Hayatta hiç anlamayacağım birçok şey var. Düşünüp işin içinden çıkamadığım, kendime sorup sorup durduğum şeyler öyle çoklar ki, bu sorular bitmek nedir bilmiyorlar. İyi ki de bitmiyor, tükenmiyorlar. Bu beni öylesine mutlu ediyor ki; yaşama bağlanmak için sıkıca asıldığım bu ipe bir düğüm daha ekliyorlar! 

Boğum boğumum! Belki onlarca, belki de yüzlerce fikrim var. 'Bunları hayata geçirmek için vaktin var mı?' diye sorsa birisi, diyemem ki; evet, var! Hayır, yok! Çünkü hayatımı devam ettirmem için yapmak istemediğim işlerde de çalışmak zorundayım. Gerçek dünyadan bağımı koparamıyor oluşum, bu ipe de asılı kalışım da tam da bu yüzden! 

Benim bu döneme dek sadece gazetecilik yapıyor olduğumu ve hayatımı devam ettiriyor olduğumu sanıyorsanız; pek yanılıyorsunuz. Çatık kaşımın, asık suratımın bir sebebi var. Bazı zamanlar faturamı ödeyemediğim, borcumdan dolayı önünden geçemediğim dükkan, aradığında telefonlarını açmadığım alacaklılar, hattın bir diğer ucunda banka yetkilileri, kiramı ödeyemediğim zamanlarda eve geç girmişliğim var. Ve bunların bana öğrettiği şeyler hiç de yabana atılır şeyler değil. Çünkü hep bir hayalim vardı ve peşinden koşana dek ayaklarımın altından saç telime dek uzanan bu zonklama hissi aklımda takılı kaldı!

Bunları anlatmamın sebebi pek bir farklı. Sanıyorum ki; bunları söylemem de gayet özel oldu. Ziyanı yok, çünkü bunları hiçbir gazeteci bozuntusu söylemeyecektir, ama duyduklarınız sizi düşünmeye sevk edebilir. Ki etsin. Bilirsiniz, belki kulaklarınız boştur ve bir küpeye ihtiyaç duyarsınız. İşte size ne açık büfe akıl ve ruh kırıntısı!

Biliyorum, daha güzel bir geleceğin inşaasını yapar iken insan malzemeden çalıp, çırpmamalı! Düşler kuruyorum, hayallerime bir gün ulaşacak olmamın getirdiği o güzel yarınları! Umut ediyorum, kendim dışımda da insanlara ışık dolu bir yol açmayı! Ve biliyorum; burası dünya ve burada kimse kimseyi düşünmüyor. Asla da düşünmeyecek! Ki sanıyorum; yıllardır delice şeyler düşünüyorum, ama her ne pahasına olur ise olsun, düşündüğüm şeyleri yapacağım!

Ne çok şey istiyorum bilseniz! Ne de çok uçarı, kaçarı fikirlerim var! Hayalleri olan, ama onları gerçekleştirmek için ne yazık ki vakti olmayan insanların varlığından haberdarım. Vaktini sevmediği işler için harcayan, ama aklının bir köşesinde hep yapmak istediklerini düşleyen insanların varlığına minnettarım. Biliyorum, bir yerlerde benim gibi düşünen insanlar hâlâ var! Biliyorum, mutluluk satın alınmaz, ama bazen öylesine faiş şekilde hayaller satılır ki; sevmediğimiz işleri yapıp, durur iken; bir fahişeden farksız olduğumuzun farkında bile olmayız! Fahişeleri mi aşağıladım dersiniz? Hayır, onlar bizden daha onurlular. Biliyoruz yaptığı işi, gücü. Ya bizler? Bizler kimiz? Neye hizmet ediyoruz? Ne yapıyoruz? Bedenlerimiz bir yerlerde varlığını sürdürüyor diye, oraya mı ait sanıyoruz? 

Değiliz! Hiçbir yere ait değiliz! Bedenen bulunduğumuz yerler, bizim olmak istediğimiz yerler değiller! Bir insanın hayatına dokunmak. Ah! Ne de güzel bir histir bilir misiniz? 

Günlük hayatında şen görünen veya görünmek zorunda olan, maskeler takan, ama mutsuzlukları ile her sabah uyanır uyanmaz tekrar ve tekrar yüzleşmek zorunda kalan tüm o insanların mutlu insan rollerini pek de güzel bir biçimde oynadığı bu tatsız, tutsuz ve ekşi dünyada hayatın en içerisinde her gün yeniden rol yapmak zorunda olan tüm insanları kuracağımız tiyatro sahnesinde ağırlayacağız! En acısını ve en gerçeğini yaşıyor iken; nasıl olacak da onlar rollerinin hakkını vermeyecekler? 

Verecekler! Her şey öyle güzel bir anı olarak geçmişte bırakacağız ki, ezildiğimiz günler hatırına başımız dimdik olacak! Size bu gün söylüyorum; belki yarın yapamayacağız bunu. Belki bir yıl kadar sonra. Belki de bir on yıl alacak ömrümüzden, ama sözümüzü yutmayacağız! 

Ki en gerçeği ile ötekileştirilen her şey yanında bizi bulacak. Ötekileştirenin karşısında olacağız. Ki biz o kadar fazlayız, ama farkında değiliz ki; birlikte daha güçlü yarınlar kuracağız. Her şeyin değersiz olduğu şu günlerde, sokağın çocuklarına da dokunacağız. Yetmeyecek, biz inananlar topluma toplumun dışladığı o insanları topluma kazandıracağız. Ki yine yetmeyecek bize bunlar! Yetmeyecek ve ücretsiz konserler organize edecek, gösteriler düzenleyeceğiz. Küçükçe bir tiyatro kuracak, büyükçe hayaller gerçekleştireceğiz. Ve bir dergi çıkarak, içinde umudu besleyeceğiz! Çünkü biliyoruz; bu hayatta ancak hayalleri olanlar ölümsüz olacaklar. 

Ve buna inanan bizler, elbet bir gün istediğimiz tüm bu şeylerin gerçekleşmesine şahit okur iken; yaşamaya fırsat bulamayacağız, ama yine biliyoruz ki; nefes alıyor olmak, yaşamak sayılmaz. Hem, nefessiz kalsak da, ölümsüz olmayı yeğliyor olacağız. Tüm bunlar olduktan sonra hâlâ faturalarımı ödeyemez bir halde olabilirim. Hâlâ yolumu değiştirmeme sebep olan dükkan önleri olabilir. Ve hâlâ bankalar arıyor, daha acısı evimi ipotekliyor da olabilirler. Hiç mühim değil! Çünkü şu dünya üzerinde bir iğne ucu kadar iyilik bırakmıyor isek; yaşam ve diğer tüm tamlamaların ne anlamı olabilir?