Kitap Dünyası 

MELUNCANLAR HAKKINDA YAZILMIŞ İLK TARİHİ ROMAN

İnebahtı Deniz Savaşında Haçlılara esir düşen Osmanlı leventlerinin bir kısmı, türlü maceraların ardından yeni keşfedilen Amerika kıtasına sürüklendiler. Bunlardan yaklaşık iki yüzü Osmanlı ile iyi ilişkiler kurmak isteyen Britanya Kraliçesi’nin emriyle, İngiliz kaptan Francis Drake tarafından yurtlarına götürülüp teslim edildi. Bir kısmı ise yeni kıta Amerika’da kaldı. Bir rivayete göre, kaderin kendilerini yurtlarından alıp buralara sürüklemesinden dolayı lanetlendiklerini düşünerek, “Melun” lakabını edindiler. Bir diğer rivayete göre ise, yeni kıtanın yeni sakinleri olan Avrupalı koloniciler tarafından yerliler ve zenciler gibi hor görülen Osmanlı nesli, “lanetlenmiş can” anlamına gelen ”Meluncan” lakabını kendilerine verdiler. Ve tıpkı yerliler ve zenciler gibi dışlanıp aşağılandılar hatta öldürüldüler. Toprakları, evleri ve okulları yakılıp yıkıldı. İş bulamadılar, kendi işlerini kuramadılar, oy hakları olmadı. Meluncan ismi daha sonraları, “tam beyaz olmayanlar” insanların genel adı oldu. Fakat Mine Sultan Ünver’in yeni romanı yalnızca Meluncanları anlatmıyor. 1800’lerin son senelerine uzanarak tarihi bir serüvene kapı aralıyor. 

Lekeli ve yıpranmış bir günlük Meluncanların sırrını çözebilecek miydi? 

Scott Reccardi, Amerikalı dedesinden miras kalan günlüğün büyük bölümünün Osmanlıca olduğunu öğrenince şaşkına döner. Dedesinin ısrarla okumasını istediği bu yıpranmış, lekeli defterdeki sırrın peşine düşüp, Doğu’nun gizemli kenti İstanbul’a gitmeye karar verir. Ancak İstanbul’da gemiden iner inmez, günlüğün şöhretinin kendisinden önce buraya geldiğini anlayacaktır. Büyük Britanyalı casuslar da, Amerikalılar da peşindedir... Osmanlı hafiyeleri de onları adım adım takiptedir. Metni tercüme etmesi için anlaştığı Kâtip Ferruh Efendi ve güzel muallime Ahsen Dilara, Osmanlıca satırların arasında kaybolmuşken, dedesinin tek mirasını çözmeye çalışan Reccardi ise sabırsızdır. Oysa öğrenmesi gereken ilk kural, kulağına Beyazıt Kütüphanesinde fısıldanmıştır: “Olgun bir meyve vardır sabır perdesinin ardında. Dünya sana sabrı da öğretecek, olgun meyvenin tadını da…”

KİTAPTAN ALINTILAR: 

“Amerikalılar hamlelerini hesaplayadursunlar, Hasta Adam’dan en büyük payı hırsla arzulayan Büyük Britanya’nın casusları çoktan haberi almışlardı. Hatta adamlarından birini, Scott Reccardi’nin en yakınına yerleştirmişlerdi. Birçok lisanla yazılan günlük, Osmanlıcaya çevrilirken her aşamasını yakından takip edebiliyordu İngiliz casusu. Scott Reccardi ise dedesinin kendisine emanet ettiği defterin tarihi değiştirebileceğinden habersizdi. Hâlbuki Osmanlı hafiyelerinin, Amerikalıların ve İngilizlerin günlüğe dair merakı, rahatsız edici bir koku gibi İstanbul sokaklarına çoktan yayılmıştı…

Kâğıtlar üzerinde farklı alfabelerde ve lisanlarda metinler vardı. Ancak kendi lisanında olanları anlayabiliyordu ve okuduğu kadarıyla bu günlük asırlar öncesini anlatıyordu. Amerika kıtasının ilk zamanlarından ve Türk denilen insanlardan bahsediyordu. Türklerin, doğunun kadim medeniyeti Osmanlı’nın insanları olduğunu biliyordu. Fakat “Meluncan” denilenler kimdi? Dedesi niçin ısrarla bu defteri okumasını söylemişti? Neden şimdiye kadar kendisi okumamıştı ya da bir başkası? Kafasında pek çok soru vardı…

Günlükte okudukları rüyalarına girecek kadar onu etkilemişti. Tamamını okuyabilmek istiyordu. Zaten İngilizce kısmı en fazla yirmi sayfa kadardı. Kim bilir geri kalanında neler yazılıydı? Bunları yazan zavallı kimdi?” 

“Fani dünyanın, adına Yeni Dünya dedikleri karasında yaşadıklarımıza dairdir.

Kimimiz için cennet, kimimiz için cehennem oldu bu yer… Kazandık ve kaybettik. 

Yazılarım sanat ile de yazılmadı. Gerçi ilk sahifeleri, tekrar yazmak suretiyle sonradan düzelttiğim oldu. Hastalıklarım sebebiyle de yer yer abartıya kaçmış olabileceğimi itiraf etmeliyim. Ve hatta hasta olup sonradan sıhhate kavuşan “aklım” olduğu için, hezeyanlarım ve hasretimin acısıyla, “hiç olmayanı” dahi yazdığımı da düşünüyorum. Ama bilinsin ki, burada olup biteni benden başka kaydeden olmamıştır. Bu nedenle çok defa arzu etmiş ve kimi zaman teşebbüs etmiş olsam da, bu sahifeleri ateşte yakıp yok edemedim. Kimselerin bilmediği hikâyemiz, bir ihtimal basiretli ellere geçer ve yazdıklarım sayesinde bilinir diye umut ettim… 

Mütercim Salih Efendi...”

MİNE SULTAN ÜNVER

1980 Çankırı doğumludur. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi lisansını, aynı üniversitede Geleneksel Türk El Sanatları alanında yüksek lisansını tamamladı. Minyatür sanatçısı olarak Türkiye, ABD ve Avrupa'da sergiler açtı. Minyatür dalında Türkiye genelinde üç ödül kazandı. Üniversite yıllarında başladığı iş hayatına devam etmekle birlikte, çeşitli dergiler için edebiyat, sanat ve tarih alanında öne çıkan simalarla söyleşiler hazırlayıp, düzenli olarak

kültür-sanat ve gezi yazıları yazmaya devam ediyor.

Yazarın Yayımlanmış Diğer Eserleri: 

2011, Nâr-ı Aşk

2012, Sultanın Rüyası 

2013, Hilalin İki Ucu 

2014, Tanzimatın Validesi Bezm-i Alem 

2016, Yanağımda Soğuk Bir Buse

2017, Itri

Sinema Dünyası 

“EĞRETİ GELİN LADİK” 13 NİSAN’DA VİZYONA MERHABA DİYOR!

Yönetmenliğini Zaim Güvenç ve Deniz Güvenç kardeşlerin üstlendiği, senaryosunu Zaim Güvenç’in Şükran Kozalı ile birlikte yazdığı “EĞRETİ GELİN LADİK”; Sinemedya Yapım ve Film Tayfası ortak yapımıyla 13 Nisan’da vizyonda izleyicisiyle buluşuyor. 

Filmin başrollerini Yeşim Salkım ve Sevinç Meşe paylaşırken, diğer rollerde Deniz Güvenç, Zaim Güvenç, İlkay Kayku, Özgür Bacaksız, Merve Aslan Alekber Alekberov, Hakan Eren, Zeynep Aytek Metin, Kerem Poyraz Kayaalp, Gül Gökçe, Nalan Güreş Demirel ve Tarık Günersel bulunuyor.

“Eğreti Gelin Lâdik, kendini fark ediş ve kadınların sıkıştırılmış dünyalarından bir nevi kurtuluş hikayesi…”

Kostak Emine yıllar boyunca Eğreti Gelin olarak yaşadığı için yaşadığı çevre tarafından dışlanır ve yalnızlığa itilir. Üstelik artık Eğreti Gelin olarak bile yaşamıyordur Emine. Genç ve güzel bir kadın olan Lâdik, eskiden Eğreti Gelin olduğu için annesi Kostak Emine’ye tepki duymaktadır. Kocasından da ayrılıp Denizli’den Ankara’ya doğru bir yolculuğa çıkar. Çocukluk arkadaşı Aynimah’ın desteğiyle, Meserret Kahvesi adlı nostalji mekânında müzik öğretmeni olarak çalışmaya başlar. Burada tanıştığı Kerem’le, zaman geçtikçe, duygusal bir birliktelik yaşar. Fakat Lâdik, zamanla insanların para için hırslarını görecek ve kendini hırslı insanların arasında bulacaktır.

Bir zamanlar ağır bir şekilde eleştirdiği annesiyle vuslatı mümkün müdür? Peki zaman, Emine ve kızı Ladik’i yakınlaştıracak mıdır?

“Dışlanmışlığı ile topluma göz gezdiren bir Eğreti Gelin: Kostak Emine”

Yeşim Salkım, filmde Kostak Emine karakterine hayat veriyor. Kostak Emine, kadının sıkışmışlığını ve bu noktadan hareketle onun serbestleşmesini büyüleyici oyunu ile gözler önüne seriyor. Kostak Emine karakteri, bu filmde 2000’li yıllara taşınıyor. Öte yandan geçmişte olduğu gibi kadın günümüzde de eziliyor gün gün yok ediliyor adeta. İlk Eğreti Gelin filmi ile bu filmin Eğreti Gelin Ladik’in neredeyse tek ortak paydası.

Kostak Emine, dışlanmışlığı ile bir yandan topluma göz gezdiriyor. Birçok maske altında, kadının metalaştırılmasına da Kostak Emine’nin gözünden şahit olurken, eğreti gelin olan Kostak Emine bir taraftanda kendini kadınlığını fark ediyor. 

Filmin müzikleri

Eğreti Gelin Lâdik, ilgi çekici müziklerle karşımıza çıkıyor. Ossi Müzik desteğiyle elden geçirilen filmin müzikleri arasında Sezen Aksu’dan Işıl Yücesoy’a birçok sanatçının filmde şarkıları yer alıyor. Filme özgün müzik yapımında Noyan Erdal, Övgü Özparlak ve Sedat Akdağ destek olurken; Orhan Güvenç, Figen Genç, Şafak Yaşar ve Çağla Serin Özparlak ve Hüseyin Kağıt ise birbirinden güzel şarkılarla yorumlarını katıyorlar.

Tiyatro Dünyası 

Çocuklar Dilek Şurubunu Sevdi

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü sosyal kültürel faaliyetleri kapsamında sahnelenen Tiyatro Pasaport çocuk oyunu Dilek Şurubu, minik seyircilerden tam not aldı.

“Ey içeceklerin en güzeli,

Dileğim olsun gayrı…”

İzmir İl Sağlık Müdürlüğü sosyal kültürel faaliyetleri kapsamında sahnelenen Tiyatro Pasaport çocuk oyunu Dilek Şurubu, minik seyircilerden tam not aldı. Ağaçların, bitkilerin, hayvanların, canlı cansız tüm doğanın korunması, çevre sağlığı ve doğa sevgisi konularının ele alındığı çocuk oyunumuz Dilek Şurubu, 25 Mart 2018 Pazar günü Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi’nde sahnelendi. Yaşamın, doğayı kirleten, çevreye zarar veren, hayvanları, bitkileri ve insanları hastalandıran, kötü kişilerden korunmasını ve sonunda, kötü kişilerin de iyileştirilerek her şeyin iyiliğe dönüşmesini, eğlenceli bir sahne estetiği ile anlatan Dilek Şurubu seyircilerine keyif dolu anlar yaşattı. Oyunda, Evrim Ergin Işık, Burak Işık, Esma İş, Ercan Topuz, Sabriye Başaran, Esra Erikmen, Büşra Balcı, Turan Öztürk ve Elif Dalkıran’ın rol aldı. 9-13 yaş grubu çocuklara yönelik olarak, Arzu Kaya’nın oyunlaştırıp yönettiği, Fatih Ertuğrul’un dekorunu yaptığı iki perdelik oyun, bir saat on beş dakika sürdü.  Ücretsiz olarak sahnelenen Dilek Şurubu 12 Mayıs Pazar Günü saat 15:00 Fuar İzmir Sanat Merkezi’nde yeniden seyirci karşısında olacak.

Resim Dünyası 

Evgeniya Lyalina Yağıkoğlu’ndan Nevruz Resim Sergisi  

Başarılı resim sanatçısı Evgeniya Lyalina Yağıkoğlu Türk dünyasından birçok sanatçıyla beraber 21 Mart günü İstanbul’da Topkapı Türk dünyası Kültür mahallesinde Nevruz sergisi açtı. Serginin Açılışını İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul büyükşehir belediyesi başkanı Mevlüt Uysal'ın yaptığı sergi 28 Marta kadar sanatseverlerle buluştu. Serginin açılışında   Evgeniya Lyalina sanatseverlere resimlerini anlattı. Başarılı sanatçı açılışta giydiği şık ve nevruzu çağrıştıran kıyafetle de dikkat çekti. Sergide Türk dünyası- Azerbaycan Kazakistan Özbekistan Kırgızistan ve Rusya Federasyonundaki Kabardey-Bulgaristan, Tataristan, Başkurdistan, Udmurtya ressamlarının eserleri yer almış oldu. Başarılı sergi sanatseverlerden tam not aldı. 

İlknur Gülebaş ile Medya ve Yazarlık Üzerine 

İlknur Gülebaş “ Bedel Hayatımın Kitabı Olacak.” 

Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

İlknur Gülebaş 3 Üniversite bitirdim İstanbul üniversitesi iletişim fakültesi radyo televizyon, Maltepe Üniversitesi iletişim fakültesi görsel basın ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Mezunuyum. Diksiyon, beden dili, şan ve artikülasyon eğitimleri aldım. 12 senedir de televizyon camiasında spikerlik, siyaset programları sundum, editörlük yaptım ve önemli gecelerde sunuculuk yaptım. Halende mesleği severek yapıyorum.

Sizi artık dergi çalışmalarınızla da görüyoruz dergi çalışmalarınızdan bahseder misiniz yazarlığa geçiş nasıl oldu ?

Bu yeni bir heyecan farklı bir duygu. New Göktürk ailesine katıldım orda olmakta ayrı bir duygu Ümit Öner sağ olsun o teklif etti ve bende kabul ettim kendisine de teşekkür ediyorum. New Göktürk’teki bütün değerli kalemlerle de aynı çatı altında olmak büyük mutluluk heyecanlıyım.

Bize yeni çıkacak olan kitap projenizden bahseder misiniz ? 

Adı Bedel uzun zamandır üzerinde titizlikle çalıştığım bir çalışma. Aslında Üniversite tezimdi belgesel çekmiştim 10 gün mahkumlarla yaşadım onların acılarını, sıkıntılarını, özlemlerini, pişmanlıklarını belgesel olarak hayata geçirdim. Daha sonra bunu kitap olarak kaleme aldım umarım beğenilir bende bu konuda heyecanlıyım bakalım okuyucular beğenecek mi göreceğiz.

Kitabınızı farklı kılan özellikler neler ? 

Onların yaşadıkları olayları kendi pişmanlıklarını dört duvar arasında nasıl keşke yapmasaydım dedikleri dünyayı aktarmak ve içlerindeki özlemleri kaleme almak sanırım en büyük özellik diyebilirim.

Edebiyat dünyası da oldukça hareketli yeni kitap çıkaracak bir haber spikeri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz ? 

Ben iddialı değilim bu alanda ama yeni bir şeyler yapmak ve bunu başkaları ile paylaşmak benim için mutluluk takdir okuyucuların.

Son dönemde pek çok insan radyo tv sektöründe yer alıyor radyo tv mezunu olmayanların sektörde yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz ?  

Televizyon dünyası kolay değil. Ben sadece eğitim alan emek veren herkesin yapabileceğine inanıyorum ama öyle göründüğü kadar kolayda değil onu da söylemek istiyorum.

İsminizle anılan söz konusu programı hakkında neler söylersiniz ? Söz konusunu size özgü hale getiren ayrıntılar neler ? 

Söz Konusu programı ağır bir program ve gelen konuklarda çok değerli isimler. En büyük özelliği programın değerli isimlerin gelmesi ve bende bu konuda mutluluk duyuyorum. Programda samimiyet ve içtenlik var ve gelen konuklarda bundan mutlu keyifli buda ekrana yansıyor diyebilirim. 

Türkiye’de son dönemde spikerlik ve sunuculuk kursları da oldukça yaygın bu tür kursları nasıl değerlendiriyorsunuz ? Sadece bu kurslardan mezun olmak televizyonda spikerlik için yeterli mi ?  

Kurslara katılmak bir şeyler öğrenmek güzel bir duygu ama spikerlik mesleği kolay bir meslek değil sadece kursa gitmek ile spiker olunmaz kendinize bir şey katmanız lazım sizin de özveri ile çalışmanız, okumanız ve gündemi takip edip kendinizi her konuda bilgi sahibi olmanız lazım.

Sizce ekranda olabilmek için güzellik şart mı ? 

Spiker olmak bilgili olmak, donanımlı olmak okumak lazım. Bunun yanı sıra güzel olmaktan ziyade  bakımlı olmak şart. Ne olursa olsun ekran karşısındasınız insanlara görsel bir şeyde sunuyorsunuz bunun içinde bakım şart diyebilirim. 

İyi  spikerlik ve sunuculuğu nasıl tarif edersiniz ? 

İyi spiker gündemi takip eden, okuyan ve her konuda bilgi sahibi olan kendine bakan ve devamlı yayına hazır şekilde her daim bulunmaktır.

Sizce Yeni medya geleneksel medyayı yok eder mi bu konuda neler düşünüyorsunuz ? 

Yeni medya güzel ve temiz kullanıldıkça birçok yenilikler de beraberinde getirir. Geleneksel  medya belli kalıplar içerisinde ama her geçen gün yeni şeyler öğreniyoruz ve bizde bunun için teknolojiye ayak uydurmak zorundayız.

Son yıllarda müzik dünyasındaki isimler de sunucu olmaya başladı bu konuyla ilgili neler söylersiniz ? 

Aslında herkes kendi mesleğini yapsa iyi olur ama maalesef spikerlik ve sunuculuk mesleği kolay bir meslek değil ve herkeste yapamaz diye düşünüyorum ki zaten kendilerini zamanla belli ediyorlar diyebilirim.

İlginç bir yayın anınızı anlatır mısınız ? 

İlginç bir anım ismini vermeyeyim bir siyasetçi eski bir milletvekilini ağırladım bir soru sordum biraz sustu sonra biranda önündeki bardağı fırlattı yere attı ne olduğunu anlayamadım kendi de daha sonra fark etti ve birbirimize bakıp güldük reklam girdi ve yayına devam ettik hiç unutamadığım bir yayındır o benim için.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Boş zamanlarımda genellikle kitap okuyorum ve kendime zaman ayırıyorum bu aralar çıkacak kitabımla meşgulüm açıkçası

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Film izlemeyi seviyorum ama o hayatımın filmi diyebileceğim bir film yok. Kitap konusunda da Bedel benim hayatım dönüm noktası olacak diyebilirim kendi el emeğim göz nurum derler ya onun gibi benim için çok değerli ve çok heyecanlıyım.

KırmızıTürk- spiker dünyası hakkında neler söylersiniz ? 

Kırmızı Türk Spiker dünyası bence okul gibi oraya giren bence spikerlik konusunda da başarıyı hak etmiştir diyebilirim bende oradan ödül aldım bu konuda da sonsuz teşekkür ederim hayatımın en güzel ödüllerinden bir tanesi diyebilirim...Spiker olmak isteyen arkadaşlara tek önerim Kırmızı türk ailesine katılmak için çalışsınlar orası okul ve öğrenecek çok şeyleri var diyebilirim ki bende hala bir şeyler öğreniyorum her geçen gün.

Geçtiğimiz yıl başkent ödüllerinde en iyi spiker ödülü de kazandınız bu ödülle ilgili düşünceleriniz neler en iyi seçilmek nasıl bir duygu ? 

Ödül almak dünyanın en güzel duygusu Allah bana niye nasip etsin. Yaptığınız işin birileri tarafından ödüllendirilmesi, takdir görmesi sanırım duyguların en güzeli ve evimin en güzel köşesinde duruyor her gördüğümde doğru meslek yaptığımı düşünüyorum ve daha iyi olmak içinde çalışıyorum.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Gelecek ile planlarım mesleğimi daha iyi yapıp daha iyi yerlere gelip aileme, sevdiklerime bana emek veren insanların yüzünü kara çıkarmadan mesleğimi düzgün, doğru şekilde onların inançlarını bana olan güvenlerini en iyi şekilde yapmak. en büyük arzum diyebilirim.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Beni takip etmeye devam etsinler bana olan sevgilerini, ilgilerini her daim eksik etmesinler....Hepsine sevgiler