Geçtiğimiz günlerde yaşanan ılginç bir haberi size aktarmak istiyorum.

Van'da "doktor yok" denilerek hastaneye alınmayan hamile kadın bekleme salonunda doğum yapıyor. 

Doğum sonrası düşerek başını yere çarpan bebek hayatını kaybediyor. 

Haber hakkında çok fazla detaya girmeyeceğim. 

Yaşanan bu talihsiz olayı tek bir kelimeyle özetleye bilirim sadece.

İhmalkarlık!

Birçoğumuzun hastanede yaşanmış kötü bir anısı. vardır değil mi?

Benimde var tabii.  Hem de çok yakın  zamanda yaşadığım bir olay. 

Geçtiğimiz yazın sonlarıydı. Ayağımda çok fazla önemsemediğim bir yara çıkmiş, Annemin ısrarıyla hastaneye gitmiştim.

Gün boyu yapılan onlarca tetkiklerin ardından, kalbe bağlı damarların tıkalı olduğu ve acilen Anjiyo olmam gerektiği söylendi. Ve hemen ertesi güne randevu verildi. 

Anjiyo kelimesinin bende yarattğı şok etkisini  tahmin edersiniz. 

Haliyle korkuyor insan tabii. "Anjio" bu. Kolay mı? 

Neyse!

Ertesi gün büyük bir moral bozukluğu ile cümbür cemaat soluğu hastanede aldık. 

Benimle ilgilenen doktor o gün izinli olduğu için başka bir doktora yönlendirildim.

Doktor büyük bir dikkatle bir önceki gün yapılan tetkikleri inceledikten sonra gayet kibar bir dille, sizden bir kaç tahlil daha yaptırmanızı istiyorum dedi. 

Her zaman olduğu gibi felaket tellallığı yapan iç sesim konuşmaya başlamış, korkumu birken ikiye katlamıştı.

Hımmm bu defaki sonuçlarda ne çıkacak acaba?  

Kalp krizi riski olabilir mi? yada  kalp yetmezliği.  Eyvah kalbe pil mi takacaklar yoksa?

İç sesim konuşmaya devam ederken ben işlerimi halletmiş, çıkan sonuçları doktorun masasına bırakmıştım bile. 

Doktor çıkan sonuçlara göz gezdirdikten sonra,  herşeyin normal olduğunu ve Anjiyoya gerek duyulmadığını söyleyerek beni kapıya kadar uğurladı. 

Çok fazla şanslı biri olduğum söylenemez. Ama o gün şansım yaver gitmiş ve olmamam gereken bir operasyondan kıl payı kurtulmuştum. 

Doktor arkadaşlar bana kızacaklar belki ama söz konusu olan insan sağlığı ise içimdekileri söylemek zorundayım.

Öncelikle hepimiz şunu kabul edelim. Ülkemizdeki hastanelerde işini iyi yapan doktorda var, kötü doktorda. Bunların içinde sağlık personelide dahil.

Hastaneye kimse keyfi sebeplerden gitmez. Hastaneler adliye koridorları gibi bir yığın hikayelerle dolu. Her türlü yüz ifadelerinin ışık hızıyla gelip geçtiği bir binanın içinde, çoğunlukla gözyaşı ve beklemenin verdiği yorgunlukla oradan oraya koşturan, soru sorulduğunda Danışmanlar, hasta kayıt yapan personeller tarafından azarlanan ve yüksek ses tonuyla cevap vermeleri yüzünden soru sormaya korkan bir dolu insan var.

Huylu huyundan vazgeçmiyor!

Son yıllarda hastanelerde yapılan onca değişikliğe rağmen,

Kapıda ki görevli hala kolordu komutanı havasında. 

Hemsiresi kendisine yöneltilecek en ufak bir soru karşısında patlamaya hazır yürüyen canlı bomba.

Pratisyen hekimleri ise hiç saymıyorum bile, hastane koridorlarında başhekim edasıyla yürüyüşleri görmeye değer. 

Görmemişin oğlu olmuş! 

Bakmayın öyle. Oğlu olmuş sadece. Allah bağışlasın. 

Neyse! Hal böyle olunca ortaya görmek istemediğimiz manzaralar çıkıyor. Hastane personeli ve hastalar arasında yaşanan sözlü sataşma, bağırmalar, çağırmalar ve ne yazık ki kavgaların sonu doktora atılan yumrukla, bazen de sıkılan kurşunlarla son buluyor. 

İnsan ilişkilerinde günden, güne bir dibe vuruş var gibime geliyor. 

Birbirimize tahammülümüz kalmamış,

Kimsenin kimseye eyvallahı yok,

Anlayış, hoşgörü en alt seviyede,

Başka?

Sabrımız yok tükenmiş.

Farklı lisanla konuşuyormuşuz gibi birbirimizi anlamıyor, dinlemiyoruz. 

Özellikle doktorluk gibi insanlarla bire bir ilişkide olunan bir meslekte, insan psikolojisini anlamak, insanlarla iletişim kurabilmek çok önemli. 

Hastaların doktorlardan çok büyük beklentileri yok aslında, tek istedikleri zaten çeşitli endişelerle gidilen hastanede bazı doktorların içlerinde bulundukları ruh halini umursamayan, duyarsız tavırlarına maruz kalmaktan ziyade, biraz olsun insanca muamele görmek istiyorlar ki çok da yersiz bir istek değil bence. 

Biraz sabır, biraz hoşgörü, biraz da anlayış her iki taraftan beklenen de bu.