Haftayı üst üste gelen afetlerle geçirdik.

İstanbul’da gök delindi, 

Gündüz ağarmaktan caydı, kaçtı geceye geri döndü.

Şimşekler Zeus’un yıldırımları gibi yere indi indi.

(Herkül çizgi filminin detaylarını kızımdan daha iyi hatırlıyorum galiba )

Sabah erken saatlerde başlayan bardaktan boşanırcasına denilen cins yağmur,  insanları işe giderken yakaladı. Kimi metroda, kimi alt geçitte kimi de metrobüslerde koltuk üstünde ayakta yaşadı. 

Gülerim ağlanacak halime, her şartta eğlencelidir milletim, işe gitme hırsıyla  yüzmeyi göze alanlar oldu. Alt yapısı tüm gayretlere ragmen çözülemeyen şehrin şanssız alt katları suya teslim oldu.

Velhasıl çok değil bir saatte mega kent mestan oldu. 

Yıllarca uğraşılıp; hayııır onu buraya bunu oraya… dökün betonu.. yıkın… lüks inşaat… al tekke ver külah canım İstanbul, acınası görüntülere bir kez daha sahne oldu. 

Yaşam felç. Trafik kontak kapa, dua et !

Karışmış yün çilesine bakar gibi kaldık yine. 

Çile bülbülüm çile.

Milyon dolarlık bütçelerle yapılan metro, metrobüs, tramvay ve tüneller su altında kaldı. Öğlende ölçülen değerlerde metrekareye 91 kilogram yağış düştü. (Bu da 106 yılın en yüksek 3’üncü yaz yağış değeriydi.)

Silivri’de metrekareye düşen 128 kilogram yağış, sonra ortalığı çamur deryasına bıraktı. Bazı ağaç ve direkler devrildi.

Kavşak ve viyadükler suyla kaplandı, bazı metrobüslere su doldu, metro, metrobüs ve tramvay duraklarını su bastı.

Havada karada denizde Amfibik İstanbul cileliydi. Hava sahası üzerine yoğunlaşan elektrik yüklü CB bulutları (Cumulonimbus) pilotlara zor anlar yaşattı. Atatürk Havalimanı’na inemeyen uçaklar havada tur atmak zorunda kaldı. Yakıt kritiğine giren uçaklar başka havalimanlarına yönlendirildi.

Tabii Türkiye için beklenmedik bir felaket değildi bu. Araştırmalara göre hemen hemen her yıl ortalama 24 sel baskını nedeniyle afet yaşanıyor. (Son 10 yılda ise yaklaşık 300’ün üzerinde sel afeti yaşandı ve 500’e yakın kişi hayatını kaybetti.)

Yine sigorta kanalları devrede, bu arada bilgi hatırlatayım. Konutlarda ve küçük işyerlerinde sigortalanma oranının düşük olması nedeniyle sigortalı hasarın fazla olamıyor. Bilinmesi gereken; araçlar için trafik sigortası, sel hasarını; zorunlu deprem sigortası da (DASK), konut hasarını karşılamıyormuş.

İşte bir afette teknik olarak, iklim değişikliğine bağlı yağış düzensizliklerine eklenen bir ekstrem olarak kayıtlara geçti. Kuzeyden gelen serin hava ve yüksek deniz suyu sıcaklıkları birleşince oluşan “Süper hücre” lere ( Süper hücre…bırr adı bile ürpertici ) lanet olsun diyelim. Ve yine yukarı yollayalım.

Bak, 

Başkan doğru söylüyor, “Hassasiyet gösterilirse bu sıkıntıyı hep birlikte aşarız.” 

(Destanları her yere yazdık, yazarız evelallah ! )

Yıllar önce Londra’da istasyonlarını da  su, sel basmış ne var yani. Başkan mutlulukla söylüyor,  “Çok şükür bir can kaybı olmadı” 

Yarabbim bizi koruyup kolladığın için, çok şükür vallahi. Bizim kafalar basmıyor. Yeşile düşman olduk bir kere, agrega kum çakıl seviyoruz. Bizi bu üçlüden ıslah et yarabbi!

Yarabbi bizi betonlardan uzak tut yarabbi! 

Kafalarımızı tünellere sokma, bizi bulaşıcı ihtiraslarla sınama yarabbi !

Bu kadar dua bir müddet daha götürür bizi… derkeeennn…

Dört gün sonra bir haber,

Ege’de deprem. Kos açıklarında 6.6

Buyrun burden yakın ertesi gün o adalara tekne turu planı var. Doğal , yapay her türlü afetle yaşamak zorunda kalıyoruz bu nasıl bir zaman dilimi ya.  Sırayla gelin nolur. İdrak yeteneği arızalı işte. 

Tarihte huşuu içinde geçen bir döneme ışınlayın beni.

Deprem Bodrum ve Datça’da da Kos kadar hissedilmiş. Binalar hasarlı, çok yaralı var. Beyinlerde ki yakın artçıları ise, panik atak sırıtarak bekliyor. Zarar ziyan peşpeşe.

Bayılırız izlemeye,

İzliyoruz izliyoruz izliyoruz.

Sonra… metroya binmek için rutubet kokan istasyonlara da iniyor, tüp geçitleri aşan Marmaray’ların uzun tünellerinde de yürüyoruz. 

Hop slalom! Hop buraya hooop çevir buraya… 

Atlat hoop atlat !

Ceset poşetleri hazır mı? 

Mesele yok o zaman, 

Şu Bodrum’un en modern projesine gidip bir bakalım!

Alt yapı, şehircilik, yeşil alan, drenaj, kanalizasyon… bunlar da ne be ? 

Kazıklar çakıldı mı güzeeelll! 

Denize çok açılmayın yanlız, floraları severim!