Dil, dilim, dilin, dili, diliniz, dilimiz, dilleri, dildiniz. Kelimeleri peş peşe sıralayabiliriz. Fıranz Kafka ‘dil dediğimiz şey kötü bir çeviriden başka bir şey değildir’ anlamında konuşmuş. Neden anlamında dedim?. Çünki asıl diliyle yazdığından değil, Türkçe’ye çevirisinden okudum. O halde Fıranz Kafka’nın dediği gibi diyemem ancak, onun dilimize çevirisinde aktarıldığı gibi diyebilirim. Bizzat Kafka öyle yapmamı söylüyor.

Diller insanların duygu ve düşüncelerini ifade etmek için kullandıkları bir araç. Ama kimi milletlerde, devletlerde, insanlarda bu araç adeta amaç haline gelebiliyor. İşte o zaman dil ırkçılığı ete kemiğe bürünüp ortaya çıkıyor ve giderek insanlığın başına bela oluyor.

Dünyada en gelişmiş dil iddiaları, dünyanın en eski dili iddiaları, dünyanın ilim yapmaya en uygun dili davaları, şu kadar bin yıllık dilimiz davaları ortalığı kasıp kavuruyor.

Sonradan dil felsefesi yapan ilim adamları yapma diller oluşturarak dilin esas olmadığını anlattıkları halde kimse anlamak istemiyor. Esas olan dil değildir. Esas olan insanların anlaşmasıdır.

Aynı dildi konuşan insanların neden anlaşamadıklarını, neden tartıştıklarını, hatta neden sözün bittiği yere gelindiğini, yumrukların, tekmelerin, kafaların karşılıklı olarak savrulduğunu incelemek gerek. Dil bir anlaşma aracı bile olamamaktadır çoğu zaman. Araç bile olamayan şeyin esas olmasının mantıklı bir tarafı olamaz.

Tercümeler, çevirilerden söz ederken mealen demek gerek. Abdullah Işıklar yılların birikimiyle, olayları tahlil ederken sık sık dini kaynaklardan aktarmalar yapar. Bunu yaparken ibareler, terimler, deyimler, özdeyişler, ayet ve hadisler gündeme taşınır. Bir dili bilmiyorsanız, o dile ait bir değeri aktaramazsınız. Aktardığınız ancak mealen olabilir. Şair Ayhan İnal onu birkaç kere konuşmasının başına mealen kaydını koyması için ikaz edince, Işıklar ağabeyimiz hiç ihmal etmeden mealen kaydını koyarak anlatıyor anlatacaklarını.

Doğrusu da budur.

Bir başka dilden aktarmaları mealen kaydıyla almak vermek, aktarmak gerek. Hiçbir dil bir başka dili tam olarak karşılayamaz.

Aslına bakarsak, hiçbir insanın kelimeleri bir başka insanın kelimelerini de tam olarak karşılamaz. Sözlüklerde, lügatlerde, kamuslarda ortalama anlamlar ifade edilir.

Her insanın fıtratı, genleri, yaratılış hususiyetleri ayrıdır ve özeldir. Her insanın var olduğu çevre, yaşadığı tecrübeler, algı alemi, izan ve idrak dünyası, duygular farklı olduğu için bidik kelimelere bilinmedik anlamlar yükler.

İşte anlaşmazlıkların temel sebebi bu farklılıklardan kaynaklanır.

Her insan özeldir. Tektir. Kaderi kendinindir. Yaşayacakları kendine aittir. Bu yüzden her insanın hesabı da özeldir. Ortak sınavda ayrı ayrı soruların muhatabıdırlar.

Ne dediğimi anlatabildim mi? Asla. Çünki aynı kelimeleri kullanıyor olabiliriz. Ama aynı değerde anlamlar yüklemediğimiz kesindir.

Bu yüzden beni anlamanız söz konusu değil. Beni yalnızlığımdan başka sarıp sarmalayacak hiç kimse yoktur.