Osmanlı Tarihini(n) ilk kuruluş...devreler(i), yükselmenin belli mesnedlerine istinad eder (dayanır): Kuvvetli askerî teşkilât, fetih gayesi, nefse itimat, Türk milletinin fıtrî (yaratılışından gelen) cengâverlik duygularını istikametlendirme, idarede gerçek adalet, tesanüt (dayanışma) ruhu, millî birlik, manevî yeterlik, ferdî feragat duygusu, Hanedâna karşı duyulan hayranlık, Padişahların sınır boylarında değerli devlet adamlarının idaresinde yetiştirilme an’aneleri, Bizans sarayının tahriplerinin ve kötü âdetlerinin henüz Osmanlı sarayında menfî meyvelerini vermemesi, rüşvet ve irtikâbın (yiyiciliğin) dal budak salmaması ve bilhassa din’in siyasete âlet olmaması, Medrese’nin sukut etmemesi (seviyesinin düşmemesi) ve bilâkis (aksine) değerli din adamlarının hak ve adaleti temin eden (sağlıyan) muhterem birer unsur hâlinde devlet varlığına tesir etmeleri, askerlik sahasındaki ileriliği; iktisadî, sınaî ve ticarî mevzulardaki kifayet ve tekâmülün (gelişmenin) tamamlaması, fethedilen yerlerde hak, adalet, vicdan hürriyetini ihlâl etmiyen (ona zarar vermiyen)...idarelerin kuruluşu..
     İmparatorluğumuzun iki asır içinde dünyanın en büyük devleti hâline gelmesinin belli başlı mesnetleri (dayanakları) bunlardı. 
     Asıl dâva, bu mesnetlerin nasıl çürümüş olmalarıdır. (Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, Cilt:1, Sayı:3, Mayıs-1957, s.VII)
X
     Tarihimizin şeref ve şan (kazandıran) hâdiselerinin gerçek sebeplerine lütfen dikkatle eğiliniz: Göreceksiniz ki, bütün maddî kudretlerin üstünde bir manevî kuvvet, ruh ve iman birliği, diğerbîn (başkaları için) feragat, adam sendeciliği reddeden memleket şuuru ve nefsi; mukaddes mefhumlar uğruna fedayı saadet sayan iman salâbeti (sağlamlığı), muhteşem hâdiselere (olaylara) istikamet vermiştir. İşte biz, asırlardır O’nu kaybettik...Millî Mücadelemizi niçin unutuyoruz? Ordumuz, silâhımız, hazırlığımız, paramız, nemiz vardı? Bu olmıyanlar yanında olanın ne olduğunu hâlâ anlıyamamışızdır! Açık konuşalım: İstiklâl mücadelemizin MİSAK-I MİLLÎSİ bir (hudutlar tesbiti) idi. Türk milletinin daha şâmil ve bugünkü sert realiteleri kucaklıyarak millî misaka ihtiyacı vardır. Maddî manevî bir inşa için millî kudreti evvelâ keşfedecek, sonra tanzim edecek, zaman ve mekân plânında programlıyacak ve nihayet ahlâk, kültür, iman potasında terkip edecek (eritecek) millî misâk...(a.g.e., s.V)
X
     Türkiye’nin tarih ve coğrafya düşmanları, meşru haklarımıza el uzatamamak imkânsızlığını, sadece savaş gücümüzden ve mensubu olduğumuz kollektif emniyet cihazının korkusundan değil; manevî hazırlığımızdan, eriştiğimiz medeniyet seviyesinden, kafa ve kültür aydınlığımızdan ürkerek duymalıdırlar. Topraklarımızın, sularımızın ve havalarımızın bütün bâkir kıymetlerini çağın teknik vasıtaları içinde işlemek, refah seviyesini bu imkânla bezemiş olmak, cehaleti yenmek, mamur (ve bayındır) bir vatanın hür vatandaşları olmak! 
     Ve, evet hepsinden mühim olarak da, istikbalin (geleceğin) artık iktisadî (ekonomik) şartlara bağlandığı hakikatini anlıyarak, bu mübarek toprakların bekçisi değil, gerçek sahibi hâline gelmek! İşte yeni millî misak’ın umde (ilke ve prensip)leri...(Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, Cilt:1, Sayı:4, Haziran-1957, s.II)  
X
     Türkler, Moskoflar, Ortodoks Kilisesi, Beynelmilel Siyonizm arasındaki mücadelenin çok zaman toplu tüfekli savaşla alâkası yoktur:
     Onlar, Türklüğü yiyip bitirmek için daha başka metodlar da kullanırlar..Koskoca Osmanlı İmparatorluğunun mücerret (soyut) harb sahası mağlubiyetleri sonunda çöktüğünü iddia edenlere tarih sadece acır ve güler. (Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, Cilt:1, Sayı:4, Haziran -  1957, s.II) 

Tarih bilmemek ayıp değildir. Fakat bilmediği tarih üzerinde konuşmak hem ayıp, hem günahtır. (Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, Cilt:1, Sayı:3, Mayıs-1957, s.V)