Doğduğum yer geçmişim, doyduğum yer geleceğimdir.

“Doğduğun yer mi doyduğun yer mi?” sorusu ile sıkça karşılaşırız. Doğduğumuz yerde doymaya mı çalışsak. Lakin kim kalmış ki doğduğu yerde. Doyduğu yere açılmış engin denizlere açılır gibi, kulaç atarak, kök salarak. Doyduğum yer daha değerli benim için diyenler çoğunlukta gibi. 

İnsan doğduğu, büyüdüğü yerleri özlemez mi? Doğduğum yer annemin kucağına aldığı yerdir, cennetimdir.  “Dünya vatanım,  her yer benim için özel.” 

D Yıllar sonra doğduğum yerin yüzünü değiştirecek, hayat bulacak, can suyu olacak dev projemi aldım elime ve ziyaret ettim.    Zihnimde düşünce baloncukları “Orada doğan bebek, gün geldi doğduğu yer için proje üretti.” diye fısıldadı ve alkışladı. Doğduğum yerde, farklı coğrafyalardan doyduğu yere gelmiş insanlar vardı.  Bu insanlar arasında doğduğu yeri unutanlar bile vardı.

Doğduğu yere geri dönen insanlar da vardı. 

Doğduğu yerde doymaya çalışan insanlar da vardı. 

İnsan bitki gibi nerede yerleşirse, orada kök salıp büyüyor. Çoluk –çocuk, işler güçler, ev, araba doyduğu yerde sahip oluyor. Doğduğu yerdeki acılar,  mutluluklar hatıralar da gözünün önünden geçer film şeridi gibi.

Doğduğum yerdeki anılarım, annem babam gözümün önünden hiç gitmez. Doyduğum yerde, taşıdığım kimlik üzerinde doğduğum yer yazıyor. Hayatın her alanında doğduğum yer benimle birlikte. Unutmam imkânsız. 

Her yerde “doğum yeri, aslen nerelisin?  ?” sorusu ile karşılaşıyorum. Nüfus cüzdanında "doğum yeri" ibaresinin altındaki kenti söylemek yeterli oluyor. Orası benim cennetim. Annemin beni kucağına aldığı yer. Doğduğum, beslendiğim, büyüdüğüm yer. Soyadımı aldığım yer. Kimliğimi bulduğum yer. Doğduğumuz topraklar bizim karakterimizi, kültürümüzü belirler. Doğduğum yerdeki ağaçlara, taşlara, havasına, suyuna, toprağına vefa borcum var.

Yurt dışında yaşayanlar;  mücadele ederek kazançlarını sağlamışlar.  Tercihlerini sorduğumda  “Biz burada büyüdük, alıştık.  Doğduğumuz yere ziyarete gider geliriz. Özlüyoruz, doğduğumuz yerleri ama burası” diyorlar. Yani tercihleri doydukları yer. Hayatın finalinde doğdukları yere gelmek istiyor insanoğlu. “Beni doğduğum topraklara koyunuz.” diye vasiyetleri var. Bu yazıyı kaleme alırken ayna grubunun  “Beni Köyümün Yağmurlarında Yıkasınlar” şarkısı çalıyordu radyoda.  Erhan Güleryüz’ün şarkı sözleri, final sorusuna noktayı koymuş.

“Eğer ölürsem buralarda 

Eğer benim için ağlayan biri varsa başucumda 

Vasiyetimdir beni götürsünler doğduğum topraklara…

Yıl kaç olur, hangi mevsim bilemem,

Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar, yıkasınlar…

Hayatın zorluklarını doyduğumuz yerde çekiyoruz. Doğduğumuz yere gidince doyduğumuz yeri özlüyoruz.

Birçok insana göre doğduğu yer önemlidir. Birçok insana göre ise para kazandığı geçimini sağladığı geleceğini kurduğu ve doyduğu yer. Doğduğumuz yer olmasa, doyduğumuz yer olmazdı.

Mevlana’nın “Pergel Metaforuna” değinmeden geçmek olmaz. “ İnsan bir pergele benzer. Bir ayağı sabit, diğer ayağı ise açılabildiği kadar açılabilmeli.” 

Benim karnım bu coğrafyanın her yerinde doyar. Memleket sevdam hiç bitmez. Doğduğum yeri özlesem de bağlanmışım görünmez köklerle doyduğum yere.  Dünyanın neresine gidersem gideyim, doyduğum yere gelmek istiyorum.

En önemlisi mutlu olduğumuz yerdir.   Alt kimliğim Ankara üst kimliğim İstanbul. 

Doğduğum yer 06 doyduğum yer 34 öleceğim yer meçhul…

Doğallığınızı bozmadan, doğduğumuz ve doyduğumuz yerde açsın çiçekler…