Doğudan Doğan Kültür ve Sanat Güneşi: Karramanmaraş’ın, Alkışı Hak eden ALKIŞ DERGİSİ…

Dr. OĞUZ PAKÖZ, Dergiciliğin Problemlerini ve Gurur Verici Yönlerini Anlattı  ve de Türkiye’nin Kültür, Sanat Haritasını Dikkatlere Sundu. 

Oğuz Çetinoğlu: Kurucusu ve Başkanı olduğunuz Kahramanmaraş Kültür ve Sanat Derneği’nin kültür dünyamıza kazandırdığı ALKIŞ Dergisi, 100. Sayıya ulaştı. Tebrik ediyor, daha nice yüzüncü sayılara ulaşmasını niyaz ediyorum. 

Dernek kurma fikri nasıl oluştu, sizi dergi yayımlamaya yönlendiren sebepler nelerdi?

Dr. Oğuz Paköz:  İlginiz ve katkınız için ben de size teşekkür ediyorum. Umarım daha uzun soluklu oluruz. Bizim dergiciliğe başlamamız tamamen bir tesadüf eseri oldu. Hani eskiler ‘kaza ve kader’ derler ya işte öyle bir şey. Dostlarımız bir dernek kurmak istedi, bir dergi yayımlamak istedi. Olmayınca bizden yardım istediler. Biz de bir ucundan tutalım dedik ve bugünlere geldik. Bizi böyle bir uğraşın içine çeken dostlarımızı buradan selamlamak istiyorum.

Çetinoğlu: Türkiye’de dergi yayımlamak sıkıntılı bir iş. Ayrıca getirisi yok. Taşrada dergi yayımlananın zorlukları nelerdir, karşı karşıya bulunduğunuz zorlukları nasıl aşıyorsunuz?

Dr. Paköz:  En büyük sıkıntı sanatkâr kıskançlığı. Ben olayım şu olmasın veya ben ilk sayfada olayım, yanımda da kimse bulunmasın diyenler var. Ayrıca daha önce yayımlanmış bir yazı veya şiiri bir de bizim dergimizde yayınlatmak isteyen var. Grupçuluk yapmak isteyen veya ideolojik yaklaşmak isteyen arkadaşlar da mevcut. Maddî sıkıntıları saymıyorum ama baskı aşaması, dağıtması, paketlemesi, postalaması hep emek isteyen işlerdir. Bu tür konularda destek bulunamıyor. Yazar ve şair arkadaşların tek sıkıntısı eserlerinin görkemli bir biçimde yayınlanması. Bu sebeple dengeli, kararlı ve adaletli olmak gerekiyor. Bu zorlukları sabır ve sevgi ile aşıyoruz.  Önceleri bu konularda epey başımız ağrımıştı. Sonunda bize güvenleri gelişti. Şimdi o konularda daha rahatız.

Çetinoğlu: Kahramanmaraş; şâiri, edibi, muharriri, müellifi bol bir şehir. Yeni kıymetler de ebedî âleme göçenlerin bıraktığı boşluğu doldurma gayreti içindeler. Memnun ve ümitli misiniz? 

Dr. Paköz:  Ben gerçekten ümitliyim. Bizim ile birlikte başlayan birçok arkadaşımız kitap yayımladı. Bir kısmı çırak idi usta oldu. Biz geliştik onlar da gelişti. Yetkin arkadaşlarımız daha bir kendilerine güvenir oldular. Dergimizde yazı veya şiirini yayımlatmayan arkadaşlarımız da var. Onlar tek bir düşüncenin adamı olmamızı istiyorlar. Biz ise yıkıcı düşünce taşımamak şartı ile salt sanat kaygısı taşıyoruz. Onların da sonunda bizi anlayacağını ümit ediyoruz. Birçok arkadaşımız o tür düşüncelerden sıyrılabilse yeteneklerinin millî sınırlarımızı zorlayacak bir güce ulaşacağına inanıyorum. Bunu hep anlatıyoruz ama kabullenilmiş düşüncelerden kurtulmanın zorluğu da gerçek.

Çetinoğlu: Yazı ve şiir gönderenlerin çoğu, çevrenizdeki insanlar olsa gerek. Dostunuz veya en azından selamlaştığınız, hal-hatır sorduğunuz kişiler. Yayımlanmaya değer göremediğiniz şiir ve yazı geldiğinde zor durumda kalıyor musunuz, öyle durumlarda ne yapıyorsunuz?

Dr. Paköz:  Başlangıçta dediğiniz gibi yazar ve şairlerin çoğunluğu bizim çevremizden kişilerdi. Ama bugün daha yüz yüze tanışamadığımız arkadaşlarımız da az değil. Biz Maraş’ı ülkemiz geneline, ülkemizi de Maraş’a taşımak gibi bir yöntem tâkip ediyoruz. İl dışından pek çok yazar ve şair arkadaşımız var. Bütün bunlara rağmen zor durumda kaldığımız anlar da oluyor. Dahası bencilliklerine karşılık veremediğimiz birkaç şair arkadaşın bizim ile bağlantıyı kestiği de oldu. Biz önümüze bakıyoruz. Biz arkadaşlarımızı, dostlarımızı mutlu etmek için dergi çıkartmıyoruz. Geldiğimiz noktada çoğu kişi bu durumu anladı. Gerisin geri dönüş yapan arkadaşlarımız da oldu. Biz sanattan ve kaliteden tâviz vermemeye çaba gösteriyoruz. 

Çetinoğlu: Kahramanmaraş’ta mülkî makamlardan, mahallî yönetimlerden destek alabiliyor musunuz? Dergiyi yaşatmak için beklentileriniz nelerdir? 

Dr. Paköz:  Onlar bize şaşı bakıyor. Biz de onları pek umursamıyoruz.

Çetinoğlu: Türkiye genelinde Millî Eğitim ve Kültür bakanlıklarının derginize katkıları oluyor mu? Neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?

Dr. Paköz: Başlangıçta birkaç girişimde bulunduk. Bir sonuç alamadık. Dahası bir sonuç almak için iktidarın adamı olmamız isteniyor gibi bir sonuca ulaştık. Belki de kendimizi pek anlatamadık. Ayrıca böyle bir girişimle bağımlı, bağlantılı bir duruma düşer miyiz diye kuşkular taşımaktayız.

Çetinoğlu: Kahramanmaraş’ta, sizden önce 100. sayıya ulaşan dergi oldu mu? Oldu ise hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Süreli yayın olarak sizin dışınızda Kahramanmaraş’ta neler var?

Dr. Paköz:  Kahramanmaraş’ta bırakın yüzü, elliyi bile bulan olmadı. O gurur Alkış ailesinindir.

Çetinoğlu: Alkış’ın yayınında ön plana çıkardığınız değerleri ve vazgeçemeyeceğiniz prensipleri anlatır mısınız?

Dr. Paköz:  Bizim her zaman önceliğimiz sanattır. Ancak sanatı yıkıcı veya bölücü bir amaç için kullanmak isteyenlere de kapımız sonuna değin kapalıdır.

Çetinoğlu: Gerek dernek olarak gerekse dergi olarak dil, kültür ve sanat anlayışınızı anlatır mısınız?

Dr. Paköz:  Biz yaşayan ve çağını yansıtan bir Türkçeden yanayız. Ancak kimi yazarlarımız daha eskiyle veya daha arı bir dille sanatını sergilemek istiyor. Anlaşılır olması durumunda bu tür yazı ve şiirleri geri çevirmiyoruz.

Çetinoğlu: Tıp doktorusunuz. Kültür ve sanat meseleleriyle de yakından ilgileniyorsunuz…

İnsanlarımızın okuma alışkanlığı konusundaki değerlendirmenizi lütfeder misiniz?

Dr. Paköz:  1960’lı 1970’li yıllarda orta öğretim ve yükseköğretim öğrencilerinin en büyük harcaması kitap için olurdu. Öğrenci yurtlarında gerek kitaplar gerekse görüşler saatlerce tartışılırdı. O davranış teröre ve anarşiye kurban edildi. Oysa sivrisinek mücadelesi için göllerin kurutulması gerekmezdi. O günkü yoğun okumalar şimdi de yapılmaktadır ama oran olarak görece olarak daha az bir kesimce yapılmaktadır.  Görsel basın, akıllı (!) telefon ve televizyon yeni kuşak için daha cazip gelmektedir. Bu durumun düzeltilmesi için elbirliği ile çabalamamız gereklidir.

Çetinoğlu: Okuma alışkanlığının yaygınlaştırılması hususundaki tavsiyeleriniz nelerdir?

Dr. Paköz: Özendirici önlemler almak gereklidir. İlkokuldan başlayarak yarışmalar ve armağanlar verilerek okumanın ve yazmanın gerekliliği ve okuyan yazan kişilerin kendilerine ve insanlığa daha yarar getireceği gençlerin belleklerine kazınmalıdır. İnternetten edinilen bilgilerin ancak konuyu bilenlerce değerlendirilebileceği belleklere kazınmalıdır. Yalnız görerek veya duyarak tam bir olgunluğa varılamayacağı açıktır. Kişi okumalı, okuduğunu sindirebilmelidir. Daha sonra bu okuduklarını sorgulamalı doğru bulduklarını uygulamaya geçirmelidir. Bütün bunlar kişiyi doğru düşünmeye ve doğru sonuca götürmeye yardımcı olacaktır.

Çetinoğlu: Okumak; şiir, hikâye, deneme ve hâtırâ yazıları yazmak ve diğer kalem ürünleri ile meşgul olmak insanlara neler kazandırır?

Dr. Paköz: Okumak, okuduğunu anlamak kişinin kendisini başkalarına anlatmayı kolaylaştırır. Okumak, okuduğunu anlayarak sorgulamak ve özümsemek hele hele şiir, hikâye veya hâtırâ yazmak insanı geliştirir. Olgun ve topluma faydalı insan olmasını sağlar. İnsana mutluluk aşılar. Hele yaptıkları ile başkalarına faydalı olmuşsa bu mutluluk bir ömür boyu sürer.

Çetinoğlu: Radyo, televizyon, tiyatro ve sinema; eğlence vâsıtası olmakla birlikte, öğretim ve eğitim vâsıtası olarak da kullanılabilir. Ülkemizde bu imkândan yeterli ölçüde faydalanıldığı kanaatinde misiniz?

Dr. Paköz: Bu gereçlerden faydalanan ve kendisini geliştiren pek çok kişi tanıyorum. Fakat görece olarak oranının düşük olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Halkımız bugünlerde özellikle televizyonu bırakalım eğlenceyi yalnız vakit öldürmek için kullanmaktadır.  Radyonun bağımlı dinleyiciler dışında büyük kesimin yalnızca eğlence veya bir ses, bir yoldaş olarak değerlendirildiğini gözlemlemekteyim. Tiyatro ve sinema artık seçkin vatandaşların uğradığı bir yer olarak değerlendirilmektedir. Özellikle tiyatronun çok faydalı olmasına rağmen çeşitli sebeplerle işlev göremez olduğu görüşündeyim.

Çetinoğlu: Daha fazla faydalanılabilmesi için tavsiyelerinizi lütfeder misiniz?

Dr. Paköz: Başta okullar olmak üzere işyerlerinin ve kuruluşların toplu hareketle tiyatro ve sinema için etkinlikler yapması gereklidir. Böylelikle ortak akılla seçicilik de yapılmış olur. Maraş’ta mevsimlik gösterimde bulunan Devlet Tiyatrosu aracılığı ile üst düzeyde istifâde sağlanmaktadır. İstanbul tiyatronun merkezidir ama gerek ulaşım zorluluğu, gerekse tiyatroya gitmenin kişiye pahalıya mal olduğu gerekçesiyle orada doluluk oranının çok düşük olduğunu görmüştüm.

Çetinoğlu: Kahramanmaraş’ta büyükşehir genelinde halka açık kaç adet kütüphâne var? Kahramanmaraşlıların kütüphâne ile bağlantısı hakkındaki gözlemlerinizi anlatır mısınız? 

Dr. Paköz: Biri İl Kültür Müdürlüğü’nün diğeri Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin olmak üzere iki büyük kütüphâne var. İl merkezinde, ilçe merkezlerinde, mahalle ve köylerde küçük ölçekli pek çok kütüphânemiz var. Ama ne yazık ki bu kütüphaneler daha çok öğrencilerin ders çalışma mekânları olarak kullanılıyor. Kütüphaneden gerçek anlamda yararlanan çok az kişi olduğunu söyleyebilirim.

Çetinoğlu: Türkçemizin, problemleri olan bir dil olduğunu iddia edenler var. Aynı kanaatte misiniz? Cevabınız ‘Evet’ ise, gözlemlediğiniz problemlerden birkaçını belirtir misiniz?

Dr. Paköz: Bu konu pek çok tartışmaları beraberinde getirir. Söz gelimi daha sarımsak mı sarmısak mı diyeceğimize karar verememişiz. Bunun gibi pek çok örnek sıralanabilir. Ben yaşayan Türkçenin kullanılmasından yanayım. Ancak dil de canlıdır. Eğer durağan bir dil kullansaydık belki Kutluk Devleti’nin Türkçesini belki de Son Osmanlı Döneminin ağdalı lehçesini kullanacaktık. Bence milliyetçilik dilcilikle, Türkçülük Türkçecilikle başlar. Türkçe her konuda yeterli bir hâle getirilmelidir. Fiilleri ve eklemeli yapısı ile muhteşem bir dile sahip olduğumuzu düşünüyorum. 

Çetinoğlu: Problemlerin giderilmesi veya en aza indirilmesi için tavsiyeleriniz nelerdir?

Dr. Paköz: Devlet, dilciler ve sanatçılar birlikte dilimize yön vermelidirler. Özellikle teknoloji ile dilimize giren kelimelere daha girmeden bir karşılık bulunmalıdır. Türkçesi olan kelimeler dururken yabancı kelimeler kullanılmamalıdır. Bugün bunun tam tersi bir durum vardır. Konuşmalarının arasına serpiştirilen yabancı kelimelerle bilgelik taslamaya kalkanları görüyoruz. Devlet bu konuda tam anlamıyla sağırları oynamaktadır. Türkçeciler, dil bilimcileri uyumakta, sanatkârlar ise başka dünyalarda dolaşmaktadırlar.

Çetinoğlu: Ömer Seyfeddin ve Ali Cânib Yöntem’in başlattığı, Ziya Gökalp, Orhan Seyfi Orhon, Yakup kadri Karaosmanoğlu ve dönemin diğer edip ve muharrirlerinin desteklediği ‘dilde sâdeleştirme’ çalışmalarının zaman içerisinde, tasfiyeciliğe dönüştüğü iddialarında hakikat payı olduğunu düşünüyor musunuz? Düşüncelerinizi temellendirir misiniz?

Dr. Paköz: O gün bâzı yanlışlıklar yapılmış olabilir. Ama bugün yeterince duyarlı devlet adamı, sanatçı ve dil bilimcilerimiz var. İrâde eksikliği yaşanmaktadır. İş işten geçmeden bir şeyler yapılmalıdır. Dil giderse ne devlet ne millet ne de din kalır. Bu konuda devletimizin gereğini yapmasını beklemekteyiz.

Çetinoğlu: Türk Dil Kurumu’nun, fonksiyonlarını yeterli ölçüde icra ettiği kanaatinde misiniz? Beklentileriniz nelerdir? 

Dr. Paköz: Bana biraz hantalmış gibi geliyor. Türkçede ‘at ağasına göre kişner’ derler. Dil konusunda duyarlı bir yönetim pek çok yanlışı düzeltebilir. Türkçe konusunda iyi işler yapılabilir. Bugün Türkçemizi üstün fiil yapısıyla kendisi korumaktadır. Ona biraz yardımcı olmak ise hepimizi görevi olmalıdır. Siyasîlerin bu konuda bilgilendirilmesi gereklidir.

Çetinoğlu: Sorularla sınırlı kaldığınız için vermek fırsatı bulamadığınız mesajınızı lütfeder misiniz? 

Dr. Paköz:  Sevgili Oğuz Ağabey, sevgili adaşım. Sizi ve sizin gibi Türk kültürüne ve Türk diline emek ve değer katan büyüklerimi saygı ile selamlıyorum. Sizi seviyoruz. Çok güzel işler yapıyorsunuz. Sağlık, mutluluk ve esenlikle nice bir hayat sürmenizi diliyorum. Sanat ile olunuz, sevgi ile olunuz, sağ olunuz.

Dr. OĞUZ PAKÖZ                                                                                                                                                           

Kahramanmaraş’ta l947 yılında doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1974 yılında mezun oldu. Mezuniyet sonrası Kahramanmaraş’ta pratisyen doktor olarak meslek hayatına başladı. Askerlik görevi sonrasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinde biyokimya bölümünde ihtisas yaptı. Mecbûrî hizmetini Çorum, Elbistan ve Kahramanmaraş Devlet Hastânelerinde tamamladı. 1984’ten sonra Kahramanmaraş’ta özel laboratuar çalıştırmaya başladı. Bu görevi 2008 yılının Eylül ayına kadar devam etti. Bu tarihten sonra Kahramanmaraş’ta bir özel hastanede çalışmaya başladı. Hâlen aynı hastanede laboratuar sorumlu doktoru olarak görev yapmaktadır.

     

Oğuz Paköz evli, dört çocuk babasıdır. Kahramanmaraş’ta uzun bir süre politika ile de ilgilendi. İki yıl (bir dönem) Türk Ocağı başkanlığında bulundu. Rauf Denktaş’ın Kahramanmaraş’ı ziyareti onun başkanlığı dönemindedir. Dört defa Tabip Odası başkanı seçildi. Kahramanmaraş Meslek Odaları Birliği’nin kurucuları arasında yer aldı ve uzun süre başkanlığını yaptı. Yine aynı dönemde Güney İlleri Tabip Odaları Birliği’nin kurucu başkanlığını üstlendi.   

       

Oğuz Paköz 2002 yılında kurulan Kahramanmaraş Kültür ve Sanat Evi (KÜSEV) Derneği’nin kurucularındandır ve derneğin kurulduğu günden beri başkanıdır. Bu derneğin yayın organı olan sanat ve edebiyat dergisi Alkış’ın dernek adına sahipliğini ve başyazarlığını on beş yıldır uhdesinde bulundurmaktadır. Kılgı, Var Varanın-Sür Sürenin, İlk Çıngı İlk Çılgınlık, Bombalar Öldürmez Sevgiyi, Türkülerle Giden İlbey , Ahır Dağı Destanı, Maraş Senin Nazın Var ve Maraş Destanı adlarında 8 kitabı yayımlanmıştır.