İnsanoğlu, çağlar boyunca gelişen, değişen, ilerleyen teknolojik yenilikler, Bilim ve Tıp dünyasının hastalıklara karşı yapılan hızlı ve etkin  müdahaleleri ve erken dönem teşhisleri sayesinde artık  daha uzun süre yaşıyor…
Gelecek de Dünya Nüfusu daha da hızla yaşlanıyor olacak. Günümüz 21.YY Türkiye’sinin, nüfusu da  yaşlanıyor…
Hepimiz çok uzun yıllar boyunca yaşamak ve sorunsuz bir yaşlılık süreci geçirmek istiyoruz. Kalbimizi korumak için doymuş ve trans yağlardan uzak durmamız, akciğer ve damar sağlığımızı korumak için sigara içmemek ,yeni beslenme trendleriyle Protein açısından ne kadar düşük beslendiğimizi göz ardı eden ve binlerce yıllık sofra ve mutfak alışkanlıklarımıza, yemek kültürümüze uymayan, moda beslenme akımlarına uyuyoruz ve sanırım en çok kanser olmaktan korkuyoruz .
Fakat atladığımız çok önemli bir şey var. Uzayan insan ömrü ile birlikte özellikle 2050 yılına kadar daha hızlı bir oranda artacağı  söylenen Alzheimer hastalığını, Demans’ı unutuyoruz… Kalbini sev ve koru(!) derken ‘’Beynini de sev ve koru !’’Sloganına yaşamımız da yer vermediğimiz, es geçtiğimiz bir gerçek…. İnsanların  daha sağlıklı olması ,toplum bilincini artırmak ve farkındalığı yükseltmek için, pek çok farklı kampanyaya pek çok etkili slogan ekleniyor…
“Kalbini Sev’’ gibi… “Sigara sağlığa zararlıdır’’.. gibi… ya da; “Obezite’yi engellemek ve daha sağlıklı olmak için, günde 10 bin adım Türkiye.” gibi…
Günümüzde sağlıklı olmayı istemek, sağlıklı beslenmek, sağlığınla ilgili olmak çok önemli.
Evlerimizde yoğurt mayalamamız gerektiğini, Annelerimiz, Babaannelerimiz biliyordu; ama bizim nesil bu alışkanlığı ancak  bir bebeği olunca  edinmeye başladı. Tabi ev yoğurdu yapabilmek için evlerimize ya da yaşadığımız şehre biraz uzaklıkta olan güvenilir bir mandıradan süt satın almamız gerektiğini de zamanla öğrendik... Yaşadığı 25 katlı Rezidans’ın, penceresinin açılması  mümkün olmayan mutfağın da saksıların içinde kekik ve nane  yetiştiren, seyahate gittiği bir hafta sonu gezisinde Köy pazarında satılan  yerel otlar, ekşi mayalı köy ekmekleri, bal ve çiftlik yumurtalarını  görünce heyecan ve mutluluk içinde  onları satan teyzelere sarılmak isteyen bir nesiliz biz. Sağlığımızı bozacak bunca dış etkenin olduğu İstanbul, gibi bir kentin yaşam ortamında bazen biçare hallerimiz ile  bazen de organik ürün tüketme ve arayıp bulma yolculuğumuz da, mizah konusu bile olabilecek sahnelere neden olabiliyoruz. Sizin, hiç böyle alışverişler ile biten bir seyahat dönüşünüz olmadı mı? “Bunlar, kesin organiktir. Doğal tarımdır. Yerel üretici pazarlıyor ve satıyor’’ diyerek; kilolarca Ezine peyniri, Bursa kestanesi, Kastamonu sarımsağı ile aracınızın bagajını  istifleyip  şehre dönmediniz mi  siz hiç?
Ben, bu tür alışverişleri pek çok kez yaptım. Hatta, kardeşlerimin, kuzenlerimin şakalarına da maruz kaldım. Kendim de bu şakalara, takılmalara  çok güldüm…
Beslenme biçimimiz, yediğimiz, içtiğimiz gıdalar Organik ya da değil, netice de biz insanlar yaş alıyoruz; Yaşlanıyoruz…
Bundan kaçış yok… Bu durum gelişen tüm teknolojilere rağmen, İnsan zekasının yenemeyeceği, tabiatın karşı koyamayacağımız bir  gerçeği. Elbette yaşlılığa bağlı gelişen bazı hastalıklar da kaçınılmaz olacaktır.
Mesela; Unutkanlık. Pek çoğumuz Yaşlılıkta unutkanlığı yadırgamıyor ve çok normal buluyoruz. Siz de ,yaşlılıkta unutkanlığın, gayet sıradan ve normal bir durum olduğunu düşünenlerden misiniz? Ben yaşlılıkla birlikte gelişen unutkanlığın çok normal olabileceğini  düşünenlerden idim.
Bu düşüncemin yanlış olduğunu Türkiye Alzheimer Derneği başkanı, Aynı zamanda uzmanlık alanı Geriatrik Psikiyatri olan Profesör dr: Işın Boral Kulaksızoğlu’nun, Alzheimer hastalığı ile ilgili farkındalığı arttırmak ve Türkiye Alzheimer derneğinin amaçlarını ve faaliyetlerini tanıtmak üzere katıldığı medya bilgilendirme programlarını takip edince fark ettim.
Profesör Işıl Boral, 70 yaşında bir insanının 40 yaşında bir insanın  öğrenme, hatırlama becerilerine sahip olabileceğini yaşlılıkta unutkanlığın sandığımız kadar masum olmayabileceğini belirtiyor ve şunları söylüyor: Demans ,Bir hastalık sürecinin sonucu olarak ortaya çıkar. Dünyada günümüzde 18 milyon ‘Demans’lı hasta bulunmakta ve bu hastaların büyük bir kısmı yüzde 66’sı gelişmiş ülkelerde yaşamakta. Dünya nüfusu yaşlandıkça ‘Demans’lı hasta sayısı hızla artıyor. Ne kadar çok okur, kendimizi entelektüel düzeyde ne kadar çok doldurur ve beynimizi çalıştırırsak, öğrenmekten  vazgeçmezsek bu özellikle biz kadınların o kadar yararına olur .
Çünkü; Bu hastalık daha çok kadınlar da görülüyor…
Okur yazar olmayan, doğru bir şekilde temel eğitimini tamamlamayan, bilgi dağarcığına yenilerini eklemeyen insanlarda, entelektüel düzey düştükçe Alzheimer’ın, “Demans’ın’’ daha sık rastlanan bir hastalık olduğunu ekliyor ve Demans’lı hastaların teşhis,tedavi ve zorlu bakım süreci olabileceğinden  bahsediyordu. Profesör büyük bir  samimiyetle kendisinden bir örnek veriyordu. “Benim bir oğlum var. Eğitim için yurt dışına gitmek istedi. Belki de, yaşamını orada sürdürmek isteyebilir. Bu, şu anlama gelir; Eğer yaşlandığım da, bir gün ben, Demans ile karşılaşırsam kendisinden bana bakmasını talep edemem. Ancak bir profesörün emekli maaşı da özel bir bakım evinin masraflarını karşılamakta yetersiz kalabilir’’… Ülkemizde Alzheimer’lı hastaların yatırılabileceği kurumlar maalesef yetersiz. Bakım için kabul edilen yaşlılarda ise sağlık şartı aranıyor. Kural böyle.
80 yaşından itibaren her 5 kişiden birin de Demans (Bunama) görülebiliyor.
Demans’ın 2 farklı türünden bahsediyor uzmanlar :
 Alzheimer ve damarsal Demans…
Demans hastalığında, kişi artık basit şeyleri bile yapmayı unutabilir.
Günlük kişisel bakımı gibi, isimler  ve tanıdık yüzler gibi…
Demans’lı hastanın bakımı bir bebek bakımı gibi fakat karşınızda bir bebek yok. Hastaların bakımı oldukça güç. Bakıcı tutmak da kalıcı bir çözüm olamıyor. Hastanın bakımı uzmanlık ve sabır gerektiren bir iş ve bakıcı değiştirmek  zorunda kalan yada kalıcı bir bakıcı bulamayan pek çok aile de var. Özel merkezler ise her bütçeye uygun değil maalesef… Bu konuyu hakikatten çok önemsememiz gerekiyor. Bu Hastalık ile ilgili bilgileri konunun uzmanlarıyla derinlemesine konuşmak, farkındalığı artırmak gerek.
Demans’ın dikenli yollarında yürüyen bir kadınla ilgili çok ünlü bir filmi vardır. Bu filmi henüz izlemeyenlere  büyük bir ısrarla tavsiye etmek isterim.
Film 2015 yılında yapılmış olan ve ünlü Amerikalı Aktrist Julianne Moore’un Alzheimer hastası olan bir kadını canlandırdığı performansıyla en iyi kadın oyuncu ödülünü de kazandırmış bir dramdır. Gerçektir, sadedir, düşündürür, farkındalık yaratır ve siz de bir iz bırakır…
Orijinal adı Still Alice olan film Türkçe’ye “Unutma beni’’ olarak çevrilmişti. Film 50’li yaşlarının ortasında bir gün doktor muayenesinde kendisine Alzheimer teşhisi konulan, Columbia Üniversitesinde çalışan ünlü dil bilimci Allice Howland’ın öyküsüdür…
Sürekli yeni şeyler öğreten, öğrenen, araştıran orta yaşlı profesör elli’li yaşlarında mesleki anlamda en verimli çağında Alzheimer hastalığının başlangıç evresinde olduğunu öğrenir. Bu durumu kabullenmek istemez. Unuttuğu kelimeyi bulmaya çalışan, bildiği sokaklarda kaybolan Allice, bu hastalıkla birlikte tüm insani ilişkilerini, kızlarıyla olan ilişkisini ve evliliğini sorgulamaya başlar…Alzheimer’la mücadele etmek için türlü yollar arar..
Filmin bir cümlesi vardır ki; ben de, iz bırakmıştır…
Allice hastalığına rağmen altını çizdiği cümleler ile kürsüde son bir konuşma yapar…
“Tutunmaya çalışacağım şeylerden biri de bugün burada konuşmamın anısı olacak. Elimden gidecek, biliyorum, belki de yarın gitmiş olacak. Ama bugün burada konuşuyor olmak benim için çok anlamlı... Bana iletişime her zaman hayran olan eski beni hatırlatıyor.”
Önümüzde ki hafta yine bir Perşembe yazısında görüşünceye dek sağlık ve sevgiyle….
YAZ BİR KENARA LAZIM OLUR…
Konuya ilişkin farkındalığını arttırmak, dernek gönüllüsü olmak ve bilgi almak isteyenler için; Bu hafta yaz bir kenara lazım olur bölümünde
Türkiye Alzheimer Derneği’nin İletişim Bilgilerini paylaşmak yerinde olacaktır..
H.Rıfat Paşa Mh.
Güler Sokak. No:93
34384 İstanbul Okmeydanı
İletişim : (212) 224 4 189
www.alzheimerdernegi.org.tr
Derneğin çalışmalarında maddi kaynak olarak  kullanılacak olan  kitabın kitapevlerin de satılabilir hale gelmesi için  Türk max televizyonu, Sedef’li Lezzetler programının sunucusu olan Sedef İybar, Türkiye Alzheimer derneğine gönüllü olarak destek vermek  ve yardımcı olmak amacıyla kitapta ki tariflere kendi zarif dokunuşunu da katacak… Kitap, Profesyonel  görseller ile denenmiş tariflerle  hazırlanıp yenilenecek…

Kitabın adı: “Beyin dostu mönüler’’…
“Unutmayalım…’’