili soruyu yanıtlarken, emekli olmak için prim gün sayısı ve yaşı tutturmak gerektiğini belirterek, "Yaş, bütün dünyada çok temel, emekliliğin ön koşuludur. Dün de hatırlarsanız yine değinmiştim, yanlış hatırlamıyorsam, OECD'deki 34 ülkenin 30'unda 65 yaş ve üstü diye hatırlıyorum, sadece birkaç ülkede 3 veya 4 ülkede, 60-65 arasıdır. Onun altında emekliliğe izin veren tek ülke sadece Türkiye'dir.  Buna rağmen, yaşa takılan meselesi diye bir mesele konuşuluyor. Sosyal güvenlik sistemi bu kadar büyük finansman açığıyla karşı karşıyayken, bu hususta herhangi bir düzenlemeyi ben doğru görmüyorum" dedi.

Yedek ödeneğin olmasının harcama artışı anlamına gelmediğine işaret eden Şimşek, şöyle konuştu:

"Yıl içerisinde kanun değişti. Kanundan dolayı bir bakanlığın ödeneğini başka bakanlığa sorumluluk değiştiği için aktarmak zorunda kaldım. Şimdi, bunu yaparken bütçe kanunu yetki veriyor. Diyor ki: 'Önce yedeğe alacaksın, ondan sonra o bakanlığa alacaksın.' Dolayısıyla, yedekteki bu büyük rakamlar aslında bir harcamayı ifade etmiyor. Zaten bütçe üstü bir harcama olsaydı, bütçe açığının fazla olması lazım. Diyelim ki bütçe açığı düşük kaldı -çünkü gelirler yüksek kaldı- oradaki tamamlayıcı ödenek anlamında ve bütçe üzeri harcamadaki tek kalem, yatırım harcamalarıdır. Hükümet bu yetkileri almasa,  onun yerine buraya ek bütçe getirse...Tabii ki bu da bir yöntem. Yaptığımızın tamamı bütçe kanununa uygundur, tamamen verilen yetkiler çerçevesinde yapılmıştır, her bir kuruşu Sayıştay denetimine tabidir."

Avrupa'nın Avro'ya geçişine dikkati çeken Şimşek, "O zamanlar neredeyse dolar avro kuru, bir ara 1'in de altına indi ama 1 varsayın. Bir ara hatırlarsanız 1,37'ler, 1,4'lara doğru çıktı. Yani, koskocaman Amerikan ekonomisi dünyanın en büyük ekonomisi, dolar avroya karşı neredeyse pariteden yaklaşık yüzde 30-40 bir anlamda değer kaybetmiş. Büyüklük ile para biriminin değer kazanması, değer kaybetmesi arasında bir korelasyon kurmak zordur. Daha çok o dönemde öngörülen ekonomik performansla, faiz farklarıyla, risk primiyle hatta politikayla ilişkilidir. Japonlar şu anda bol bol para basıp Japon Yen'inin değer kaybetmesi için çabalıyorlar, enflasyonu yaratmak için çabalıyorlar. Buna da abenomiks diyorlar. Ona rağmen, maalesef Japonya hala bu durumda" dedi.

Türk markalarının neden ilk 500 marka içinde yer almadığı sorusuna karşılık Şimşek, şunları kaydetti:

"Marka konusunun çok önemli. Marka olunca kar marjının yüksek oluyor, daha çok para kazanıyorsunuz. Bu beşeri sermayenin kalitesiyle, ekosistemle, sermaye piyasasının derinleşmesiyle ilgili. Keşke Melek yatırımcı konseptini 2003'te getirseydik, bugün daha çok işler olsaydı. Bütün bu teşvikleri getirdik ama son birkaç yılda oldu. Piyasaların derinleşmesi zaman alıyor. Bu, bir kültür meselesi,  bizim AR-GE yapma tarzımızla ilişkilidir. AR-GE harcamalarını devlet bayağı yapıyor, maalesef arzulanan sonuçları henüz doğuramadı. Aslında devletin yaptığı AR-GE harcamasının milli gelire oranı Avrupa'dan çok uzak değil. Özel sektörü AR-GE'ye daha çok teşvik etmemiz lazım ve o AR-GE'nin sadece AR kısmını değil, GE kısmının da yani geliştirme kısmının çoğalması lazım. Bu konuda yoğun çabalar var. Biraz zaman gerekiyor. Gelecek ve kalite açısından da son üç-dört yılda en iyi hava yolu şirketi seçiliyor. Ben inanıyorum ki, o noktaya doğru gideceğiz. Turkcell, yani isim vermek belki doğru değil. Yavaş yavaş bazı Türk firmaları hakikaten dünya liginde önemli noktalara geliyorlar, üniversiteler de geliyor. Başaracağız inşallah."