Cumhuriyetin en sıkıntılı dönemini yaşadığımız şu günlerde, öngörülen çözümler, “Bugünün doğruları yarının yanlışları olmamalı” düşüncesiyle yapılmalı ki yarın karşımıza yeni sorunlar, yeni pişmanlıklar çıkmasın. FETÖ’yle 15-20 sene işbirliği yaptıktan sonra, hükümet örgütün üzerine gidince kulvar değiştirip başkalarını karalamaya veya itirafçılığa soyunan şark kurnazlarına da fazla itibar etmemek lazım.
Düne kadar “günah işleme özgürlüğünü kısıtladınız” diyen AKP milletvekilleri vardı, bugün terör örgütü olduğu kabul edilen FETÖ’ye güzelleme düzenler vardı, alnı secdeye değiyor kıstasıyla devlet kadrolarına cemaat mensuplarını dolduranlar, ne istediniz de vermedik diyenler, düzmece Ergenekon davasının savcılığını yapanlar, masum insanlar suçsuz yere hapislere atıldıkça Türkiye bağırsaklarını temizliyor diyenler, Fethullah Hocaya Feto diyemezsiniz o muhterem bir zattır “Efendi hazretleri bile ona hocaefendi deyin buyurmuş, siz kim oluyorsunuz da onu eleştiriyorsunuz” diyenler, her konuda cemaate yol verenler, önünü açanlar, destek olanlar vardı... Bunların hepsi bugün tam tersini söylüyor ve FETÖ’cülere etmedik küfür ve hakaret bırakmıyorlar.
Sünni İslam paradigması üzerinden rejim inşa etmek, ATATÜRK’ün kurduğu Cumhuriyetin temel değerlerini erozyona uğratmak, toplumsal ve siyasal hayatın merkezine islami değerleri yerleştirmek isterken uçuruma yuvarlanmaktan zor kurtulduk.
Yüksel Güngör, Ahlaklı olmak icin dindar olmak değil oöce insan olmak ve insanca yasamak gerekir derken haksız mı? Alnı secdeye değiyor diye ne istedilerse verilen FETÖ mensupları, meğerse devletin altını oymuşlar... Hükümet askeri vesayeti kaldırdığını zannederken daha beter bir belaya bulaşmış. Devleti ele geçirmek ve devletin sahibi olmak istiyen istiyen dini bir yapı meğerse kendilerine alan açmak amacıyla binbir türlü iftira ve kumpasla, açtıkları düzmece davalarla kendileri için engel gördükleri ATATÜRKÇÜ, LAİK ve CUMHURİYETÇİ askerleri, bürokratları ve bir çok meslek mensubunu tasfiye ederek bugünlere gelmiş.
On senedir kindar ve dindar nesil yetiştirmeyi amaçlayan, kin, nefret ve öfkeyle şekillenen kutuplaştırma siyaseti sonucu oluşan toplumsal gerginlik, düşmanlık ve uçurumlar Türkiye’ye ciddi ölçüde zarar veriyordu. Yıllardır gerilim, kutuplaşma, çatışma içinde yaşayan ülkemizin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası “Yenikapı Ruhu” adı verilen bir hoşgörü ve milli birlik ve beraberlik görüntüsü vermesi umutlarımızı yeşertti. Ancak geleceği şekillendirmek üzere alelacele yapılanlar aklımıza yeniden “bugünün doğruları yarının yanlışları” olmasın düşüncesini getirdi. Özellikle TSK yeniden yapılandırılırken bu devletin binlerce yıllık birikimi ve gelenekleri ile Ordunun hiyerarşik yapısı ve disiplin anlayışı sarsılmamalıdır. Bugüne gelene kadar yaşanan tecrübelerden yararlanarak teşkil ve teçhiz edilen ordumuzun yapısı çok önemlidir. Her ne kadar sinsi ve hain planlarla son dönemde içine sızmış bir takım cemaat uzantıları olsa da Ordumuz mili bir Ordu’dur.  Çözüm ararken ihtiraslardan, politik kaygılardan, güncel olaylardan ziyade aklın, bilimin ve binlerce yıllık birikimin, askeri gelenek ve göreneklerin önemini gözardı etmemeliyiz.
Çözüm ATATÜRK’ün çizdiği yoldur. Devlet aklını ön planda tutmalı, Cumhuriyetin kuruluş felesefesinden şaşmamalıyız.