Büyük bir ihtimalle, ‘Doğu İlleri ve Varto Târihi’ adlı bu kitabı yazdığı için öldürülen idealist öğretmen Mehmet Şerif Fırat eserinde; doğu ilerimizde yaşamakta olan dağlı Türk aşiretlerine niçin ‘Kürt’ denildiğini ve doğu illerimizin Milâttan önceki durumunu ve bu dağlı Türklerin târihî ve gerçek soylarını, bu halkın sonradan hangi çeşit zorlamalar altında kalarak Kırmanç ve Zaza dillerini vücuda getirdiklerini ve niçin öz Türkçe dillerini unutmak-kaybetmek veya bozmak mecburiyetinde kaldıklarını, bu insanların birkaç yüzyıl önce neden kendilerini Türk’ten ayrı bir ırk zannettiklerini anlatıyor. Onların târihini anlatırken de Birinci Dünya Savaşı’nda doğuda cereyan eden olaylar ve Şeyh Sait isyanı hakkında bilgiler veriyor.

Kitap aynı zamanda Doğu Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde  oturan Alevî ve Bektaşî aşiretlerin târihî soylarını, neden Alevîliği benimsediklerini de açıklıyor.  Kitapta yazılanlar, bölgedeki Türklerin yakın çağda nerelerden doğu ilerimize geldiklerini ve ne türlü baskılara mâruz kaldıklarının hikâyesidir. 

Yazar, bütün bunları anlatmaya Varto ilçesinden başlıyor. Varto’da oturan kabileler ve bütün doğu aşiretleri ile Hormek kabilesi hakkında teferruatlı bilgiler veriyor.

Kitabın son bölümlerinde doğu illerimizdeki Türk boyları arasında hâlen yaşamakta olan Türkün eski töre, örf ve âdetlerini ve Şamanlık döneminden kalan inanışları, halk oyunları hakkında okuyucusunu bilgilendiriyor.

Bu bilgileri, târihin ilk devirlerinden başlayarak, daha teferruatlı olarak da en çok Selçuklular döneminden 1928 yılına kadar devam eden şekliyle ele alıyor. Kitabı niçin yazdığını da şöyle açıklıyor: 

‘Hakikatte asil Türk kanı taşıyan ve Türk oğlu Türk olan Varto halkıyla doğu illerimizin çeşitli bölgelerinde oturan Türk ve Türkmen boylarına mensup milletin ve bu çiftçi köylümüzün hâlen Kormanci(*) ve Zaza(**) dil hamurlarıyla konuşmaları bana dert olmuştur. Bu insanların hepsi de bugün Türk soyundan olduklarını bildikleri halde Acem, Arap, Ermeni, Keldani kelimeleriyle dolmuş ve bu suretle anlaşılmaz bir hâle gelmiş, aslında Türkçe olan bu karışık ve mânâsız dilleri bir türlü söküp atamamışlardır.

Ben bu eserimle, bu yurttaş ve kandaşlarımın fikirlerini daha fazla aydınlatacak ve onlara gerçek soy ve dilleri hakkında geniş bilgiler sunmağa çalışacağım.

Her bir karış toprağı Türk ecdadımızın kanlarıyla sulanan ve her bir dağında, ovasında, bel ve geçidinde binlerce Türk şehidi yatan ve her yanı bu şehitlerin adlarıyla anılan, arslanlar yatağı doğu illerimizin, dünyanın kuruluşundan beri Türkün özyurdu olduğunu tarihî kaynaklara ve gerçekliğe dayanarak ispat etmiş bulunmaktayım.

Büyük Atatürk, Millî Şef İnönü ve millî Cumhuriyetin açtığı millî çığır üzerinde millî birlik ve bütünlüğe doğru yürümek, bu dağlı Türk kardeşlerimizin de yurdu ve millî ödevleridir. Bu ödev, bize en doğru yol ve tarikati, Cumhuriyet ve yurt sevgisini, millî birlik ve bütünlüğün korunmasını buyruklamıştır. Türküz, Türkçe konuşacağız. Türk Cumhuriyeti ve Türk yurdunun savunması için ovasında sapan işletecek, dağlarında yeleli arslanlar gibi yurdumuza saldıranlarla dövüşecek, ya gazi veya şehit olacağız.’ (s: 9-11)

Kitabın ilk 5 bölümünde yukarıdaki bilgiler verildikten sonra; 6. Bölümde: Osmanlılar ve Akkoyunlular Devrinde Doğu İlleri ve Dersim, 7. Bölümde: Osmanlı Döneminde Doğu İlleri, 8. Bölümde: Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu İlleri, 9. Bölümde: Cumhuriyet Devrinde Doğu İlleri, 10. Bölümde: Doğu İlleri ve Varto Alevîlerinde Eski Tarikat Töreleri, 11. Bölümde Eski Örf, Âdet ve Millî Oyunlar, 12. Bölümde: Varto Halkının Konuştukları Dil, Erkek ve Kadın Soy isimleri, 13. Bölümde: Coğrafî Bakımdan Varto, 14. Bölümde: Vatro Bingöl Dağları güzel bir Türkçe ile anlatılıyor. 

İkinci Baskısı, 1961 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan eser, 2013 yılında, Hayri Bildik tarafından yayına hazırlanıp 13,5 X 19,5 santim ölçülerinde, 280 sayfa olarak yeniden basıldı.

(*) Kormanci: ‘Kurmanci’ veya ‘Kurmançca’ olarak da anılır. Kürtçe’nin; Soranice ve Goranice gibi üç lehçesinden biridir. Zazacanın da Kürtçenin bir lehçesi olduğu iddia edilirse de ayrı bir dil olarak kabul edilebilir. Çünkü Kırmançlar, Soraniler ve Goraniler, Zazacayı anlamazlar. Kırmançlar, ‘Kürt’ oldukları iddia edilen insanların en kalabalık grubudur. Buna rağmen haklarında söylenenler ve yazılanlar, net bilgiler değildir. Türk aleyhtarı batılıların yeni bir millet yaratma maksadına yönelik siyâsî çalışmalarının doğrulanmayan neticesidir. Milletlerin oluşumu, siyâsî değil, sosyolojik ve kültürel bir hâdisedir. Siyâsî görüşlerle millet yaratılamaz.

‘Kürdolojinin babası’ olarak bilinen Vladimir Minrsky (1877-1966) yazıyor: ‘Kırmanç kelimesi, günümüzden 100 yıl öncesinde bilinmiyordu. Farsça, Arapça ve komşu dillerin lügatlerinde Kırmanç, Kurmanç, Kormanç ve benzeri bir kelime yoktu.’    
(**) Zazalar: Zazaların etnik kökeni hakkında çok değişik ve ispat edilmemiş iddialar vardır. Kürtlerle yakından ilgilenen Rus Doğubilimci Minorsky, Zazaların Kürt grupları arasında yer almadığını ve soylarının Deylemlilere(1) dayandığını yazar. Kendilerinin Zaza olduğunu ileri sürenler ise, Kürt de Türk de olmadıklarını ileri sürerler. İranlı târihçi Kaveh Farukî, Zazalarla Partların(2) güçlü bağı olduğunu belirtir. Türk kültürünü benimsemiş Zazalar vardır ve çoğunluk olduğunu söylerler. Zâten etnik köken, aidiyet duygusu ile irtibatlıdır.
Zazaca: Dilbilimi açısandan Hint-Avrupa dil ailesine bağlı olmakla birlikte; Türkçe, Farsça, Arapça karışımı bir dildir. Kürtçeden tamâmen ayrıdır.

(1) Deylem: İran sınırları içerisinde, Hazer Denizi’nin batı kıyısında bir bölgedir. Tarihte Büveyhoğulları adı ile kısa ömürlü bir devlet kurdular. Abbasi İmparatorluğunu hâkimiyetleri altına aldılar. Tuğrll Beğ, 1055 yılında devleti dağıttı. Deylemliler, Zazalar olarak da anılırlar. Devlet kurdular.
(2) Partlar: Günümüzdeki İran’ın kuzeydoğusunda M.Ö. 224-150 yılları arasında yaşadılar. İranlıların ataları olduğu belirtilir.   
 
YAYIN B BASIN YAYIN DAĞITIM:
Yalı Caddesi, 1675. Sokak Nu: 80/A Alaybey, Karşıyaka – İzmir. Telefon: 0.554-656 95 36 
e-posta: [email protected] 


MEHMET ŞERİF FIRAT:


Zaza asıllı Türk öğretmen ve yazar Mehmet Şerif Fırat 1894 veya 1899 yılında Varto’nun Mezrası olan ve günümüzde ‘Köprücük’ olarak anılan Kasıman’da doğdu. Burada Kasıman aşireti yaşamaktadır. 1 Temmuz 1949 târihinde aynı mezrada, Amcası Halil Kanmaz tarafından öldürüldü. 

Kendisi Hormekli aşireti mensuplarındandı. Tanin Gazetesi’nde yayımlanan ‘İrtica Yılanı Uyanıyor’ başlıklı Varto Mektubu’nu yazdı. Vartolu Alevi Zaza olan Mehmet Şerif Fırat, Zazaların Arap istilası döneminde İran’ı terk ettiklerini ve zaman içinde Türkçe olan dillerini unuttuklarını belirtmiştir. 1948 yılında yayımlanan ‘Doğu İlleri ve Varto Tarihi’ adlı kitabında Hormekli aşiretinin kökenini Harezmlilere bağladı.  Yaptığı incelemelerden elde ettiği neticeye dayanarak günümüzdeki adı Tunceli olan Dersimli aşiretlerin ve Kürtlerin Türk olduğunu ileri sürdü.

Eserleri: *Varto Mektubu: Tanin, 6 Kasım 1947. *Doğu İlleri ve Varto Tarihi: Saka Matbaası, İstanbul, 1948. (M.E.B Yayınları, Ankara 1961.) *Bingöllerin Sesi, Saka Matbaası, İstanbul, 1949. *Târihî Bir Gün: (Yayınlanmadı), Hayat ve Hâtıralarım (İki cilt, yayımlanmadı)


KUŞBAKIŞI:


GÜN SAZAK / Bir şehidin Yolculuğu:


Gün Sazak, 26 Mart 1950 tarihinde; on sekizinci doğum günü olduğunu günlüğüne kaydederken şöyle yazmış: ‘İnşallah, aileme ve vatanıma hayırlı bir evlât olarak yaşarım...’

Bu dileği gerçekleşti, ömrü boyunca ailesine, vatanına ve milletine hayırlı bir insan oldu ve katıksız bir Türk Milliyetçisi olarak yaşadı.

Türkiye'nin buhranlı yıllarında siyasete girerek Milliyetçi Hareket’in saflarında yer aldı, inandığı değerleri korumak ve yaşatmak için tereddütsüz yürüdü. Vuruldu, şehit düştü. Siyaset yaparken dikkatleri çeken kişiliğiyle, bakanlık yaptığı sırada gösterdiği duruş ve icraatıyla, en sonunda şehit oluşuyla Türkiye'nin yakın siyasî tarihinde yer aldı. Zihinlerde ve gönüllerde derin izler bıraktı.

Yazar Himmet Kayahan, 13,5 X 21 santim ölçülerinde 682 sayfa hacimli, Mayıs 2016’da 2. Baskısı yapılan kitabında;  ömür yolculuğu boyunca görüp geçirdikleri, düşünceleri, sevinçleri ve üzüntüleri, hayal kırıklıkları ve başarıları ile Gün Sazak’ı anlatıyor. .

Sâdece Gün Sazak’ı değil; zamanın, olayların, içinde bulunduğu toplumun ve çevrenin meydana getirdiği şartlarla aile fertlerinin, iş ve siyâset çevresini de anlatıyor. Bu yüzden kitap, olaylarıyla, şahsiyetleriyle bir dönemin târihidir.

Bütün bunlara rağmen Gün Sazak’ı anlatmak zordur. Karakterini, düşüncelerini, yaptıklarını yazarak, O’nun portresini çizmek mümkündür. Fakat o portre eksiktir. Çünkü O’nun kelimelere sığmayan, cümlelerle belirlenemeyen bir yanı vardır ki, işte o eksik kalacak. Sevgi ile, dostluk ile, mertlik ile, olgunluk ile, fedakârlıkla yoğrulmuş yüreği… O yüreğin büyüklüğünü, kim, hangi kelimelerle târif edebilir ki…

(Kitabın tanıtım yazılarından derlenmiştir.)

ÖTÜKEN NEŞRİYAT:
İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  Telefon: 0.212-251 03 50  Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr  e-posta: [email protected] 


DIŞARIDA NELER OLUYOR? SONSUZ BOŞLUK:


İnsanoğlunun en çok merak ettiği konulardan biri de Uzay'dır. ‘Dünyanın dışında neler oluyor?’, ‘Evrende yalnız mıyız?’, ‘Başka yerlerde de hayat var mıdır?’, ‘Dünyanın ötesi nasıldır?’, ‘Evren nasıl oluştu?’,  ‘Sonsuz boşluk nedir?’ gibi sorulara cevap aranması, ileri teknolojinin hâkim olduğu günümüzde ilim adamlarını bu konularda araştırma yapmaya teşvik etmiştir.

Çağımızda gençliğin ilgisini en çok çeken konuların başında ‘İnternet’ ve ‘astronomi’ gibi alanların olduğunu görülmektedir. Astronomide zaman içerisinde meydana gelen gelişmeler hem diğer bilimlerin gelişimine hem de günlük hayatımıza önemli katkılar sağlamaktadır. Bu kitapla da gençlere bu kazanımları vermeyi hedefledik... 

Clive Gifford’un yazdığı, Esma Fethiye Güçlü’nün Türkçeye çevirdiği kitap; eğlenceli bir üslup ile gençlerin uzay konusu ile ilgili sorularına cevap veren farklı bir kaynaktır...

TİMAŞ YAYINLARI:    
Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00  
e-posta: [email protected] /  www.timas.com.tr


KARACAOĞLAN:


Ahmet Şükrü Esen, ‘Anadolu Âşıkları’ adı altında devam ettireceği diziyi ‘KARACAOĞLU’ ile başlatmış bulunuyor.

Hayranlarına, kendisinden sonra sevda türküleri söylenemeyeceğini düşündürten uçarı Karacaoğlan, baştan sona sevda, baştan sona memlekettir.

‘Güzel ne güzel olmuşsun…’ diyen halk ozanımızın seveni pek çoktur da, hakkındaki bilgiler çok azdır. Her şeyden önce, doğum ve vefat târihleri bilinmemektedir. 17. Yüzyılda yaşadığı tahmin ediliyor. Asıl adı bile bilinmiyor. Aynı mahlasla şiirler yazmış pek çok halk ozanı var.

Şiirleri aşk ve tabiat üzerinedir. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm… en çok işlediği temalardır. Söyleyiş biçimi kendine özgüdür. Erbabı, bir mısraını okuyunca anlar: ‘Bu Karacaoğlan işidir’ Der. ‘Bu usta işidir…’ der gibi… Âşık Veysel’den sonra hakkında en çok kitap yazılan halk ozanlarının başında gelir. Birçok şiiri bestelendi.

Karacaoğlan, Hazer Denizi’nin doğusundan Balkanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaklaşık 600 yıldır yaşamaktadır. Bu topraklarda yaşayanlar hep O’nun türküleri ile büyüdüler. Onun melodisiyle elleri saz tuttu, O’nun mısralarıyla gönülleri sevdalandı…

Ahmet Şükrü Esen’in derlediği, Prof. Dr. İsmail Görkem’in yayına hazırladığı kitap, 680 sayfa olarak Ağustos 2016’da yayınlandı.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI:
İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri)
Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr  e-posta: [email protected] 
 

KISA KISA… KISA KISA…


1- OSKAR WİLDE’IN SON VASİYETİ: Peter Ackroyd – Çeviren Tomris Uyar / Yapı Kredi Yayınları. 
2- SURİYE – YIKIL GİT, DİREN KAL: Fehim Taştekin / İletişim Yayınları 
3- TÜRK HALK EDEBİYATINA GİRİŞ: Erman Altın. Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış.
4- ESKİ RUSLAR VE BÜYÜK BOZKIR HALKLARI: Lev Gumilev’den Türkçe’ye çeviren: Dr. Ahsen Batur.
Selenge Yayınları.
5- FOÇA TÂRİHİ: Ahmet Vasif Pekin / Ege Yayınları                                                                                                                                       
                                                                              

DERKENAR:


‘KÜRTÇE’ DİYE BİR DİL VAR MI?


Rusya'nın Erzurum konsolosu olarak görev yapmış olan Auguste Jaba, 1860 yılında Kürtçe üzerine derlemelerini yayınlamıştır. Daha sonra da Sen Petersburg Bilimler Akademisi'nin isteği üzerine ‘Kürtçe-Rusça-Almanca Lugat’ isimli 8378 kelimelik sözlük hazırlanmıştır. Bu sözlükteki 8.378 kelimelik Kütçe(?!)’nin; 3080 kelimesi Türkçedir.  Geri kalan 5.298 kelimenin 1030’u Farsça, 1200’ü Zend lehçesi, 370’i Pehlevi lehçesi, 2000’i Arapça, 220’si Ermenice, 108’i Keldanîce, 60’ı Çerkesce,  20’si Gürcüce, 300’ü menşei belli olmayan kelime olduğu anlaşılmıştır.(1)  Elma ile armut toplanamayacağı, toplansa bile yekûnuna bir isim verilemeyeceği gibi, bu kadar farklı kaynaklardan gelen kelimelerle, meydana gelen dile de ‘Kürtçe’ denilemez.

Prof. Dr. Ahmet Buran, ‘Doğu Anadolu Ağızlarının Kelime Haznesi’(2) başlıklı araştırmasında, ‘Kürtçe'de var olan 2000-3000 Arapça ve Farsça kelimenin (aslında sözlüğe bakarsanız 5500) %80'inin Osmanlı Türkçesi, %40-50'sinin de bugünkü Türkçe olduğu’nu ortaya koymuştur. Yeni yayınlanan ve 20.000 kelimelik olduğu söylenen ‘Kürtçe’ sözlük de, ilkinden farklı değildir.

Kürt ayırımcılar Türkçede de, çok sayıda Arapça, Farsça ve Latince kelimeler bulunduğunu ileri sürüyorlar. Önemli olan kelimeler değil, telaffuzdur. Farsçanın ‘nerdüban’ı bizde ‘merdiven’ olmuştur. Arapçanın ‘menare’si ‘minâre’, Farsçanın ‘lala’sı, ‘lâle’ olmuştur. Latince, Fransızca, Almanca ve İngilizce kelimeler de kendi dil zevkimize bürünerek Türkçemize gelin gelmiş, lügatlerimize yerleşmiştir.

Dünyanın tanınmış dilcilerinin bir kısmı, Kürtçenin, Samî, diğer bir kısmı Hint-Avrupa dillerinden olmadığını yazıyorlar.  Latin dillerinden olması da mümkün değildir. Bunlardan biri değilse, geriye Ural-Altay dil grubu kalıyor. Yâni Türkçenin dâhil olduğu grup.

‘Kırmanç’ kelimesi bile Türkçedir. ‘Kurman’ şeklinde Divanü Lügati-t Türk’te vardır.

Tunceli’nin Pülümür ilçesinde kış mevsimine doğru açan bir çiçeğe, mahallî halk ‘Karbelik’ der. Bâzı câhiller, bu kelimenin Kürtçe olduğunu iddia eder. Karın yağacağını belli eden bu çiçeğe, ‘Karbelik’ isminden daha güzel bir ad bulunabilir mi? Bu ince zevk, ‘Cebe Ali’yi ‘Cibâli’, ‘Sangaryos’u, ‘Sakarya’ yapan Türk’ün zevkidir. 


(1) Prof. Dr. Abdülhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası. İlgi Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2010 s: 119)
(2) Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara Kasım 1987, S: 33, s:44-50