Yeni dünya düzeni Yeni İpekyolu’nu, Yeni İpekyolu da, tarihi İpekyolu’nu, yani Türk Dünyası gerçeğini gündeme getiriyor. Bu tarihi gerçek, bir takım cephelerin dağılmasına, yeni cephelerin oluşmasına neden oluyor. Bu tarihi gerçek, alt yapısı yüzyıllar önce kurulmuş Türk Dünyası’nın hayata geçmesi demektir. Yeni dünya düzeni de, Yeni İpekyolu da, uzun soluklu olarak tarih sahnesinde kalabilmesi için, Türk Dünyası’nın desteğini yanına almak zorundadır. 

4 Ekim’de yapılan seçimler sonrasında Kırgızistan’da yaşananlar da gösteriyor ki, birbirleriyle kıyasıya rekabet içinde bulunan ABD, Rusya ile Çin ve destekçileri, Türk Dünyası söz konusu olduğunda aynı cephede birleşiveriyorlar. Yazımızın başlığı olan “Neden Korkuyorlar?” sorusunu yanıtı: Türk Dünyasıdır.  

Ege Denizi, Doğu Akdeniz, Irak, Suriye, Libya derken Kafkasya karışıverdi. Bir yerlerden aldığı talimatla Ermenistan, 12 Temmuz’da Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine, ardından 27 Eylül’de de Terter’e saldırdı. Saldırdı, ama kısa zamanda saldırdığına bin pişman oldu. 

Soros’un başbakanlık koltuğuna taşıdığı Paşinyan, TANAP’ın ve Yeni İpekylu’nun önünü kesebilmek amacıyla yaptığı uzaktan kumandalı saldırılarla efendilerinin bekledikleri sonuçları elde edemedi. Çünkü Azerbaycan ordusu, 27 yıldır işgal altında tutulan topraklarını kurtarmak üzere çok kararlı bir karşı atak başlattı ve kısa zamanda Ermeni saldırganının askerleri geri püskürttü. Ermeni askerleri silahlarını bırakarak kaçmaya başladı. 

Putin’in Paşinyan’a gösterdiği “ilgiden”, Ermenistan’ın 12 Temmuz’da Tovuz’a yaptığı saldırı öncesinde Rusya’nın onayını almadığı anlaşılıyor. Paşinyan, Batı’dan da beklediği desteği alamamış olacak ki, sürekli olarak Putin’i aramaya başladı, ama Putin’e ulaşması mümkün olamadı. 

LAVROV, “ERMENİSTAN İŞGAL ALTINDA TUTTUĞU 5 REYONU GERİ VEREBİLİR”

Bu arada Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Ermenistan’ın, işgal altında tuttuğu 5 reyonu Azerbaycan’a geri verebileceğine ilişkin sözleri Paşinyan’ın büsbütün köşeye sıkışmasına neden oldu. Başbakanlık koltuğuna oturduğu/oturtulduğu günden Rus sempatizanı Koçeryan’ı hapse atan, izlediği Batı yanlısı politika nedeniyle Putin’le ters düşen Paşinyan’ın küresel konjonktürü doğru okuyamadığı anlaşılıyor. 

Yaklaşan başkanlık seçimleri nedeniyle Ermeni lobisinin gücüne dikkate alacak ABD’nin destek vereceğini uman Paşinyan, küresel gerçeklerle tanışmış oldu. 1853-56 Kırı Savaşı sonrasında oluşan koşullara bağlı olarak oluşturulan Ermenistan’ın kullanma süresinin dolduğunu, ABD ve Rusya’nın gösterdiği “ilgi” sayesinde, yaşayarak öğrenmiş oldu. 

Putin, bölgeyi ABD’nin kontrolüne sokabilmek amacıyla başlattığı sorumsuzca saldırılar sonrasında Paşinyan’ın Azerbaycan tarafından dövülmesini zevkle izliyor olmalı. 

“AZERBAYCAN BAYRAĞINI KARABAĞ’A DİKECEĞİZ”

Bu gülerde gözümüz, kulağımız Azerbaycan’da. Yüreğimiz, “Karabağ” diye çarpıyor. Bütün dualarımızda, Karabağ’ın tez zamanda özgürlüğüne kavuşmasını diliyoruz. 

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Batı’nın “ateşkes” çağrılarına koşullu “evet” diyor; “Barış masasına Türkiye ile birlikte oturacağız”. İki kardeş ülke olarak Batı’nın yanıtını bekliyoruz.   

Son gelişmeleri görüşmek üzere Azerbaycan’a giden Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile görüşen Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, azatlığın simgesi haline gelen yumruğunu kaldırarak, beklediğimiz müjdeyi veriyor: “Herşey çok güzel gidiyor. İnşallah Karabağ’a Azerbaycan bayrağını kardeşim Tayyip Bey’le birlikte dikeceğiz.” 

O muhteşem günün heyecanını, o gurur tablosunu, iki kardeş ülke olarak tez zamanda yaşayacağız inşallah. “Çırpınırdı Karadeniz” türküsünü, o gün bir başka coşkuyla söyleyeceğiz. Bugüne kadar, “Azerbaycan bayrağını Karabağ’a asacağız” diye özlemle söylediğimiz o marşı, “Azerbaycan bayrağını Karabağ’a astık işte” diye bitireceğiz inşallah..  

BÖLGEDE ARTIK BAŞKA DENGELER OLUŞUYOR

Bölgede artık, başlangıcı çok eskilere dayanan çok başka dengeler oluşuyordu. Ne ABD ne Rusya açısından Ermenistan, artık önemli bir figür değildi. Paşinyan, Rusya’nın baskısıyla 2014’te ülkesindeki ABD üssünü kapatan eski Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’in kaderini mi yaşıyordu? 

Kısaca hatırlayalım.. 2014’te Manas’taki ABD üssünü kapatan Atambayev, 2016’da, Washington’a gitmek üzere yola çıkmış, fakat kedini Moskova’daki bir hastanede bulmuştu. Ülkesine dönen Atambayev, 2019 yılında, bir dizi suçlamayla gözaltına alınmış, Sooranbey Ceenbekov cumhurbaşkanı olmuştu.  Operasyonların altıda Putin’in imzası vardı. 

4 Ekim’de yapılan seçim sonuçlarına itiraz ederk Bişkek’teki Ala-Too Meydanı’nda toplanan bir grup protestocu, eski Cumhurbaşkanı’nın tutuklu bulunduğu cezaevini basmış, Atambayev’i kurtardıktan sonra binayı ateşe vermişlerdi. Bu operasyonu altında da CIA’in imzası vardı. İki ülkenin de çok önemli askeri üsleri bulunan Kızgızistan’da ABD ile Rusya arasında çok ciddi bir rekabet yaşanıyor. Yeni İpekyolu’nu Batı’ya bağlayan çok önemli bir geçit olmasından dolayı, Çin ve destekçileri de, bu rekabetin dışında değiller. 

Rusya’dan ve Batı’dan umduğu desteği bulamayan Ermenistan Başbakanı Paşinyan, bu kez de, Cenevre Anlaşması’na göre suç sayıldığını bile bile Gence’deki sivil yerleşim bölgelerine roketli saldırılar düzenledi. 12 Temmuz ve 27 Eylül’deki saldırılarını masum gösterebilmek amacıyla Azerbaycan’ı tahrik etmeye, füze saldırılarına karşılık vererek, Ermenistan’a saldırmasını sağlamaya çalışıyordu. Azerbaycan böyle basitçe hazırlanmış tuzaklara düşecek bir ülke değildi. Vatan topraklarını savunurken saldırgan duruma düşmemeye özen gösterdi. 

Kahraman olmayı düşleyerek başlattığı saldırılar sonrasında köşeye sıkışan Paşinyan’ın umutsuzca çırpındığı günlerde, Yeni İpekyolu’nun bir başka önemli geçidi olan kardeş ülke Kırgızistan’da, yapılan seçimler sonrasında istenmeyen olaylar yaşandı. Seçim sonuçlarına müdahale edildiğini savunan bir grup, eski Cumhurbaşkanı’nın tutuklu bulunduğu hapishaneyi basmış, Almazbek Atambayev’i kaçırdıktan sonra binayı ateşe vermişlerdi. Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan ve Fransa’yı karşı karşıya getiren gerilim, bir anda Kafkasya’ya sıçramış, Azerbaycan’da, Kırgızistan’da bir dizi gelişmenin yaşanmasına neden olmuştu. 

Kırgızistan’da yaşanan gelişmeler, Yeni İpekyolu üzerinden ABD-Çin rekabetinin, askeri üsler üzerinden Kırgızistan’ı kontrol altında tutmaya çalışan ABD-Rus rekabetinin bir sonucuydu. 

Kırgızistan’daki mücadele de Türk Dünyası’nı dikkate almak zorundadır. 

YENİ DÜNYA DÜZENİ DE, YENİ İPEKYOLU DA TÜRK DÜNYASI’NI YANINA ALMAK ZORUNDADIR

Bu arada, medyaya pek yansımamış olsa da, İran’da yaşayan 45 milyon Türk, Karabağ’da yaşanmakta olan gelişmelere destek veren gösteriler yapıyorlar. 

Ekonomisi krize girmiş Ermeni halkına moral verebilmek, koltuğunu koruyabilmek amacıyla Paşinyan, biryerlerden aldığı “ilhamla”, TANAP’ın ve Yeni İpekyolu’nun önünü kesmek amacıyla başlattığı saldırılar, Kafkasya’da Türkiye ile Azerbaycan’ın çok güzel bir kardeşlik, çok güçlü bir işbirliği guru verici bir dayanışma tablosu sergilemelerine vesile oldu. 

1.Dünya Savaşı’nı, Kurtuluş Savaşı günlerini anımsatan bu kardeşlik, bu dayanışma tablosu, İran’daki 45 milyon Türk’ün sokaklara dökülmesiyle, Kafkaslarda bir Türk Cephesi’nin oluştuğunu müjdeliyordu. Yeni İpekyolu bu cepheyi, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan üzerinden Çin Seddi’ne bağlıyordu. 

NEDEN KORKUYORLAR?

Yeni dünya düzeni Yeni İpekyolu’nu, Yeni İpekyolu da, tarihi İpekyolu’nu, yani Türk Dünyası gerçeğini gündeme getiriyor. Bu tarihi gerçek, bir takım cephelerin dağılmasına, yeni cephelerin oluşmasına neden oluyor. Bu tarihi gerçek, alt yapısı yüzyıllar önce kurulmuş Türk Dünyası’nın hayata geçmesi demektir. Yeni dünya düzeni de, Yeni İpekyolu da, uzun soluklu olarak tarih sahnesinde kalabilmesi için, Türk Dünyası’nın desteğini yanına almak zorundadır. 

4 Ekim’de yapılan seçimler sonrasında Kırgızistan’da yaşananlar da gösteriyor ki, birbirleriyle kıyasıya rekabet içinde bulunan ABD, Rusya ile Çin ve destekçileri, Türk Dünyası söz konusu olduğunda aynı cephede birleşiveriyorlar. Yazımızın başlığı olan “Neden Korkuyorlar?” sorusunu yanıtı: Türk Dünyasıdır.