Osmanlı İmparatorluğunun Venediklilerden, Cenevizlilerden ve Rodos Şövalyelerinden aldığı, bir bölümü Anadolunun doğal uzantısı olan Ege adalarına ilk çıkışımız 1089-1090 yıllarında ÇAKA Bey komutasında gerçekleşmiştir. Daha sonra Yıldırım Beyazıt (1389-1402), Çelebi Mehmet (1413-1451), II.nci Murat (1421-1451) dönemlerinde akınlar ve işgaller yapılmışsa da kalıcı bir fetihe dönüşmemiştir.

Girit hariç Ege Adalarının fethi  Fatih Sultan Mehmet döneminde (1456, 1470, 1479) yıllarında ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1522, 1538) yıllarında olmak üzere iki aşamada gerçekleşmiştir.(1)  Ege Adaları denilince Yunanistan yarımadası ile Anadolu yarımadası arasında bulunan ve toplam alanı 23.000 kilometrekare kadar olan 3000'e yakın ada ve adacık aklımıza gelir. Hukuki statüleri 1923  Lozan antlaşması ve 1947 Paris Sözleşmesiyle belirlendiği halde çeşitli sorunlara neden olan adalar Türkiye’ye yakın olan adalardır ve üç gruba ayrılırlar.

a. BOĞAZ ÖNÜ ADALARI - (Limni, Semadirek, Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adası, Taşoz, Ayios Evstratios)

b. DOĞU EGE ADALARI - (Midilli, Sakız, Sisam, İkaria Hiyos, Samos)

c. ONİKİ ADA - (İstanköy, Sümbeki, Patmos, Lipsos, Leros, Kalimnos, Tilos, Kalki, Astipalaia, Rodos, Meis, İncirli)

Türkiye’nin Ege Denizindeki mevcut haklarını ortadan kaldırarak, tümüne egemen olmak ve Ege’yi Yunan gölü haline getirmek isteyen Yunanistan, 1963 Kıbrıs bunalımından itibaren Türkiye kıyılarına yakın olan Doğu Ege adalarını, 1974’ten itibaren de Oniki adayı antlaşmalara aykırı olarak silahlandırmıştır. Tüm uyarı ve uluslararası girişimlerimize rağmen netice değişmemiştir.

Yunanistan’ın 1961 yılından itibaren Kuzey ve Batı Ege’de verdiği petrol arama ruhsatları, 1970’lere gelindiğindeTürk kıta sahanlığını kaplamaya başlayarak, 1974’te Türkiye-Yunanistan kıta sahanlığı sorununa dönüşmüştür. Yunanistan, 1958 Cenevre Sözleşmesine göre Ege’deki Yunan adalarının kıta sahanlığı olduğu iddasıyla adaların kıta sahanlıklarını birleştirip, Ege’deki kıta sahanlığının %97’si üzerinde hak iddia ederek, Türkiye’yi kara sularına hapsetmek istemişse de bu görüş tarafımızdan kabul edilmemiş olup sorun bugüne kadar çözülememiştir.

Lozan antlaşmasıyla Ege Denizinde Anadolu kıyılarına üç mil ve daha yakın küçük adalar ile Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’ye, Kuzeydoğu Ege adaları Yunanistan’a bırakılmıştı. 1936 Montrö Sözleşmesinin ardından Yunanistan karasularını 3 milden 6 mile çıkarmıştr. 70’lerin sonundan beri de karasularını 12 mile çıkarma hakkı olduğunu iddia etmektedir. 6 mil  durumuna göre;  Ege'nin % 28'i Türk karasuları, % 35'i Yunan karasuları ve % 46.2'si açık denizdir. Eğer karasuları 12 mil olursa, Ege'nin % 73'ünden fazlası Yunanistan'ın karasuları, % 9'undan azı Türk karasuları ve % 15'ine yakını da açık deniz alanına dönüşecektir. (2)

Türkiye, bunun “savaş sebebi” olacağını ihtar etmiştir. Ancak 8.Ağustos 2016’da Türk Dışişleri heyetiyle Yunanistan arasında daha önce savaş sebebi sayılan Yunanistan'ın kara suları sınırını Yunanistan ana kıtasında 10-12 mil, adalarda 6 mile çıkarılması konusunda uzlaşı sağlandığı basına yansımıştır.

Ege Denizi'ndeki egemenlik haklarını sürekli genişletmek için türlü siyasi manevralar yapmaktan geri kalmamayan Yunanistan, bu düezenlemeyle  Türkiye’nin Akeniz’e geçişi engelliyebilecektir. Açık Deniz alanları çok küçüleceği için Türkiye  kayba uğrayacak, Ege’deki ekonmik haklarını Yunanistan’a bırakmış olacaktır. Samimiyeti kuşkulu olan bu sorunlu komşumuzla ilişkilerde çok dikkatli olmak zorundayız.  Unutulmamalıdır ki kurulduğu 1830’dan bu yana bize karşı hiç bir savaşı kazanmamasına rağmen sürekli topraklarını aleyhimize genişletmiş ve 3 misline çıkarmıştır.

K A Y N A K........................:

(1)    Kur.Alb.Necdet BELEN, “Ege Denizi ve Ege Adaları”, Harp Akademileri 1995, S.102

(2)    Doç.Dr.Salim GÖKÇEN, "Ege'de 12 Mil Türkiye Adına İntihardır”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü makale