Amme (kamu) İdaresindeki bütün kurum ve kuruluşlar’da, F.T.Ö./P.D.Y. depremi bütün şiddetiyle devam ediyor. Gün geçmiyor ki, şu kurum’dan - bu kurumdan bilmem “şu kadar kişi göz altına alındı veya tutuklandı,” tarzında bir haber çıkmasın. 

Âhirzaman Decâcile’sinin, en şerli’lerinden olan, F.T.Ö.’nün, onun haşâşî’lerinin sızmadığı-girmediği, hiçbir devlet kurumu ve kuruluşu kalmamıştır. Devletimizin en mahrem kalması gereken kurumları, M.İ.T., Bilgi Teknoloji’leri Kurumu, Genelkurmay Başkanlı’ğı, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, bütün Bakanlıklar, aklınıza ne gelirse, bütün kurum ve kuruluşlar... 

Bu kadar kurum ve kuruluşa sızan, hattâ, ba’zı kurum ve kuruluşları, fiîlen, işgal eden bu şerir çete’nin mensuplarının, Diyânet İşleri Başkanlığı’na, sızmadıklarını, hattâ, işgal derecesinde burada yuvalanmadıklarını iddia etmek sadece safdillik olur. 

15 Temmuz 2016 darbe, işgal ve ist’îlâ hareketi teşebbüsünden sonra, “Din Şûrâsı,” toplanmıştı. Bu toplantıya, Cumhurbaşkanımız, Muhterem, Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan adına, Diyânet İşlerini tedvir’le vazifeli, Başbakan Yardımcısı, Numan Kurtulmuş Beyefendi de iştirâk etmişlerdi. Televizyon ekran’larında, Şûrâ’nın tabiî azası olan, geçmiş’te, Diyânet İşleri Başkanlığı yapmış bütün Başkanlar, bir-iki istisna, sırı sıra ön safa yerleşmişlerdi. 

İbretle ve hayretle seyrettim. F.T.Ö. ve Çetesini la’netlemek ve onların dinimizin ve Milletimizin nasıl da amansız düşmanı olduklarını tespit ve ilân için ön safta bulunanlardan birisi hariç, bundan bir önceki, Diyânet İşleri Başkanı, Muhterem Prof. Dr. Ali Bardakoğlu Hoca hariç, diğer’lerinin tamamı ne yazık, şu veya bu şekilde mel’un F.T.Ö.’ye ve çetesine müzâhir olmuşlardır. 

Prof.Dr. Ali Bardakoğlu’ndan önce, 10 yıldan fazla Diyânet İşleri Başkanlığı yapan, aynı zamanda, 28 Şubat döneminin, üniformasız ihtilâl Lideri, Süleyman Demirel’in yakın adamlarından birisi, M.Nuri Yılmaz zamanında, İl Müftüleri, Merkez Teşkilatında kilit noktalara yapılan ta’yinler ve vazifeli olarak yurtdışına gönderilenlerin, hemen hemen, tamamı, F.T.Ö.’nün haşâşî’lerinden idiler. 

2002’den i’tibâren, F.T.Ö. ve Çetesi için onlarca yazı yazmış birisi olarak, günümüzde, herkes’ten ziyâde, ahkâm kesme hakkım olduğunu düşünüyorum. 

Herkes’in dut yemiş bülbüller gibi dilini yuttuğu bir dönem’de, M.Nuri Yılmaz’ın, Diyânet İşleri Başkanı bulunduğu dönem’de, Diyânet İşleri Başkanlığı’nda, tarihinin hiçbir döneminde görülmemiş bid’atler ihdas edilmiş, Formel Hutbe uygulamasıyla, Yurdumuz dahilinde ve yurt dışında hizmet verdiğimiz coğrafya’larda, Cum’a ve Bayram hutbe’lerinde, bin yıldır, zikredilen, Hulefâ-i Râşidîn’in isimlerinin zikirlerinden vazgeçilmiştir. Yeni bir bid’at olarak, terkibi aslâ, du’â, metoduyla bağdaştırılmayacak bir Türkçe du’â ihdas edilmiştir. Evet! Cum’a ve bayram hutbelerinde, hamd ve salât şarttır. Fakat, Hulefâ-i Râşidîn’in isimlerinin zikirleri, an şart, değildir. Ne var ki, durup-dururken, herhangi bir hatip, hutbe’de, Peygamber’imiz ve Âlî için salattan sonra, bilerek Hulefâ-i Râşidîn ve diğer Ashâb-ı Güzîn’i zikretmiyorsa, biliniz ki, onda kalbî bir maraz vardır. 

Üzülerek ifade etmek mecbûriyetindeyim ki, M.Nuri Yılmaz zamanında, F.T.Ö.’nün emri ve ricasıyla ihdas edilen bu bid’atler, maalesef, hâlen de devam etmektedir. Şuurlu ve ehl-i Sünnet akidesine sıkı sıkı’ya bağlı, imam-hatip’lerin dışındaki hatipler, Hulefâ-i Râşidîn’in isimlerini zikretmiyor Cum’a Namazının fesadına sebep olan Türkçe du’â’ya devam ediyorlar. 

M.Nuri Yılmaz zamanında, Kuruluş Kanunu’nda ve Yönetmeliklerde bulunmadığı halde, 80 kişilik, kadrolu, Diyânet İşleri Başkanlığı, Dinlerarası Diyalog Dâire Başkanlığı kurulmuştu. 

Neyi araştıracaktı bilinmez, Diyânet İşleri Başkanlığı bünyesinde, bir Araştırma Merkezi (DİNAM) kurulmuştu. Bu Araştırma Merkezi’nin başına astronomik miktarlarda ücretler ödenerek, kim getirilmişti, biliyor musunuz? Hani, F.T.Ö. tarafından, M.H.P. (Milliyetçi Hareket Partisi)’ini bölüp-parçalamak üzere vazifelendirdiği, parti içinde bir huruç hareketi başlatanlardan birisi olan, eski bir ihtilâlcinin oğlu, Gaziantep Milletvekili, Milliyetçi-Hareket Partisi’nden kat’î olarak ihraç edilen, uzaklaştırılan, Ümid Özdağ... İlişkiler, ilişkiler! Nereden nereye!... 

M.Nuri Yılmaz döneminde, husûsiyle, ba’zı Doğu ve Güneydoğu illerine ta’yin edilen, il müftüleri, F.T.Ö./P.D.Y. Çetesinin tertip ettiği, Dinlerarası Diyalog, İbrâhimî Dinler ve Semâvî Dinler toplantılarına kucak açtılar, her tür, yardım ve desteği verdiler. Meselâ, Şanlıurfa’da toplanan İbrâhimî Dinler toplantısı sırasında, Hıristiyan A.B.D.’li papaz ile, sözde, Lübnan’lı Müslüman Meryem arasında, nikah akdedilmesi emrini veren devrin Şanlıurfa İl Müftüsü, acep şimdilerde nerelerdedir? 

F.T.Ö. Çetesinin ta’yin ettirdiği zamanın Diyarbakır İl Müftüsü, hâlen, H.D.P.’den milletvekili, bir P.K.K. sempatizanı değil midir? 

Mardin’de, Kâsım’iye Medrese’lerinde, Semâvî Dinler toplantılarının yapıldığı yıllarda, Mardin Müftüsü kimdi, hâlen nerededir? 

Tespit edebildiğimiz kadarıyla, bugüne kadar, F.T.Ö.’cü oldukları gerekçesiyle, üç bin kadar, Diyânet İşleri Başkanlığı mensubu, il ve ilçe müftüsü, vâiz, Kur’ân Kursu öğretmeni, imam-hatip ve müezzin-kayyım ile Merkez Teşkilatında vazifeli, me’mur, ihraç edilmiştir. Yüzbinin üzerinde Diyânet’de çalışan olduğuna göre, bu sayı, %3 nisbetinde bir rakama tekâbül etmektedir. Bu ihraçlar, bu cihetten bakıldığında, tam bir aldatmacadır. Kanaatim odur ki, Diyânet İşleri Başkanlığı bünyesinde, F.T.Ö./P.D.Y. haşâşî’si, %60’dan az değildir. 

Efendim, bu kadar personeli uzaklaştırıp, minberleri, mihrapları, kürsü’leri boş mu bırakalım? Evet! Gerekirse boş bırakınız. Haşâşî’ler tarafından işgal edilmeleri yerine boş kalmaları daha evlâdır. Hem niçin boş kalsın ki, olağanüstü hallerde, olağanüstü tedbirlere başvurulur. Çıkarılacak bir Kanun Gücünde Kararnâme ile, diploma yerine, liyâkat ve ehliyet dikkate alınarak, A, B, C, D. test usulüyle değil, en az bir hafta süreyle devam edecek, ehil ve yetkin komisyonlar huzurunda yapılacak, ciddî, imtihanlarda liyâkat ve ehliyyetini isbat edenler, boş kadrolara ta’yin edilebilirler. Emekli edilenler, da’vet edilebilirler, ikâmet ettikleri yerlerde, Cum’a günleri Ramazan’da ve Mübârek gecelerde va’az edebilirler. Böylece minberler, mihraplar ve kürsüler boş kalmaz. Bu satırların yazarı, 71 yaşında olmasına rağmen, va’az’larına devam etmektedir. Dinî hizmette bulunanların emeklisi olmaz, olursa, ancak, Merhûmu olur.  

Diyânet İşleri Başkanlığı’nda, tam bir karmaşa hüküm sürüyor. Diyânet İşleri Başkanlığı’ndan sonra, Teşkilatta, en i’tibarlı makam olarak kabûl edilen, Meşîhat, Şeyhulislâmlık, hatırası, İstanbul Müftülük Makamı, sessiz sedasız, el değiştiriyor. Bilmiyoruz, belki de, kurum içinde normal bir değişikliktir. Ama, her bir harekete muhtelif ma’na’lar yüklendiği bir dönemde, önemli bir makam’da, değişiklik için, elbette bir şeyler söyleniyor. 

Diyânet İşleri Başkanlığı’nda, Diyânet İşleri Başkanı Mehmed Görmez Bey’in üç yardımcısı vardı. Başkan Yardımcılarından, Ekrem Keleş, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı’na, Hasan Kâmil Yılmaz, İstanbul Müftülüğü vazifesinde alınan, Prof. Dr. Rahmi Yaran’dan boşalan İstanbul Müftülüğüne ta’yin edilmiştir. Diğer bir Başkan Yardımcısı, M.Emin Özafşar, Başbakan adına, Diyânet İşleri Başkanlığını tedvirle vazifeli, Başbakan Yardımcısı, Numan Kurtulmuş’un teklifi, Başbakan’ın inhası ve Cumhurbaşkanı’nın tasdîkîyla, yâni, üçlü Kararnâme ile vazife’den alınmıştır. 

İstifâ’larda ve bu gibi vazifeden almalar’da, gerçek sebep zikredilmez de, “Gördüğüm Lüzûm Üzerine,” ya da, “Görülen Lüzum Üzerine,” denilir. 

Prof. Dr. M. Emin Özafşar, “Görülen Lüzum Üzerine,” üçlü Kararnâme ile vazife’den el çektirildiğine göre, ilk akla gelen, F.T.Ö. Mâdem vazife’den uzaklaştırılacaktı, 10 ay niçin beklenmişti? Bugünlerde, Sosyal Medya’da, bu Deccâl için, ta’zim ve iltifatlarla dolu bir ithaf yazısı dolaştırılmaktadır. Bu satırların yazıldığı ana kadar iknâ edici bir cevap verilmemiştir. Hattâ, hiç cevap verilmemiştir. Nedense sükût tercih edilmiştir. 

Ba’zı makamlar şüphe kaldırmaz. Vicdanları kararmış olanlara, badana fırçalarıyla siyah boya sürseniz fark edilmez. Fakat, bembeyaz cübbe giyenlere kurşun kalem değdirseniz, siyah nokta hemen fark edilir. 

Herkes çok dikkatli olmalıdır.