Mahmut Sadi adlı bir öğrenci anlatıyor;  İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olduğum sıralar. Okul duvarında bir ilan görüyorum. “Avrupa'ya talebe yollanacaktır.” “Allah Allah” diyorum, ülke yıkık dökük yıl 1923... Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içerisinde 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Mustafa Kemal “Berlin Üniversitesi’ne gitsin,” diye yazmış. Zaman geldi. Sirkeci Garı’ndayım, ama kafam öyle karışık ki gitsem mi, kalsam mı orada ben unutulur muyum, para yollarlar mı, gurbet ellerde ne yaparım?  Bir an gitmemeye karar verdim, dondum. O sırada bir postacı ismimi çağırdı: “ ‘Mahmut Sadi, Mahmut Sadi, bir telgrafın var.’  “Telgrafı açtım aynen şunlar yazıyordu:” ‘Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz.’  “ Mahmut Sadi devam ediyor:  Gel de şimdi gitme, git de orada çalışma, dön de bu ülke için canını verme!” Diyor? Bu ülke için canını vermek isteyen milyonlarca insan var. Ama en güzeli ise bu ülke milyonlarca insana can vermektedir. Bu canlar ise sadece bu ülke insanına değil hatta dünya insanlığına da can vermektedir. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin o yıllarda bir üniversitesi vardı. Gençleri yurt dışı eğitime göndermek bir mucize idi. İşte o yıllar da yurtdışına- Berlin Üniversitesi’ne- okumak için gidenler parmakla gösteriliyordu. Bu gün ise 179 üniversitemiz var. O üniversitelerimizden birisi de 1998 yılında kurulan, Bahçeşehir Üniversitesidir. Gururumuz o kadar büyük ki; bu üniversitenin kurucusu “eğitimin gurusu,” “dünyadaki gururumuz” Enver Yücel Bey; 2013 yılında; yani Berlin Üniversitesi’ne öğrenci gönderdiğimiz 90 yıl sonra BAU Berlin Üniversitesi’ni kurdu. Bununla da yetinmeyen Enver Yücel Bey, 2014 yılında "BAU International University Washington DC’de” 2 lisans ve 3 yüksek lisansla Eylül’de eğitim hayatını başlattı. Bir 1923’lerde bir tek üniversitesi olan Türkiye’yi düşünün, bir de 179 üniversitesi olan ve iki tanesi de yurtdışında olan Türkiye’yi düşünün! Ne mutlu bizlere!  Nerden nereye? Ne mutlu bu günleri ülkemize yaşatanlara!

Devam edelim; Enver yücel Bey’in başarılarına ve dünya gençlerine verdiği mesajlara… 2012 yılında “Uluslararası Eğitimde Mükemmellik Ödülü’nü aldığı konuşmasında da şöyle diyordu;  “Her şey küreselleşti; ekonomi, vs. Bunların hepsinin sürdürülebilir olması için lokomotif, eğitimdir.” 2013 Mart ayında Belçika’nın Başkenti Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’daki konuşması için davet edilen Enver Yücel şöyle diyordu; “Ben bir eğitim gönüllüsüyüm.…. “Eğitim, bir barış ve huzur köprüsüdür. Köprüler;  daima insanları insanlara, ülkeleri ülkelere yaklaştıran; uzakları yakın eden yapılar olmuştur. Duvarlar ise insanları ayırmış, bölmüş ve onları birbirine düşman değilse bile yabancı kılmıştır. Şimdi daha çok köprü yapmalı ve duvar örmeyi artık unutmalıyız.” Eğitimin barış güvercini gibi ülkelere barış köprüsü olmaya devam etti. 2014 yıllındaki Mart ayında Fransa Parlamentosu’nda konuşan Enver Yücel; “Eğer eğitimin amacı insanları, toplumları mutlu bir birey olarak yaşatmaksa, dünyanın bugünkü sorunlarına çözüm olabilecek konular, en öncelikli konularımız olmalıdır. Dünyanın en önemli 3 sorunu, yoksulluk, çevre ve etik değerlerdir. Bu önemli sorunların cevabını yine eğitimde aramalıyız.” O’nun sözlerinde hep barış hep mutluluk var. 14 Kasım 2014’de ABD Kongresi'nde düzenlenen “Yeni Ekonomide Eğitimin Rolü” konulu panelde ise yine barışı ve insan sevgisini vurguluyordu; “Umudumuz ve beklentimiz odur ki toplumlar bir gün, silahlanmaya ayrılan kaynaklarından daha fazlasını eğitimleri için talep edeceklerdir. İnsanlığı savaşların değil, ancak eğitim zaferlerinin kurtaracağını hiç unutmayacaklardır. Eğitim sorunları ile boğuşan her ülke, satın alacağı silahla kurtulamayacağını mutlaka anlayacak ve bu yolu terk edecektir.”

Ve nihayet 193 dünya devletinin temsilcileri O’nu eğitim yolu ile “dünya barışına” katkısından dolayı “14 Aralık 2014 Çarşamba  BM tarafından “Küresel Eğitime Katkı Ödülü” ile şereflendirdi. Yani BM dünyanın en büyük ödülünü Enver Yücel Bey’e verdi. Enver Yücel   dünya da bu dalda ödül alan ilk Türk’tür. Enver Yücel, bu ödülünü New York’ta “Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un” elinden aldı. Ödül törenin de şöyle konuşan Enver Yücel; “Eğitimde aksaklık yaşanması durumunda dünyanın ve insanlığın da kaybedeceğini vurgulamış ve Türkçe sözlerle bitirdiği konuşmasında, “Dünyada eğitimin çözemeyeceği sorun olmadığına inanıyorum. Tüm yaşamım boyunca da bu uğurda hizmet ettim. Her şey ülkem Türkiye için, dünya için, insanlık için. Bu ödülü almakta bana büyük desteği olan eşime de çok teşekkür ediyorum,” dedi. Sayın Enver Hocam; asıl bizlerden size binlerce teşekkürler ki; bizlere bu gururu ve onuru yaşattığınız için, 

Giresun’un Piraziz ilçesinden çıkarak; dünya’nın gurur duyduğu bir “Eğitim Abidesi” olarak tanınan Enver Yücel, artık yalnız Türk Milleti için değil, tüm dünya toplumları için; “eğitimin evrensel duayeni” olarak kabul görmüştür. Kısacası; 1923 yılında Berlin Üniversitesi’ne öğrenci gönderen Türkiye bugün Berlin’de kendi üniversitesini kurmuştur. Yazımızın başına dönersek; peki Mahmut Sadi kimdir ve O’n telgrafı gönderen o kişi kimdir. Mahmut Sadi Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Başbakanı Sadi Irmak’tır(1974-1975). O’na telgrafı çeken o kişi ise Mustafa Kemal’dir.  Evet; 1923’lerde birer kıvılcım olarak yurt dışında eğitim görenler alev olarak geri dönmüşlerdir. Gururluyuz ki; o gün alev olarak ülkelerine dönen gençlerin torunları; bu gün Enver Yücel Bey ile birlikte bilimin her alanında yurtdışına “Volkan” olarak çıkıp, kendi insanı ile birlikte dünya insanlığına da hizmet etmeyi sürdürmektedirler.