Muhalefet kanadı uzun zamandır ,"Yunanistan Ege'deki adalarımızı göstere göstere işgal ediyor" derken, Cmhurbaşkanı, Lozan’a atıfta bulunarak “Adaları siz verdiniz siz. Sizin partinizin başında olanlar verdi.” Diyerek yeni bir tartışma başlattı.

Güneş balçıkla sıvanamayacağına göre, konuyu hamasi nutuklardan ziyade, anlaşmalar ve tarihi gerçekler ışığında değerlendirmek en sağlıklı sonucu verecektir.

Kanuni Sultan Süleyman ve 4. Mehmet döneminde fethedilen, bugün bir kısmı karasularımız içindeki adalarda askeri karakol kurup bayrak dalgalandıran Yunanistan,  gümrük kapısı açmış pasaport kontrolü yapıyor. Yunan askerleri karakol kurup, askeri tatbikatlar yapıyor, komutanları teftiş ediyor, devlet adamları ziyaretlerde bulunuyor, vs.vs.

Ege adalarının elimizden çıkışını kronolojik bir şekilde anlatan Mahmut Özyürek’in yazısından paylaştığım aşağıdaki satırlar  zannedersem adaları kimin verdiği konusunu  yeterince aydınlatacaktır.

1.       Osmanlı Padişahı  II. Mahmut döneminde,  Yunanistan’ın 1830’da bağımsızlığını kazanmasıyla kaybedilen Mora ve Attika Yarımadası’na ek olarak; Eğriboz, Kuzey Sporat Adaları, Siklat Adaları da elimizden çıkmıştır. (İLK KAYIP)

2.       Sultan Mehmed Reşad (V. Mehmed) döneminde, Osmanlı Donanması’nın zayıflığından yararlanan İtalya 1911 Eylül sonunda Trablus’a saldırdı, akabinde 12 Adaları  işgal etti. Abdülhamit döneminde Haliç’e hapsedilerek çaptan düşürülen Osmanlı Donanması’nın zayıflığı, Yunanistan'ın da iştahını kabarttı. Yunanistan, Averof zırhlısıyla Ege adalarını, özellikle Midilli'yi işgal etti. İki cepheden kuşatılan Osmanlı, İtalya ile Uşi Antlaşması'nı imzaladı. Bu antlaşma ile Osmanlı, 12 Ada'yı Balkan Savaşı sonuna kadar İtalya'ya bıraktı. Ancak kısa süre sonra başlayan I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı ile İtalya'nın karşı karşıya gelmesiyle adalar İtalya'da kaldı. Böylece 12 Ada, fiilen 1912 ve 1914 yıllarında elden çıktı.

3.       Uşi Antlaşması'nı Londra Antlaşması: (30 Mayıs 1913) ve Atina Antlaşması (14 Kasım 1913): Balkan Savaşında çok ağır bir yenilgiye uğrayan Osmanlı, 12 Ada'nın ve Trablusgarp'ın işgaline karşı koyamadığı gibi, Ege Adaları’nın işgaline de karşı koyamadı. Balkan Savaşı'ndan sonraki Londra Antlaşması'na (30 mayıs 1913) göre Ege Adaları’nın geleceğinin “büyük devletlerce” belirlenmesine karar verildi. Ayrıca Girit Adası Yunanistan'a bırakıldı. II. Balkan Savaşı sonundaki Atina Antlaşması'yla da (14 Kasım 1913) Ege Adaları’nın geleceğinin yine “büyük devletlerce belirlenmesine” karar verildi.

4.       Büyükelçiler Konferansı (Şubat 1914): Ege Adaları Yunanistan'ın elindeydi ama Osmanlı Devleti, 22-23 Aralık 1913'te büyük devletlere, Anadolu kıyılarına yakın Midilli ve Sakız gibi adaları Yunanistan'a bırakmak istemediğini bildirdi. Ancak büyük devletler, buna karşı çıkınca Osmanlı geri adım attı. Sonuçta Londra'da Büyükelçiler Konferansı toplandı. Burada alınan kararlar 14 Şubat 1914'te Osmanlı'ya iletildi. Buna göre Meis Adası hariç 12 Ada İtalya'ya, İmroz (Gökçeada) ve Bozcaada dışındaki bütün Ege Adaları Yunanistan'a verildi. Osmanlı Devleti bu durumu kabul etmeyerek 15 Şubat 1914'te büyük devletlere bir nota gönderdi. Ancak bir sonuç alamadı. Bu sırada I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Ege Adaları fiilen Yunanistan'da ve İtalya'da kaldı. Türkiye'nin elinde ise fiilen Gökçeada, Bozcaada ve Meis vardı.

5.       Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920): Sevr Antlaşması'nın

-          84. Maddesi’ne göre Türkiye, Gökçeada (İmroz), Bozcaada, Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya gibi tüm adaları “Londra, Atina ve Büyükelçiler Konferansı”  kararları doğrultusunda Yunanistan'a verecekti.

-          122. Maddesi’ne göre ise Türkiye, İtalyan işgali altında bulunan Stampalia, Rodos, Herkit, Kerpe, Kaşot, Piskopis, İncirli, Kalimnos, Loryos, Patnos, Limpos, Sümbeki, İstanköy adalarıile bunlara bağlı adacıklar ve Kastellorizo Adası üzerindeki bütün haklarından, sıfatlarından vazgeçecekti.

6.       Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923 ) Gökçeada, Bozcaada ve Meis dışındaki tüm adaların Yunanistan’a bırakıldığı ısrarla belirtilmiş, 23 Nisan 1923’te Eşek Adası’nın Türkiye’ye bırakıldığı kabul edilmişti. Meis Adası ise Türkiye’ye verilmedi. Yine anlaşma sağlanamadı ve görüşmeler kesildi. Sonunda 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adası, Eşek Adası gibi adalar alınabilmişti. Ayrıca Anadolu sahillerine üç milden az uzaklıkta bulunan adalar ve adacıklar da Türkiye’ye verilmişti.

Lozan’da Yunanistan’a ve Türkiye’ye verilen adalar dışında bir de egemenliği hukuksal olarak belirtilmemiş adalar-adacıklar bulunuyor. Bütün bu savaşlar öncesinde Ege Adaları Türklerin kontrolünde olduğu ve de Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın mirasçısı ve hukuki devamı olduğu için adalarda hukuken hak iddia edebiliyoruz. Yunanistan’a antlaşmalarla verilen adalar dışında kalan tüm adaların Türkiye’ye ait olması kadar doğal bir şey yoktur.

Bu adaların “Türkiye Cumhuriyetinin egemenlik alanı içinde” olduğu uluslararası kabul görmüş bir olgudur. Adaların Türkiye’ye ait olduğu 20. yüzyılın İngiliz ve Amerikan haritalarında da belirtilmiştir. Ayrıca Lozan Barış Antlaşması’nın 15. maddesinde sözü edilen 2 numaralı haritada da adaların Türk hâkimiyetinde olduğu altı siyahla çizilerek gösterilmiştir.  Söz konusu haritada Yunan ve İtalyan Adaları da altı kırmızı ile çizilerek gösterilmiştir. Yine 1943 yılına ait İngiliz haritasında, 1951 yılına ait Amerikan haritasında da adalar Türk toprağı olarak gösterilmiştir.

SONUÇ OLARAK; Osmanlı zamanında Eylül 1829-EDİRNE Anlaşması, 18 Ekim 1912-UŞİ Antlaşması, 30 Mayıs 1913-LONDRA Antlaşması, 14 Kasım 1913-ATİNA Antlaşması, 14 Şubat 1914-LONDRA Büyükelçiler Konferansı  ve 10 Ağustos 1920-SEVR anlaşmasıyla Ege’deki tüm adalarımız kaybedilmişti. LOZAN Anlaşmasıyla İmroz, Bozcaada, Tavşan Adaları ve Anadolu sahiline üç milden yakın olan ada, adacık ve kayalıklar alındığı açıkça anlaşılıyor.