İsral’in Gazze’deki sivil halkı göçe zorlayabilmek amacıyla fosfor bombası kullandığı fotoğraflarla, videolarla saptanıyor, televizyonlarda yayınlanıyor, fakat insanlık yalnızca seyrediyor. Kimsenin birşey yapabildiği yok!

İsrail hastahane bombalıyor, 500 hasta ve sağlık personeli can veriyor; hesap sorabilen yok! 1882’de İngilizler tarafından yaptırılmış olan El Ehil Baptist hastanesinin bombalanmasının hemen ertesi günü Tel Aviv’e gelen ABD Başkanı Biden, görüntülerle saptanmış bombalama olayını “patlama” olarak niteliyor ve “İsrail değil, karşı taraf yapmış gibi görünüyor” diyebiliyor.

Insanlık, küresel aktörler arasında yaşanmakta olan liderlik mücadelesinde milyonlarca masum insanın göçe zorlanmalarına, katledilmelerine “dur!” diyemiyor. Fakat, insanlık olarak, bu katliamlara daha fazla seyirci kalabilir miyiz?

Bu vahşet tabloları karşısında sessiz kalmak suça ortak olmak değil midir?

Gazze’de sivil insanlar ve çocuklar günlerdir aç, susuz askeri kuşatma alında tutuluyorlar. Bu da yetmezmiş gibi bombalanıyorlar. Savaş hukukuna bile göre insanlık suçu sayılan beyaz fosfor bombaları kullanılıyor. Patladığında 1200 dereceye kadar yükselen ısı yayan bu bombanın saldığı gazları soluyanların ciğerleri ve iç organları parçalanıyor, insanlar büyük acılar içinde can veriyorlar.

İsral’in Gazze’deki sivil halkı göçe zorlayabilmek amacıyla fosfor bombası kullandığı fotoğraflarla, videolarla saptanıyor, televizyonlarda yayınlanıyor, fakat insanlık yalnızca seyrediyor. Kimsenin birşey yapabildiği yok.

İsrail hastahane bombalıyor, 500 hasta ve sağlık personeli can veriyor; hesap sorabilen yok! 1882’de İngilizler tarafından yaptırılmış olan El Ehil Baptist hastanesinin bombalanmasının hemen ertesi günü Tel Aviv’e gelen ABD Başkanı Biden, görüntülerle saptanmış bombalama olayını yumuşatarak “patlama” olarak niteliyor ve “İsrail değil, karşı taraf yapmış gibi görünüyor” diyebiliyordu.

Gazze’de yüzyılın en büyük katliamlarından biri yaşanırken kimse birşey yapamıyor. Yalnızca seyrediyor. “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” diye bir uyarı sloganı vardır; protesto mitinglerinde sıkça kullanılır. Ne televizyon ekranlarına yansıyan vahşet görüntüleri ne de bunları protesto etmek için sokaklara dökülen insanlar, bu katliam zincirini durdurabilecek olanları harekete geçiremiyor.

Hey insanlık! Beyaz fosfor bombasının insanları nasıl acılar içinde kıvrandırarak öldürdüğünü biliyor musunuz?. Araştırıp öğrenelim.. O zaman, bu bombayı yalnızca kullanmanın değil, sessizce seyretmiş olmanın da bir insanlık suçu olduğunu öğreniriz.

FARKINDA MISINIZ?

Evet, Birleşmiş Milletler hukukuna göre yasaklanmış, insanlık suçu kabul edilmiş bir bombanın kullanıldığına ilişkin delilleri görüp de gereğini yapmamak bir insanlık suçudur. Fosfor bombasının kullanıldığını görüp de gereğini yapmayan herkes suçludur.

Gazze’de hasta ve yararlıların tedavi edilebildiği birkaç merkezden biri olan 1882 yılında İngilizlerin inşa ettikleri ve hem hastane hem de ibadethane olarak kullanılan El Ehil Baptist Hastanesi’nin vurulmasına sesiz kalabilen herkes, bu hastaneye saldırı emri verenle suç ortağıdır.

Gazze’deki katliamın biran önce durdurulması için çaba sarfetmeyen siz, biz, ben.. hepimiz suçluyuz!

Yaşanmakta olan katliama sessiz kalabilenler, Gazze’de sivillerin ve çocukların tepelerine yağdırılan o fosfor bombalarının, El Ehil Baptist Hastanesi’ne atılan roketlerin bir gün size de atılmasını kabullenmiş oluyorsunuz, farkında mısınız?

“GAZZE ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK”

2 milyondan fazla Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi’ne yaptığı yoğun saldırılar sonrasında, büyük yıkıma neden olmasına rağmen, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, asıl operasyonun yeni başladığını duyurarak, “Tüm kısıtlamaları kaldırdım. Şimdi tam taarruza geçiyoruz. Gazze asla eskisi gibi olmayacak” demişti. 17 Ekim gecesi Gazze’deki El Ehil Baptist Hastanesi’nin bombalanmasından sonra Gazze, Bakan Gallant’ın dediği gibi, asla eskisi gibi olmayacak.

Gazze’de, 1882 yılında yaptırılan, hem hastane hem de ibadethane olarak hizmet veren Ei Ehil Baptist Hastanesi’nin bombalanması öncesinde, “Hamas militanları saklanıyordu” gerekçesine bağlanmak istendi, fakat bunun kabul edilebilir bir gerekçe olmadığını gören Netanyahu, katliamı Hamas’a yüklemeye kalkışmıştı.Biden da bunu kabul etmiş olmalı ki, Tel Aviv Havaalnı’nda yaptığı açıkamada, “Patlamayı karşı taraf yapmış gibi görünüyor” dedi.

Biden’ın bu desteğinden sonra Gazze Filistin’in bir parçası olarak kalabilir mi; iki devletli bir çözümden söz edilebilir mi? İsrail’in kurulduğu günden bu yana genişleme hamlelerini bu sayfada yayıladığımız haritada görebilirsiniz.

BAPTİST KATLİAMI BİR İNSANLIK SUÇUDUR, FAİLİ MUTLAKA YARGILANMALIDIR

Baptist Katliamı’nı insanlık vicdanında haklı gösterebilecek bir açıklaması yoktur. “Bu vahşetin uluslararası literatürde açıklaması terördür, katliamdır, insanlık suçudur”. İnsanlık vicdanıyla asla bağdaşmayan bu vahşetin yaşanmasına neden olan Netanyahu’nun Uluslararası Adallet Divanı’nda yargılanması gerekir.

ABD Başkanı Biden, Trump döneminden bu yana kavgalı olduğu Netanyahu’dan alacaklarını almış olmalı ki, El Ehil Baptist Katliamı’nın hemen ertesi günü Tel Aviv’e kadar gelerek, “Patlamayı karşı taraf yapmış gibi görünüyor. Görüntülerden bu anlaşılıyor” demesi Netanyahu’yu Uluslararası Adalet Divanı’na gitmekten asla kurtaramayacaktır. Çünkü Rusya’nın, “El Ehil Babtist Hastanesi’nde o gece yaşananlarla ilişkileri yoksa, uydu görüntülerini yayınlasınlar” şeklindeki açıklaması, Netanyahu’nun inkarını da, Biden’ın bombalamayı patlamaya çevirme çabasını da boşa çıkarıyor.

EL EHİL BAPTİST KATLİAMI, SREBRENİTSA KATLİAMI BENZERİ BİR KATLİAMDIR

El Ehil Baptist Katliamı, 1995’te Avrupa’nın orta yerinde yaşanan Srebrenitsa Katlamı’nı anımsatan bir insanlık suçudur. Netanyahu da, Sırp Kasabı Miloseviç gibi Uluslararası Adalet Divanı önüne çıkarılmalıdır.

Hamas’ın İsrail’de sivilleri vurmasını terör olarak niteliyorsak, Gazze’de kuşatılıp tepelerine bombalar yağdırılarak göçe zorlanmasını nasıl açıklayacağız?

21. Yüzyıl’a yaşanan El Ehil Baptist Katliamı, bir insan olarak, hepimizi derinden yaralamıyor mu? Belçika’da, İrlanda’da, İngiltere ve Fransa’da sokaklara dökülen insanların çoğu Müslüman değil, ama vicdanları Gazze’de yaşananları bir insanlık suçu olarak görüyorlar ve yapılanları kabullenemiyorlar.

Ortadoğu’da yıllardır koltuğunu korumaya çalışan Netanyahu, iktidarını sürdürebilmek için, aylardır sürdürülen protesto gösterilerini görmezden gelerek, faşizan hedeflerini gerçekleştirebilmek ve yolsuzluklarını örtebilmek için, insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından birine imza atabiliyor.

“KARIŞMAYIN, YOKSA VURURUM”

İsrail’in, “Aksa Tufanı” saldırısına karşılık vermek üzere başlattığı “Demir Kılıç” operasyonunun başlıca hedefi, Gazze’nin kuzey bölümünde yaşayan Filistinlileri güneye sürmekti. Günler boyunca yaptığı roket saldırılarıyla, tanklı baskılarla, ölüm tehditleriyle Gazzelilerin evlerini yurtlarını terketmeleri isteniyordu. Mısır Refah Kapısını açmıyordu; buralarda yaşayan insanlar nereye gidecek, nerede yaşayacaklardı?

İsrail, bu sorularla hiç ilgilenmiyor, tepelerine bomba yağdırdıkları masum sivillere uçaklardan atılan bildirilerle, “Gazze’yi terkedin” diyordu. Elektrik ve su verilmeyen  Gazzeliler göçe zorlanıyordu. Kaçabilenler canlarını kurtarıyor, evlerini yurtlarını terketmeyerek kalmakta direnenlerin üzerlerine bomba yağdırılıyordu.

Dünyanın jandarması ABD, sahip olduğu en büyük iki uçak gemisini savaş gemileri eşliğinde Gazze açıklarına demirleyerek, bölge ülkelerine, “Siz karışmayın, yoksa vururum” mesajı veriyordu.

“BIDEN: “BOMBALAMA DEĞİL, PATLAMA”

Uçak gemilerinin ardından Tel Aviv’e gelen ABD Başkanı Biden’ın, İsrail ve bölge ülkeleri yöneticileyile görüşmeler yaparak bu insanlık dramına çözüm bulması bekleniyordu. Biden’dan önce, İsrail’in Gazze’deki El Ehil Baptist Hastanesi’ni bombaladığı, yüzlerce hastanın ve sağlık personelinin hayatlarını kaybettikleri haberi geldi.

Ertesi gün İsrail’e gelen Biden’ın Netanyahu’yu cezalandıran ve tarafları barış masasına davet eden bir konuşma yapması bekleniyordu. Fakat Biden’ın, havaalanında kendisini karşılayan Netanyahu ile kırk yıllık bir dost gibi sarmaş dolaş olması, bu yöndeki beklentileri boşa çıkardı. Biden, havaalanında, eline tutuşturulmuş  kağıdına yazılmış olanları okudu ve “Görebildiğim adarıyla patlamayı karşı taraf yapmış olabilir” dedi. Böylece bombalama olayını yumuşatarak patlamaya dönüştüren Biden İsrail’i aklamış oldu.

ABD NETANYAHU’YU KÖŞEYE SIKIŞTIRDI

ABD gibi büyük bir ülkenin devlet başkanı, yüzlerce hastanın tedavi edildikleri hastanede katledilmiş olmasına ilişkin gerçekleri böylesine çarpıtmayı göze alabilmişse, bunun karşılığında beklediği çok önemli ödünleri de almış olmalısı gerekir. Biden, El hil Bapsist Hastanesi katliamını açıkça aklamışsa, bugüne kadar, arkasını dayadığı Çin’e güvenerek, ABD’nin isteklerine “hayır” diyen İsrail Başbakanı Netanyahu’yu köşeye sıkıştırıp saf değiştirmeye razı etmiş demektir. 

Çİn ile yaptığı bir dizi anlaşma üzerinden ABD ‘nin yörüngesinden çıkmayı deneyen Neanyahu, İsraillilerin haftalardır sürdürdükleri protesto mitinglerinde yolsuzlukla suçlanıyordu. Netanyahu’nun koltuğu sallanmaktaydı.

Çin Netanyahu’yu bu badireden kurtaramadı, ama ABD kurtarablirdi. Perde gerisinde ne gibi pazarlıklar yapıldığının ayrıntılarını henüz bilemiyoruz, ama Gazze’de El Ehil Bapsist gibi tarihi bir hastahanenin bombalanmasının hemen ardından İsrail’e gelen Biden’ın, bu katliamdan sorumlu tutulan Netanyahu ile sarmaş dolaş pozlar vermesi, adalet beklentisi içinde olanları şoke etmiş olsa da, hem İsrail’i hem de Netanyahu’yu aklamış oldu.

Yani ABD, Çin’in Kuşak ve Yol projesi önünde bir Çin Seddi oluşturmak adına, Ukrayna’da Rusya’ya verdiği ödünü, Ortadoğu’da İsrail’e veriyordu. ABD desteğini arkasına alan İsrail’i bundan sonra kim, nasıl frenleyecek?

El Ehil Babsist Hastanesi katliamını bir insanlık suçu olan kabul eden insanlar, dünyanın her yerinde sokaklara dökülerek bu vicdansızlığı protesto ediyorlar. Fakat, küresel liderlik mücadelesi yaşamakta olan ABD’nin Filistinlileri mutlu etmek gibi bir kaygısı yok. Ne savaş suçu sayılan fosfor bombalarının kullanılmış olması ne de yüzlerce masum insanın tedavi edildikleri hastane/ibadethene olan El Ehil Baptist ve Kudüs Hastansi’nin bombalanmış olması ABD yöneticilerinin vicdanlarını rahatsız etmiyor.

ABD NE YAPMAK İSTİYOR?

ABD yöneticilerini böyle davranmaya zorlayan nedenler nelerdir? Küresel aktörler arasındaki liderlik mücadelesinin boyutlarını göremeyenler, Biden’ın Tel Havaalanı’nda sarmaş dolaş olmasını “ABD’nin Ortadoğu’da yalnız kalmış olmasına” bağlıyorlar, ama gelişmeler bu görüşü onaylamıyor.

 Biden, daha doğrusu ABD, düne kadar kanlı-bıçaklı olduğu Netanyahu’yu neden affetti? ABD desteğini arkasına alan İsrail bundan sonra nasıl bir yol izleyecektir?

Bu soruların yanıtlarını da yarınki yazımıza bırakıyoruz.