Bir zamanların oldukça popüler bir şarkısıydı Devlerin Aşk’ı…
Sözlerini Aşkın Tuna’nın yazdığı Seden Gürel’in güçlü sesiyle söylediği bir popüler müzik şarkısıydı.
Devlerin Aşk’ı büyük olur,
 ya dağlar yerle bir olacak ,
ya kıyametler kopacak yada dünya batacak ,
senden öyle ayrılacağım … diye yükselirdi   şarkının nakaratın da Gürel’in sesi..
Aşkın Tuna bu güzel şarkının sözlerini ne düşünerek yazmış bilmem? fakat bana yazımı hazırladığım şu anlarda Türk siyasal tarihimizin ölümsüzleşen yasak aşklarını anımsattı…
Aşk’ın yasağı olur mu? Olur elbette. Fakat aşk yasak olduğunu bilir mi? Halden anlar mı? Sanmam.
Aşk bencil, tekinsiz  ve arsız bir duygudur. içgüdüseldir ve maalesef pek yasak tanımaz. Hatta bu illegal hali aşk’ı ölümsüzleştiren bir unsur olmuştur. Bilhassa sanatçılar için…
Dünya edebiyatının  usta yazarları  en ölümsüz romanlarını bu hususta yazmıştır.  Lev Tolstoy Anna Karenina,  Gustave Flaubert Mademe Bovary,  Balzac Vadideki Zambak, Turgenyev İlk Aşk …
Klasik Türk edebiyatında sık yer etmiş bir konudur, Yasak Aşk olgusu.
Bu romanların içinde şüphesiz en özeli benim için Mehmet Rauf’un Eylül romanıdır. Sabahattin Ali’nin son dönemde çok sık karşıma çıkan ve yeniden popülerleşen kitabı Kürk Mantolu Madonna ise saplantılı bir aşk halini yansıtır. Yaşamı boyunca tek bir kitap okumamış bir insan bile defalarca çekilen Tv dizilerine adını vermiş Halit Ziya Uşaklıgil ’in Aşk-ı Memnu (Yasak Aşk) kitabının bir Türk edebiyatı klasiği olduğunu bilir…
Günümüz yazarlarından Kürşat Başar’ın 1996 yılında yayınlanan kitabı ‘’Başucumda Müzik’ ’ ise gerçek bir yasak aşk’ ın biyografisi olarak şimdiden bir klasik olmaya adaydır. Elbette sayısız eser var. Konu aşk olunca ve malumunuz şairin dediği gibi ‘’Aşk  evrensel yara birimimiz’’ olunca şairler, yazarlar ve sanatçılar  için kusursuz bir esin kaynağı olmuştur yasak marazi aşklar.
Kişisel fikrim hiçbir aşkın  marazi olmamasıdır. Tüm hürriyetiyle yaşandığın da  ancak aşkın aşk olacağıdır. İki kişilik deliliktir aşk. Üçüncü ye yer yoktur ve asla olmamalıdır . Bir insanın sizin için en değerli en kıymetli şey olmasıysa aşk ,paylaşılacak hiçbir şey yoktur orta da .Tabi bu benim fikrim  fakat insanın çelişkilerle dolu olan  karanlık ruhu olmadık işlere kalkışmasa, yukarıda yazdığım hiçbir eser var olmayacak ve biz okuyucular bu güzel romanlardan, şiirlerden, filmlerden mahrum kalacaktık..
Aşk’ın karanlık yönü, ruhumuzun derinliklerindeki anarşisti çıkarabilir. Bir Devletin başbakanı olduğunuzu bile unutturabilir size .Merhum Adnan Menderes’in opera sanatçısı Ayhan Aydan ile olan yasak aşkında olduğu gibi. Aydan’ın yassıada duruşmalarında tanık olarak dinlendiği anlarda söylediği son söz ‘’ben onu çok sevmiştim ’’ hafızalara ve tarihe kazınmıştı. Aşk’ın yasak oluşunun en önemli sebebi merhum Menderes’in evli olması ve sevgilisi Aydan’ın ünlü müzisyen Ferit Alnar’la henüz boşanmamış olmasıydı. Ferit Alnar yetenekli bir sanatçı ancak talihsiz bir adamdı. Sevgilisi ile yolları ayrılmış olsa da idamının ve skandalın ağırlığı büyüktü. Aydan kısa bir süre sonra Londra’da geçirdiği  bir kaza sonucu tek çocuğu olan oğlunu kaybetti. Olayın ardından intihara teşebbüs eden Aydan yıllar sonra bir evlilik yaşadı ancak eşini kanserden kaybetti yaşamının son günlerini İzmir’de geçirdi .Trajedilerle dolu bir yaşam öyküsüydü payına düşen. Bedeli ağır ödenmiş..
Beyefendiler ve onların aşkları  modern zamanların aşk anlayışı ile hiçbir benzerlik göstermez. Onların yaşadıkları aşklar ucuz olmadıkları gibi vasatta olmamışlar.
Bir adamın bir kadına olan aşkı  bazen onun adına kanunlar çıkarıp  bir sultan yaratmasına ,bazense bir figüran kızın meraklı ,masum ,zeki  ve mavi gözlerinde ki ışığı görüp, ona hem ülkenin en meşhur sevilen kadın yıldızı olma, hem de hayat yolculuğunda bir belediye başkanı olabilme yolunda rota çizdirmiştir . Yıkmışlardır tüm  tabuları.
Freud ‘yen teorilerle, onların bir baba ihtiyacının, baba figürünün boşluğunu doldurduklarını sanmıyorum. Elektra kompleks yada dişi oedipus kompleksi teorisini bildiklerini de hiç sanmıyorum. Taş devrinden günümüze değin erkek erkektir .Kadın kadındır işte  düşünen sığ biri de olabilirim.
Biz kadınlar erkek te güç severiz .Burada anlatılmak istenen güç bir cüzdan şişkinliği değildir. Karakter’ de bir güçtür. Bilgi’de bir güçtür. Zeka başlı başına kışkırtıcı bir güç’ tür. Yaşama bakış ve onu algılayış bile farklı bir unsur içeriyorsa güçtür. Nüktedanlık bir güçtür. Kelimeler, ses ve düşünceleri ifade ediş şekli de bir güçtür, diplomasi ve kararlılık da bir güçtür. Cesaret de bir güçtür, bir de şefkatli bir adamsanız o bile bir güçtür. Her insanın ilişki dinamikleri farklıdır..
Ayakları yere sağlam basan hiçbir kadın için  spor bir otomobil ,marka bir saat ,yakışıklılık ,çapkınlık, para, skor, tüm gün kas geliştirmek için salonlarda ter atmak, bir kulüpte tenis oynamak filan güç değildir. Bu sebepten yazıma konu olan devlerin aşk’ı durumu böyle adamların pek harcı değildir. Aşk’ı çabuk tüketen, aranan, bulunca sıkılan kişilerdir böyleleri .Karşınıza alıp iki laf edemezsiniz. Entellektüel kapasiteleri son derece yetersizdir. Marka bir ceketin sezon indirimi için Milano’ya gider shopping yaparsınız, ne biliyim latte falan içersiniz. Çanta, parfüm filan alır size.

Yazar Kürşat Başar yıllar önce çok severek okuduğum ‘’Başucumda müzik’’ kitabında tarihimize kazınmış bir aşkın adeta biyografisini yazmıştı.
Zemin etüdü, risk analizi yapmadan hayatı kıyısından bakarak yaşamayan bir adam ve ölümsüz aşkını kaleme almıştı.
Dönemin DP’li Dış işleri bakanı  diplomat ve siyasetçi Fatin Rüştü Zorlu ve hariciyeci Orhan Kutlu’nun bir dönem eşi olan  Vesamet Kutlu arasında yaşanmış  bir hollywood filmi senaryosu olabilecek bir yasak aşk.. Fakat burada es geçilen Vesamet Kutlunun eşinden ayrılıp hür bir kadın olana kadar, Zorlu’nun bu aşkı arkadaşlık ve sevgi düzeyinden bir adım ileri götürmemiş olmasıdır. Dokuz yıl süren büyük aşk süresince Vesamet hanım bir metres damgasını ömrü boyunca sırtında taşımıştır. Eşi Hanımefendiden uzun yıllar uğraşmasına karşın ret cevabı alarak boşanamayan Zorlu’nun yasak aşkı herkes tarafından, bilinerek 27 mayıs darbesinden sonra DP yöneticileri ile birlikte tutuklanarak 16 Eylül 1961 yılında idam edilerek hayatına son verilmesine dek sürmüştür.
Mutlulukla dolu sürükleyici bir aşk hikayesi olduğu kadar, Vesamet hanımın hayatını darmadağın etmiş bir aşk hikayesidir.
Bir vakitler ülkenin dış işleri bakanının biricik sevgilisi  olan güzel kadın, çektiği ekonomik sıkıntılara rağmen hiçbir varlıklı talibiyle evlenmeyerek, basının para karşılığı konuşması tekliflerini red ederek , asil bir suskunluğu tercih etmiş, ekonomik sıkıntılarını bertaraf edebilmek, kızının geçimini sağlamak amacı ile  Paris’de ütücülük yaparak başka insanların giysilerini ütüleyerek yaşamını kazanmaya çalışmış ,  tüm yaşamı boyunca aşka kapılarını açılmamak üzere kapatmıştır. Her şeye rağmen sevmek böyle bir şey değil de nedir? Belki de bu yüzden o aşkını tarihe kazımış bir kadındır. Fatin Rüştü Zorlu’nun annesi ve kızı Sevin Zorlu tarafından Paris’den yurda getirilmiş ,ölümüne kadar  yadigar olarak himaye edilmiştir. Zorlu’nun sağlığın da  ikisi için hazırlattığı  ev de yaşamı boyunca tek bir eşya ve parke bile değiştirmeden, sevdiği adamın kendisine hazırladığı mabette yas tutmuştur. Kırk yaşından ölümüne değin… Vesamet hanım ve Zorlu’nun aşk’ı bir macera değil ancak büyük aşk olarak nitelendirilebilir.
İşte devlerin aşkı böyle bir şeydir.
Devlerin aşkı büyük olur.Ya dağlar yerle bir olacak ,ya kıyametler kopacak yada dünya batacak senden öyle ayrılacağım diyen o güzel şarkının nakaratının yaşamdaki tekrarı gibidir..
Güçlü, benzersiz ve Gerçektir..