Akıp giden zamanı avuçlarında tutan renkli bir insan. Müthiş bir anlatım diline sahip. Zeki, esprili, cesur ve kibar. Arkadaş canlısı, etrafı güzel insanlarla dolu. İnsanlarla kurduğu bağın duruluğu, hayatına yansımış. 

Kalemimden Dökülenler” kitabından dökülenleri toplamak da bize düştü... Kalabalıklar içinde “Ben buradayım” diye haykıran, her sabah, ülke gündemini elekten geçirip sosyal medyada bizlere sunan Haluk ile hayata dair konuştuk.

- Haluk İlhan kimdir?

-25 Ekim 1959 tarihinde Balıkesir’de doğdum.  Annem ev hanımı, babam Balıkesir Hava Üssünde Astsubay. Okumaya o kadar meraklıyım ki beş altı yaşlarımda elimden Teksas, Tommiks düşmüyor, sürekli anneme, babama okutuyordum. Büyükbabam Balıkesir’de ilkokul öğretmenliği yapıyordu o zamanlar. Arada beni de alır okula götürürdü. 1964 senesinde kız kardeşim Sibel dünyaya geldi, sonrasında da babamın Merzifon’a tayini çıktı. Annem ve babam ilkokula kayıt ettirmek için beni okula götürdü. Okul müdürü o gün çıkan Hürriyet gazetesini tutuşturdu elime “Okuyabilir misin?” dedi.  Okudum. Sonra bir kâğıt uzattı “Söylediklerimi yaz.” dedi. Yazdım. Sonra babama döndü, “Biz çocuğunuzu birinci sınıftan başlatamayız.” dedi, direkt ikinci sınıftan başlatalım. Henüz 6 yaşındayken ilkokul ikinci sınıftan başladım eğitim hayatıma. Babam Ankara Hukuk Fakültesini dışarıdan bitirip Savcı olunca onun stajı için İzmir’e gitmek zorunda kaldık. Babamın ataması yapıldı, Diyarbakır’ın Lice ilçesine. Ortaokulu Lice’de bitirdim. Kandıra Lisesinden mezun oldum. Kocaeli Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi Elektrik Fakültesini bitirip Elektrik Mühendisi olarak 1980 senesinde 21 yaşımda çalışma hayatına atıldım. Dil öğrenimi için 2 yıl Londra’da kaldım. 

1986 Temmuz’un da evlendim, 1988 Kasım ayının yedisinde hayatımın en güzel şeyi başıma geldi, Hazar doğdu. 2000 senesinde boşandım. Hazar Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliğini bitirdi. Kendi hayatını kurdu, keyifle yaşıyor. Canım Babacığım Şişli Başsavcılığının ardından Kadıköy Başsavcılığı görevine geldi ve 2006’ya kadar devam ettirip buradan emekli oldu. Sonrasında da özel bir şirkette Hukuk Baş Danışmanlığı yaptı. Maalesef 21 Haziran 2012 de kalp krizinden vefat etti. 

-Annen ve Engelliler Günü anısı…?

- Ya bu şaheser bir olay cidden. Babamın vefatından sonra annem aynı evde tek başına yaşamaya devam etti, hala da ediyor. Annem bir gün beni aradı.

- “Haluk, bir fikrim var.” 

-Nedir anneciğim, dedim.

- Ben mevlit okutmak yerine o parayla engelli çocuklara sandalye alsak mı diye düşünüyorum, ne dersin? 

O kadar şaşırdım ki… Normalde bunu bizim düşünüp anneme teklif etmemiz lazım.  

-Anneciğim harika olur, dedim. 

-Sen fiyatları bir araştır, bana söyle, dedi. 

Araştırdım. Annem altı tane sandalye için bütçesini ayarladı. Biz de vereceğimiz yeri araştırıp bulduk. Anneciğimle gurur duyuyorum cidden, nasıl güzel ve örnek olacak bir iyilik yaptı. 

- Doruk ve Bars’ı hangi duygularla yazdın?

- Doruk ve Bars aslında çok ilginç bir şekilde çıktı ortaya. 2005 senesinde cembernet diye bir sosyal medya platformunu kullanıyorduk. Her bir konuda forumlar vardı, ben de oldukça aktiftim. Bir gün, forumda sevdiğim arkadaşlarımdan oluşan bir hikâye yazdım. Çok beğenildi. Her gün bazen de iki günde bir hikâye devam etti ve tam 49 bölüm oldu. Sonra sonunu getirdim ve Doruk çıktı. Doruk bir psikoloğun ve ona gelen danışanların hayatlarını anlatan biraz polisiye, biraz erotizm içeren bir roman. Bars ise bir mühendis ve benim Botswana hayalim üzerine yazılmış bir macera romanı. Ancak Doruk gibi bir hayat hikâyesi yok içinde. Facebook’ta genel sayfama hayat hikâyesini göndermek isteyen var mı, diye yazdım. 29 tane hayat hikâyesi geldi, kimi dört beş sayfa. Onların içinden on tanesini seçtim ve Bars öyle doğdu. Aslında Doruk ve Bars’taki hayat hikâyeleri tamamen gerçek,  üzerinde sadece benim kurgularım var, o da bu hayatları yaşayan arkadaşlarıma ters ya da yanlış etki yaratmasın diye. 

- Kalemimden Dökülenler ne anlatıyor?

-Roman yazmanın yanında 2005 senesinde halukilhan web sitesini kurdum, bütün yazdıklarımı orada toplamaya başladım. Şu anda 900 den fazla yazım var sitemde. Bu güzel yazıları kitap haline dönüştürme vakti gelmişti. Yazılarımın üzerinden yeniden, teker teker geçtim ve en beğendiğim seksen tanesini kitaba aldım. “Kalemimden Dökülenler” artık kitap olmaya hazırdı.

-Kalemimden Dökülenler’de yaşam yeniden yaşanıyor. Her bir yazım gözlemime, hayat tecrübelerime, yaşadıklarıma, yaşattıklarıma dayanıyor. Hayata dair her şey var kitabımda. Pozitif enerji, aldatma, kıskançlık, güven, motivasyon, hayatı sorgulama. Aslında hayatta karmaşık halde bulunan tüm duygu ve davranışlar karşımıza çıkıyor. Özetle okuyan herkesin kendinden küçük de olsa izler bulabileceği bir kitap. Hatta kendimize itiraf edemediğimiz şeyler, bazen de bilip hiç dikkat etmediğimiz şeyler…

-Haluk İlhan’ın dünyasında en iyi 10 kitap listesi nedir?  

-Tabii ki Nutuk.  En son gittiğim fuarda Nutuk ve Kuran-ı Kerim muhteşem ciltlenmiş bir şekilde yan yana duruyordu. İkisini de aldım. Anlayacağınız evde üç dört tane Nutuk var.  Daha çok Aksiyon - Gerilim – Polisiye okuyan birisiyim. Örneğin Dan Brown, Tess Gerritesen, John Grisham, Robert Ludlum, Glenn Meade, Jean-Christophger Grange hayranlıkla okuduğum yazarlardır. Kitapları çıktığında anında temin edip, hemen okuyup bitirenlerdenim. Ahmet Ümit’in kitaplarını da severim. Bir de kendi arkadaşlarımın çıkardıkları kitapları okumayı seviyorum: Ahter Kutadgu, Nazan Arısoy, Yasemin Sungur gibi…

-Seyahat notlarını keyifle okudum. Pablo Neruda “Yavaş yavaş ölürler, seyahat etmeyenler .” der.  Peki, Haluk ne der?

-İnanılmaz bir duygu seyahat etmek. 1976 senesinde İngilizcem neredeyse hiç yokken elime bir yerlerden National  Geographic dergisi geçti. Baktım Botswana’yı anlatıyor, nasıl ilgimi çekti. Fotoğraflara hayran kaldım. Ben, dedim bir gün mutlaka Botswana’ya gideceğim, daha tam olarak nerede olduğunu bile bilmeden. 21 yaşında kendime koyduğum bir hedef. 2010 senesinden sonra Afrika’ya gidip gelmeye başladım. Uganda, Tanzanya, Zambiya ve Güney Afrika’ya kadar gittim ama bir türlü Botswana’ya gidemedim çünkü hepsi iş gezisiydi. Gidip dönmem gerekiyordu. 2016 senesinin sonlarına doğru bir mail geldi CEO’muzdan. “Haluk, Johannesburg’ta Mart 2017 deki toplantıya beraber gidiyoruz.” diye. Bu sefer Botswana’ya gideceğim dedim. Oturdum, kendisine bir mail yazdım ve hayalimi anlatıp, dört gün izin istedim. Bir dakika sonra yanıt geldi, hemen rezervasyonlarına başla. O anki mutluluğumu anlatamam. Ve her şeyi hazırladım, turumu, rehberimi… Johannesburg’taki toplantılarım biter bitmez, bavulumu Johannesburg havaalanında bıraktım ve bir sırt çantası ile Botswana’ya uçtum. Dört gün hayal gibi geçti. O kadar çok fotoğraf ve video çektim ki… Her gittiğim yerden döndükten sonra o yer hakkında yazıp arkadaşlarımı bilgilendirmeye başladım.  Trafik nasıl, yemekler nasıl, taksi fiyatları ne kadar, gece hayatı nasıl,  hava nasıl, ne kaç para gibi. Yani tamamen pratik bilgiler. Seyahat yazılarım da çok sevilince bunları da web siteme ekledim. Şimdi yetmişe yakın ülke hakkında bu tür yazılarım var. En çok beğenilen ve tıklananlar tabii ki Afrika ve Uzak Doğu. 

Afrika benim bölgem de olduğu için birçok ülkesine gittim. Yine Orta Doğu ve Uzak Doğu’da da birçok yere gittim. Kamboçya ve Filipinler favorilerimin arasındadır mesela. 

-Hayal olmaktan ileri gidemeyen hayallerin var mı?

-Belki eskiden vardı ama artık yok. Çünkü ben 41 sene sonra hayalini gerçekleştirmiş birisiyim. Dolayısıyla kavram olarak sorunuzdaki “ İleri gidemeyen “ sözü benim için geçerli değil. 

Artık hayatımda istediğim her şeyi gerçekleştirebileceğimi biliyorum. İsteklerim bana yön veriyor ve ben onları değerlendiriyorum. Tabii ki olmayacak şeylerin hayalini kurmuyorum. Bu konuyla ilgili Kalemimden Dökülenler’de birkaç tane yazım var mesela… Doruk ve Bars’ın film olmasını çok isterim. Belki senin sayende birileri merak eder ve olur.  İşte o hayal olmaktan ileriye gidemeyen hayalime bir örnek olabilir. 

-Hayatın planları var ama insanlarında planları var. Yaşlanınca ne yapacaksın? 

-Hâlâ aktif çalışıyorum, romanlarıma devam edeceğim. Şu anda daha önce başladığım ama yarım kalan romanımı bitireceğim. Onun için çalışmalara başladım. 

Facebook dünyam öylesine zengin ve orada o kadar güzel arkadaşlarım var ki… Ben onlara benim “Arkadaş Kumbaram” diyorum. Ben bugün kendimce bir yere geldiysem buna ailemin verdiği destek kadar Arkadaş Kumbaramda olan arkadaşlarımın desteğine de borçluyum. Bu arkadaşlıklarımı elimden geldiğince devam ettireceğim. Tabii yazmaya da devam edeceğim. 

Ben bir Carpe Diem’ciyim. Yarına çıkacağımızın garantisi olmayan bir dünyada yaşlanmayı düşünmek bana çok uzak geliyor. Bugün nefes alıyorsam, bu nefesimi de en keyifli, en mutlu şekilde almanın planlarını yapıyorum. 

Ama İstanbul’da yaşlanmayacağım bir gerçek, iş yaşamıma son verdiğimde üzerinde çalıştığım yeni romanımdaki hayatımı yaşayacağım. 

***

Sevgili Haluk,  dünya muhteşem bir oyun alanı. Karşılaştığın her olay hikâye, hikâyelerinin senaryo, senaryolarının film olması, yeni romanındaki hayatı canlı, pozitif yaşaman dileğiyle çok teşekkürler…