KOCAELİ

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, "2015-2019 dönemi, Türkiye'nin reform dönemidir, 2015-2019 dönemi, büyük bir fırsat penceresidir. Bu fırsat penceresini iyi değerlendirdiğimizde 2023'e çok rahat şekilde ulaşacağımızı ifade etmek isterim" dedi.

İzmit ilçesindeki otelde düzenlenen Yatırım Destek Ofisleri İstişare Toplantısı'nda konuşan Yılmaz, Kocaeli'nin Türkiye'nin son derece önemli üretim üssü ve sanayinin can damarlarından biri olduğunu söyledi.

Türkiye'nin 2023'te dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girebilmek, 2 trilyon doları aşan yurt içi hasılaya ve 500 milyar dolar ihracata ulaşmak gibi önemli hedefleri bulunduğunu vurgulayarak, 2023'ün çok geniş vizyon olduğunu, bunun ilk 5 yıllık dilimini de 10'uncu 5 yıllık planda detaylı şekilde ortaya koyduklarını kaydetti.

Yılmaz, Kocaeli'nin bu vizyonun gerçekleşmesine en büyük katkıyı verecek illerden olduğunu dile getirerek, "Bu sene inşallah ihracatımız 160 milyar doları aşacak. İhracatımızın yüzde 95'inden fazlası sanayi ürünlerinden oluşuyor ve Kocaeli, son derece önemli bir sanayi kenti olarak bu ilerleyişte çok önemli katkılara sahip" ifadesini kullandı.

Son küresel krizin gösterdiği gibi sanayi altyapısı güçlü ülkelerin ayakta kalabildiğini, her rüzgarda tahribat görmediklerini ve yollarına devam ettiklerine dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bilgi, teknolojik altyapısıyla, Ar-Ge'siyle, üniversite-sanayi işbirliğiyle, sanayinin gerektirdiği insan kaynağıyla 21'inci yüzyılın şartlarında sanayileşmiş toplum olmak son derece önemli. İçeride sanayimiz için uygun yatırım ortamları oluşturmak, dışarıdan sanayimize destek sağlamak gerçekten 2023 vizyonumuzun da vazgeçilmez unsurları. 2023 hedeflerini gerçekleştireceksek Ar-Ge'de, ihracatta, sanayide, birçok alanda bu hedeflere ulaşacaksak, bunu Kocaeli gibi lokomotif illerimizle gerçekleştireceğiz."

"Türkiye, son 10 yılda çok önemli mesafeler aldı"

Yılmaz, Türkiye'nin son 10 yılda çok önemli mesafeler aldığını belirterek , kalkınmayı çok geniş çerçevede ifade ettiklerini, sadece ekonomiden ibaret görmediklerini söyledi.

İnsan odaklı kalkınma anlayışından yana olduklarını vurgulayan Yılmaz, "Hükümetimiz başından beri insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla bütün politikalarını organize ettiği gibi, kalkınma politikalarını da insan odaklı şekillendirmiş bir hükümet. İnsanla beraber ve insan için kalkınma anlayışıyla hareket eden bir hükümet. Diğer taraftan kalkınma anlayışımız, kapsayıcı bir kalkınma anlayışı. Sadece belli iller, belli noktalar, belli coğrafyalar üzerinden kalkınma anlayışı değil, bütün ülkeye yayılan, herkesin enerjisini kalkınma sürecine katan, kalkınmanın nimetlerini de bütün coğrafyaya yayan bir anlayış" ifadesini kullandı.

Son 10 yılda ekonomiden sosyal politikaya, çevreden dış politikaya kadar birçok alanda Türkiye'nin kabuk değiştirdiğini aktaran Yılmaz, Türkiye'nin geçmişte krizlerle boğuşan, 2-3 yılda bir kriz yaşayan ülkeden, istikrarlı büyüyen, gelirini daha adil dağıtan, daha büyük şehirler kuran, çevreye dikkat eden, uluslararası ilişkilerini daha güçlü geliştiren ülkeye doğru evrildiğini vurguladı.

Yılmaz, bunların gerçekleşmesinde cesur reformların büyük etkisi olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu:

"Demokraside gerekli adımları atmasaydık, vesayetçi sistemden normal demokrasiye geçmeseydik, bu başarıları elde edemezdik. Ekonomide birtakım cesur kararlar almasaydık, 90'lı yıllarda olduğu gibi, geçmiş hükumetlerin yaptığı popülist birtakım politikalar izleseydik bugünlere gelemezdik. Mali dengeleri bozuk, kaynaklarını faize aktaran, istikrarsızlık içinde olan, yatırımcılar için belirsizliği yükselten ekonomi olsaydık bu noktalara gelemezdik. Türkiye, yaptığı reformlarla istikrarı sağlayan, belirsizliği azaltan, dolayısıyla yatırımların önünü açan bir ülke oldu. Bunun özünde de siyasi istikrar var, makroekonomik istikrar ve reform iradesi var. Bunlarla Türkiye bu noktalara geldi."

"Türkiye, kriz yaşamadan değişim yapabilen ülke haline geldi"

Türkiye'nin son 10 yılda kriz yaşamadan reform yapabilen ülke olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Yılmaz, şunları söyledi:

"Bu, son derece önemlidir. Reformları iki şekilde yapabilirsiniz. Genel olarak sınıflandırırsak, bazı ülkeler kriz yaşayınca, reform yapmak zorunda oldukları için, başka çareleri kalmadığı için reform yaparlar. Bugün Avrupa'da dünyanın değişik bölgelerinde böyle ülkeleri görüyoruz. Biz de geçmişte aynı durumdaydık maalesef. Krizler yaşayıp, krizler nedeniyle zorunlu olarak birtakım değişikliler yapan ülke konumundaydık. Türkiye, kriz yaşamadan, zorunda kalmadan değişim yapabilen ülke haline geldi. Krizden dolayı değil, vizyondan dolayı reform yapabilen ülke haline geldi. Bu, son derece önemli bir farklılıktır. 2023 vizyonumuz reformlarımızın ana çatısını oluşturuyor aslında."

Yılmaz, Türkiye'nin adeta ikinci bir atılım ve sıçramaya ihtiyaç duyduğunu dile getirerek, "Son 12 yılda bir atılım gerçekleştirdik, kritik eşiğe gelmiş durumdayız. Şimdi ikinci bir atılımı daha yapmamız gerekiyor, ikinci bir sıçramayı daha başarmamız gerekiyor. Bu da 'ikinci bir reform dönemi, değişim dönemi' demek. Cesaretle popülizme kaymadan ülkemizin ve dünyanın gerçeklerini bilerek reform yapmak durumundayız. Bazen bu, bize çok zor da ağır da gelse bu reformları başarmak durumundayız" değerlendirmesinde bulundu.

Kritik 25 reform alanı belirlediklerini ve kapsamlı çalışmalar yürüttüklerini aktaran Yılmaz, şu bilgiyi paylaştı:

"Bin 200'ün üzerinde eylem içeren 25 eylem planını sonuçlandırma aşamasındayız. En son Ekonomi Koordinasyon Kurulumuza getirdik, siyasi karar gerektiren birtakım hususları orada ele alıyoruz. Bunlar tamamlanır tamamlanmaz bir bütün olarak veya birkaç paketten oluşacak şekilde Sayın Başbakanımız, kamuoyuyla bunları paylaşacak. 2015-2019 dönemi, Türkiye'nin reform dönemidir, 2015-2019 dönemi, büyük bir fırsat penceresidir. Bu fırsat penceresini iyi değerlendirdiğimizde 2023'e çok rahat şekilde ulaşacağımızı ifade etmek isterim. 2023, artık çok uzak bir hedef değil. İnşallah önümüzdeki süreçte 2023'ü aşan yeni yeni hedeflerle, yeni yeni ufuklarla yolumuza devam edeceğiz."

"Toplum olarak maalesef yeterince tasarruf yapamıyoruz"

Siyasi istikrar ve makroekonomik istikrarsız hiçbir şey olmayacağını, Türkiye'de bütün bunların bulunduğunu anlatan Yılmaz, "Zemini bunlar oluşturuyor. Çok şükür, makroekonomik istikrarımız, mali dengelerimiz, bankacılık sistemimiz güçlü. Türkiye, her geçen gün hukuki altyapısını güçlendiren bir ülke fakat bunlar yeter mi? Yetmez. Mikroya da inmemiz lazım. Makro çerçevenin içini ince ince işlememiz lazım. Makro çerçeve olmazsa olmaz ama yeterli değil. Bunun içini her bir yöremizde, her bir bölgemizde doldurmamız gerekiyor" ifadesini kullandı.

Yılmaz, Türkiye'nin yeterince tasarruf yapamadığını, bu gerçeği görmeleri gerektiğinin altını çizerek, tasarruf oranlarının çok düşük olduğunu anımsattı.

"Cari açık' dediğimiz hadise bunun bir yansıması zaten" diyen Yılmaz, şu bilgiyi paylaştı:

"Geçmişte bu, kamudan kaynaklanırdı daha çok, devletin açığından kaynaklanırdı. Son 12 yılda biz devlete, kamuya çeki düzen verdik. Artık kamudan çok fazla açık gelmiyor ama toplum olarak maalesef yeterince tasarruf yapamıyoruz. Gelirimizin oldukça ötesinde harcama kalıplarımız var. Geleceği daha güçlü şekilde kurmak istiyorsak tüketimden yatırıma doğru dikkatlerimizi yöneltmemiz gerekiyor, iç tasarruf oranlarımızı arttırmamız gerekiyor. Sadece tasarruf etmek yetmez, bu tasarrufları daha üretken alanlara kanalize etmek durumundayız. Halk deyimiyle söyleyecek olursak ölü yatırımlara değil, bu ülkeye çok fazla üretim, istihdam, katma değer katmayacak işlere değil, aksine imalat sanayisine, üretime bu kaynakları kanalize etmemiz gerekiyor."

Yılmaz, kalkınma ajanslarının, yerel düzeyde kalkınmaya ilişkin aktörleri bir araya getiren tek platform olduğunu dile getirerek, "Bugüne kadar merkezi idareden 1,3 milyar lira tahsis etmişiz ajanslarımıza, yerelden 694 milyon lira gelmiş, ticaret ve sanayi odalarımızdan 24 milyon lira, toplam 2 milyar lirayı aşkın kaynak oluşturmuşuz. Bununla mali destek programları uygulamış ajanslarımız. Bin 821 mali destek programı, teklif çağrısına çıkmışız. Toplayınca hakikaten rakamlar oldukça yüksek. 32 bin 732 proje başvurusu gelmiş ajanslarımıza. 6 bin 881 projeye destek olmuşuz. Öbür taraftan, 'doğrudan faaliyet desteği' dediğimiz, en az hibe programları kadar önemli programlarımız var. Buralarda da sektörel analizler yapmış ajanslarımız, bölgelerini tanıma yolunda çalışmalar yürütmüş" değerlendirmesinde bulundu.

Yatırım destek ofislerinden 65 bin yatırımcıya danışmanlık hizmeti

Yılmaz, kalkınma ajanslarının firmaların kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine ciddi katkıları olduğunu aktararak, bu kapsamda Anadolu'nun dört bir yanında insanların proje yapmayı öğrendiklerini söyledi.

Ajanslar kanalıyla yerel düzeyde ilgili bütün aktörler arasında hedef birliği oluşturduklarını vurgulayan Yılmaz, yerelde kalkınma ajansları gibi bütün aktörleri bir araya getiren, hedef birliği sağlayan, bütün bu çalışmalara kuş bakışı çerçeve sunabilen başka kuruluş olmadığını ifade etti.

Yılmaz, her bir ilde yatırım destek ofisleri bulunduğunu ve çok daha güçlü hale gelmelerini istediklerini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Giderek teşvik politikalarında yatırım ofislerimizin daha fazla rolü olacak. Yatırımcı, Ankara'ya gitmeden genel teşvikleri belgelendirebiliyor yatırım destek ofislerinde. Yatırım destek ofislerimiz bizim önemli aktörlerimiz, yerel düzeyde yatırım ortamını iyileştirme konusunda son derece önemli yapılar. Toplam 220 personel çalışıyor Türkiye genelinde bu ofislerde ve kuruldukları günden bugüne 65 bin yatırımcıya çeşitli konularda danışmanlık hizmeti vermişler. Hakkari'ye de şimdi bir yatırımcı gönderseniz, gideceği bir adres var artık. O ilin temel bilgilerini alabileceği, ihtiyaç duyduğu konularda destek alabileceği, bürokraside ona yardımcı olabilecek bir muhatap var. Bu, son derece önemli."