Şimdi bakın yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde seçilecek Başkana, dünyanın hiçbir demokrasi ile yönetilen ülkesinde olmayan yetkiler veriliyor. Başkan Yardımcılarını, Bakanları, Vali, Müsteşar, Büyükelçi, Genel Kurmay Başkanını, Komutanları, Yargı Organlarının Başkanlarını, Rektörleri özetle tüm yüksek dereceli memurları atayacak, devletin bütçesini hazırlayacak, yatırımları, projeleri oluşturacak, velhasıl büyük yetkilerle mücehhez olacaktır... Zaten yeni sistemde Başbakan da yoktur... Cumhurbaşkanı, aynı zamanda kendi partisinin de genel başkanıdır. TBMM’deki Milletvekilleri grubu da kendisinin emrindedir. Yeni sistemde, Cumhurbaşkanı, siyaseti iyi bilen, mutlaka siyasetten gelen, ekonomiye, dış politikaya hakim, bilgili, tecrübeli, otorite sahibi olmalıdır. 

24 Haziran’da yapılacak yeni seçimlerde, Türkiye’nin idari, siyasi yapısı tamamen değişiyor, Parlamenter Demokrasi tarihe karışıyor. AKP çok önceden adayını belirlemiş (Sn. Erdoğan), kongrelerini, toplantılarını, yani kampanyayı fiilen başlatmış, hemen hemen tamamlamıştır. Ne yazık ki, vatandaşlarımızın çoğu 24 Haziran’da eskisinden çok farklı olarak yeni bir sisteme geçileceğinin farkında değil.... Vatandaşa gerekli, yeterli bilgi verilemedi. Demokrasilerde, Ana Muhalefet, İktidarın alternatifi olup, her an seçim istemelidir. Muhalefet programını, vaatlerini, projelerini hatta Bakanlarını belirlemelidir. Bizdeki durumu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.  

Türkiye, bölücü terör, Suriye olayı, giderek ağırlaşan ekonomik şartlar,  dış politika hataları, dış politikada yalnızlık, ABD, AB dahil herkesle arası açık, vatandaşların aş, iş, geçim derdinde olduğu, refah düzeyinin, insanca yaşam kriterlerinin (Dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisi olduğumuzu söylüyorlar, 16’dan 20’ye indik. Öte yandan insani yaşam ve refah kriterleri açısından 181 ülke arasında 90ncı sıradayız) gerisinde kalmış bir ülke durumundadır. Sanki kendi fertlerinin sorunları yetmiyormuş gibi 3.5 milyon Suriyeliye, 40 milyar dolar harcayarak bakıyor. Hani bir Atasözü vardır; “Kendi muhtacı himmet dede, nerede kaldı ki gayriye himmet ede” misali, aç ve sefalet içindeki Afrika ülkelerine yardım dağıtıyoruz... 

Cumhuriyet’in 100 yıldönümü, 2023 hedeflerinin, GSMH ve ihracat hedeflerinin gerçekleşmesi, mucizelere kalmış durumda... Sen kavga ettiğin ülkelere, nasıl ihracat yapabilirsin... Eğer seçim yapılırsa, Türkiye’nin ahval ve şeraiti budur... Seçim kararının alındığı andan itibaren yatırımlar, ekonomik kararlar ertelenmiştir. Adeta yaşam durmuştur... Özetle Türkiye bu koşullarda erken, baskın seçime gidiyor... 

Bu seçimlerin ayrıca iki özelliği vardır. Partiler Cumhurbaşkanı adaylarını tesbit edecekler, ilk turda yüzde 50 artı 1 alan Başkan olacak, olmazsa ikinci turda, en fazla oy alan iki adaydan birisi seçilmiş olacaktır. Bana göre, fevkalade önemli olan ikinci şık, TBMM seçimidir. 600 Milletvekili seçilecektir. Burada TBMM’nin kompozisyonu önemlidir. Eğer TBMM çoğğunluğu ile seçilen Cumhurbaşkanı aynı değil, ayrı partilerden olursa, TBMM kararı ile Cumhurbaşkanından farklı yasalar çıkarılabilir, Anayasa değiştirilebilir, parlamenter sisteme dönülebilir veya gerçek bir “Denge, Kontrol, Denetim” sistemi getirilebilir, Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlanabilir. Hatta bu durumda, tekrar bir referanduma veya seçime gidilebilir. Yani Muhalefetin TBMM4de kuvvetli bir birliktelik oluşturması büyük önem arz ediyor. 

Bu noktada kaybettiğimiz, Cumhurbaşkanımız, Büyük Devlet Adamı, Siyaset Ustası Sn. Demirel’in (Ruhu şad olsun) tam da bugünlere uygun, tarihe geçen sözleri aklıma geliyor; “Siyasette 24 saat çok uzundur”, “Neyin olacağını görmek için, neyin olmayacağını görmek gerekir...”