Şimdi, ben, merak ediyor ve soruyorum. Türkiye’nin arasının iyi olduğu ülke kaç tane kaldi? Bu nasıl dış politikadır ki, düşmanın, dostundan daha fazla? Şöyle bir etrafımıza bakalım, Irak, Iran, Suriye, Yunanistan, Ermenistan, hatta Bulgaristan’la ilişkiler limoni… Olumlu değil. Nedendir bilinmez, Esat ve Suriye ile can ciğer kuzu sarması durumundan, ailece tatillerden, nereden, nereye geldik. ’Efendim, Esat, Demokrasiyi uygulamiyormus. ‘Herkes uyguluyor mu?’ Suudi Arabistan uyguluyor mu? Daha, kadınlara sokağa çıkma, araba kullanma hakkı yeterince verilmiyor. Kaldi ki güneyimizde, bir Kürt Devleti olmasın, PYD/YPK olmasın demiyor muyuz? Nereden geldiği, önceleri kimin desteklediği belli olmayan, ISID olmasın demiyor muyuz? Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayız, demiyor muyuz? Esat ta onu diyor. Bizim Mehmetçiklerimizin oralarda ne işi var? Neden 65’in üzerinde, tertemiz vatan evlatlarımızı, şehit verdik? ABD ve Rusya bizi savaştırıyor, zaiyatı biz veriyoruz. Tam oraları karışmışken, Rakka, Mumbic derken, önce Almanya, sonra da Hollanda ile ilişkiler gerildi, bozuldu. Sırada Avusturya, Fransa, Italya var. Avrupa Birliği var. Türkiye’nin Dış Politikası kadar, ekonomisi de iyi değil. Enflasyon artıyor, kur yükseliyor, yatırımlar, onca teşviklere rağmen artmıyor. Tüm işçi alın baskılarına rağmen, 6 milyon işsiz boşta geziyor. Istihdam durumu vahim. Ihracat, turizm gerilemiş, daha fazla ihracata, turizm gelirine ihtiyaç varken,bu krizler çıkıyor. Hollanda’ya 4 milyar doların üzerinde ihracat yapıyoruz. Dış ticaretimiz, 7 milyar dolar. Hollanda, Türkiye’ye 24 milyar dolar yabancı sermaye getirmiş, yatırım yapmış, Hollanda da, 500,000’nin üzerinde vatandaşımız, ekmek parası için yaşıyor. Türkiye’nin ekonomisi için önemlidir. Diyebilirsiniz ki, ey Hollanda, ey Almanya, ey Avrupa Birliği bizim size ihtiyacımız yok. Bunu dersiniz, meydanlar sizi alkışlar, ’dik dur egilme’ diye destekleyebilir. Bu durumda diyecek bir şey yoktur. Yillarca TBMM’de, Milletvekili olarak görev yaptım. Yıllarca, Devlet Planlama Teşkilatı’nda, uzman olarak görev yaptım, Devleti çok iyi bilirim. Ben böyle bir yönetim, böyle bir Dışişleri Bakanı görmedim. Sn. Demirel’in bir sözü vardır. ’Siyaset tıkanınca, Hariciyeciler, Diplomatlar işi çözer’. Ülkeler arasında gerginlikler, hatta savaş durumları çıkabilir. İşte burada, Hariciye, Diplomasi, en önemlisi, Dışişleri Bakanı devreye girer. Dışişleri Bakanları soğukkanlı, uzlaşmacı meselelere üst düzeyden bakan, teenni ile hareket eden insanlar olmalıdır. Birilerinin hoşuna gitsin diye, olur olmaz konuşmaz, söylemlerine dikkat eder, sonradan pişman olup, geri donudu zor olan kelamlardan kaçınır. Ağır sözler, tehditlerde bulunmaz. Gene Rahmetli Demirel’in bir sözüne değineceğim. ’Barışmayı bilmeyen, hiç kavga etmesin’ demişlerdi. Bu noktada, Ana Muhalefet de yangına, ateşle gitmemesi gerektiğini, iktidara, yapıcı öneri ve telkinlerde bulunmasını tavsiye ediyorum. Türkiye Hariciyesi, herşeye rağmen, birbirinden değerli Diplomatlara sahiptir. Çoğu Mülkiyeli olan Hariciyecilerimizin, öneri ve telkinlerine kulak verilmeli, onların yönlendirmelerine uygun hareket edilmelidir. Maalesef, ortaya çıkan son olaylar, Türkiye’nin itibarını zedelemiştir. Buna meydan vermemek, hatta bunu yapanları Dünya Kamuoyu, tarih önünde, mahkum etmek gerekirdi. Meydanlardaki kampanyaları uluslararası ilişkilerde kurban etmemek gerekirdi. Milletlerarası ilişkiler çok farklıdır. Saygınlık, itibar fevkalade önemlidir. Bak, sonra, ondan bundan randevu istersiniz, vermezler. Yakınlarda, 3 adet rapor yayınlandı, birincisi, Türkiye’nin kurucu üye olduğu, Avrupa Konseyinin yasal konularda, görüş aldığı, tüm dünyanın önem atfettiği, Venedik Komisyonu Raporu, ikincisi, ABD Dışişleri Bakanlığının İnsan hakları raporu, bir digeri de, Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hak ve Hürriyetleri Raporu. Bu raporların ayrıntısına girmeyeceğim. Ancak, ülkemiz Türkiye hakkında, fevkalade olumsuz ifadeler yer almaktadır. Bu noktada, aklıma, Rahmetli Özal’la katıldığımız, Özal’ın Türkiye’yi anlattığı, salonda Türkiye’nin ayakta alkışlandığı, Dünya Bankası, IMF, OECD, ABD ve Uluslararası Örgütlerin, Devletlerin ve Milletlerarası fikir kuruluşlarının toplantıları geldi. Türkiye’nin büyük itibarı vardı, o yillarda. Haa şimdi, siz diyebilirsiniz ki, ben bu raporlara değer vermiyorum, kaale almıyorum, reddediyorum. Tamam da, global dünyada, uluslararası ilişkilerin, kaçınılmaz olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Türkiye bu uluslararası camianın, saygı duyulan, tanınan, itibarlı bir üyesi olmak durumundadır. Sizin reddettiğiniz insani değerler, karşınıza, uluslararası platformlarda, dikkata alınan normlar olarak çıkabilir. Netice itibariyle, diğer ülkelerle ilişkilerimizde, Türkiye’nin itibarını yüksek tutacak, tutum ve uygulamalara yer vermemiz, sonunda, ülke menfaatlari açısından pişmanlık duyabileceğimiz, vahim hatalardan kaçınmamız gereklidir.