Dünyanın güçlü orduları arasında yer alan TSK’nın yaşanan olaylar nedeniyle eski gücünden uzak olduğunu sanıyorsunuz ya; artık yurdumuzu işgal planlarınızı rahatlıkla uygulayabilir, BOP ve Büyük İsrail Projelerinizle bölge haritalarını değiştirebilir, ülkemizi 30 küçük devletçiğe bölme planınızı hayata geçirebilir, Kıbrıs’ta Enosis yapabilir, Ege’de karasularınızı 12 mile çıkarabilir, 18 adamızdan başka  Gökçeada’ya da bayrak dikebilir, kuzu çevirme yapabilirsiniz. (Tabii gözünüz yerse)

Şanlı ordumuz, milletimizin  en çok güvendiği kurum olan TSK, hiç bu kadar aşağılanmamış, halkın gözünden düşürülmeye çalışılmamıştı. 15 Temmuz hain darbe girişiminin 1. Yılında düzenlenen etkinlikler için hazırlanan afişlerden söz etmek istiyorum. Halkına silah çeken, kolu kafası kırılmış, teslim olmuş Türk askerini resmeden bu afişlerle yaratılan algı kimin işine yarıyor, hiç mi düşünmediniz ? Ay yıldızlı üniformasıyla, çelik başlığıyla tüm TSK’ni çağrıştıran bu afişlerdeki asker fotoğrafının yüzüne FETÖ mensuplarının iğrenç suratlarını yerleştirmek çok mu zordu ?

Bugün TV’larda bu afişleri görünce yüreğim sızladı. Bir gazi olarak içimi acıtan bu görüntüler, Peygamber Ocağı olarak bildiğimiz ordumuza, askerimize bir saygısızlık değil midir ? Eğer TSK içinde Devletimize, Cumhuriyetimize ve Atatürk İlkelerine bağlı askerlerimiz olmasaydı bu alçak kalkışma bastırılabilir miydi ? Aslında bir kara propaganda örneği olan bu afişlerde kahraman şehidimiz Ömer Halis DEMİR’in, bu kalkışmaya direnen, hainlere karşı canlarını ortaya koyan askerlerimizin resimleri neden yok ? Körfez Savaşındaki ABD askerinin resmi ne arıyor o afişlerde ?

Birkaç gün sonra 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı’nın 43. Yılını kutlayacağız. Her yıl olduğu gibi, cadde ve bulvarlardaki panolara asılacak afişlerde hangi askerlerin fotoğraflarına yer vereceksiniz, İmamın Ordusu’nun mu ?  20 Temmuz’un peşinden 30 Ağustos Zafer Bayramı geliyor. Sonra 19 Eylül Gaziler Haftası, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 18 Mart Şehitler Haftası afişlerine hangi fotoğrafları yerleştireceksiniz ?  Her biri milletimizin gururu olan bu anma günlerinde geleneksel bir şekilde bütün şehirlerimizin bulvar ve caddelerinde Genel Kurmay Başkanlığı’nın hazırladığı, bir köşesinde Atamızın resminin de bulunduğu afişler süsler panoları., Askerimizin, şehitlerimizin, gazilerimizin görüntülerinden oluşan bu kompozisyonlar, Silahlı Kuvvetlerimize duyduğumuz sevgi ve saygının, aynı zamanda güven duygusunun bir ifadesidir.

Yazımızın başlığında yer alan “ÇUVALCI”, Irak’ın kuzeyindeki ABD birliklerinin komutanı olan ve Süleymaniye kentindeki karakolumuzu basıp 11 askerimizi tutsak ederek başlarına çuval geçiren  Raymond ODIERNO’dur. Bu general ABD Kara Kuvvetleri Komutanı iken , iki buçuk yıl önce mevkidaşı bugünün Genel Kurmay Başkanı Hulusi AKAR’ın göğsüne  Pentagon’da ABD liyakat madalyası takmıştı.

Diğeri, Yunan Genel Kurmay Başkanı Evangelos APOSTOLAKİS ise, işgal ettikleri ve bayrak diktikleri 18 adamıza Yunan Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı ve Başpiskoposu ile birlikte sık sık gelip kuzu çevirmesi yapan kişi.

Aslında Yunan’ın , ABD ve diğer emperyallerin yurdumuzu parçalama ve yüce milletimizi tarihten silme emelleri yeni değil. 100 yıl önce ABD Başkanı Wilson Prensipleriyle gündeme gelen bu senaryo, suratlarında patlayan Sevr sonrası günümüze kadar aşama aşama devam ediyor. Tam amacımıza ulaştık dedikleri günlerde İngilizin, Fransızın, İtalyanın Anadolu’yu paylaştığı, Megali İdea sevdalısı palikaryayı vatanımıza saldırtarak Ankara yakınlarına kadar itekledikleri süreçte, Atatürk ve arkadaşlarının başlattığı Milli Mücadele ile İstiklal Savaşı’ndan sonra kurulan Cumhuriyetimizi adım adım yok etmek istiyorlar. Marshall yardımlarıyla halkımızın üretimden uzaklaştırılması, NATO’ya girişimiz, havacılık ve demiryolu atılımlarımızın baltalanması, ABD’ye verilen üsler ve füze rampaları, barış gönüllüleri, ambargolar, Johnson’un küstah mektubu, haşhaş ekiminin  yasaklanması  v.b. girişimlerle sürdürülen bu amaç son yıllarda hızlanarak yol alıyor.

2 Ekim 2010 tarihli “PARDON BİLE DEMEDİLER” başlıklı yazımızda anlatmıştık. 2 Ekim 1992’de Kararlılık Gösterisi adlı NATO tatbikatında Saratoga uçak gemisinden atılan iki sea sparrow füzesiyle Muavenet adlı savaş gemimizi vurarak komutan dahil beş askerimizi şehit eden, 22 askerimizin yaralanmasına sebep olan ABD, olayla ilgili açılan davada “political question” diyerek sorumluluktan sıyrılmış, tazminat bile ödememişti. Biz de her zaman olduğu gibi bu düşmanlığa sessiz kalmış, acımızı sineye çekmiştik.  

Aynı tavrı 17 Şubat 1993’te Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref BİTLİS’in şehit olduğu olayda da sergilemiştik. Eşref Paşa Çekiç Güç’ün PKK’ya silah ve lojistik destek sağladığını tespit etmiş,  bu kanlı örgütü bitirecek olan “KALE” adını verdiği projeyi Özal’a bile kabul ettirmişti. Olaydan önce sınır bölgemizde denetleme yapan Eşref Paşa’nın helikopteri iki kez ABD  F-16’ları tarafından egzos gazı salınarak yaratılan vakumla düşürülmeye çalışılmış, pilotun ustalığı sayesinde kurtulmuşlardı.  ABD’nin Ankara Büyükelçiliği  eski siyasi komiseri John KUNSTSTADLER, Güneydoğu’ya gitmek üzere Güvercinlik’ten havalandıktan birkaç dakika sonra düşen uçakta Eşref Paşa’nın şehit olduğu olayı sabotaj olarak nitelerken bizim yetkililerimiz uçağın düşmesini  pilotaj hatası ve buzlanmaya bağlamışlardı. 

Dostumuz ve müttefikimiz (!) olarak gördüğümüz ABD’nin yaptıkları bunlarla sınırlı değil. 24 Temmuz 2002’de Nevada Çölü’nde tarihin en büyük tatbikatlarından birini yapmış, 96 saatte Türkiye’yi nasıl işgal edeceğinin provasını  gerçekleştirmişti. Zira Türkiye’nin bir işgal durumunda savunma refleksinin 96 saat içinde harekete geçebileceğini biliyorlardı. Assocıated Press’e göre bu tatbikat senaryosunda  önce büyük bir deprem yaratılacak, sonra Kıbrıs kuşatılacak ve nihayet hedef ülke işgal edilecekti. Zaten ileriki yıllarda Kozmik Oda’nın kapılarının açılmasıyla Türkiye’nin bütün askeri sırlarını ve bir saldırı halinde nasıl direniş göstereceğinin planlarını da ellerine geçirmişlerdi.

Birinci Körfez Savaşı’nda Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necip TORUMTAY’ın istifası, daha sonra gelen İsmail Hakkı KARADAYI’nın Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı kurmasıyla “Türk generaller hizadan çıktı” diyen ve ardından TBMM’den tezkerenin çıkmaması nedeniyle iyice kinlenen ABD, yaptıklarıyla kalmadı, tam olarak ordumuzun belini kırmaya yöneldi. 

Bu arada 1984’ten beri PKK’ya karşı büyük bir mücadele veren TSK’ya yönelik moral bozucu bir takım tavırlar da sergilenmeye başladı. 1974’te Kıbrıs Türkünün özgürlük ve bağımsızlığa kavuşmasını sağlayan TSK’ya karşı AB propagandaları sonucu KKTC’de duvarlara “faşist TSK  ülkeyi terket” sloganları yazıldı. İçerde ise, “askeri vesayet” söylemleri, güya TSK’nın harcamalarını denetlemeye gelen küstah AB komiserlerine gösterilen gereksiz konukseverlik, MGK’nun sivilleştirilmesi, GES Komutanlığı’nın MİT’e bağlanması, terfi ve atamalarda siyasi otoritenin etkili olması, Kara Kuvvetleri logosundan Atatürk resminin çıkarılması girişimleri, bazı siyasilere askerin suikast yapacağı söylentileri üzerine yapılan tutuklamalar, Kozmik Oda’nın açılması ve burada görevlendirilen  hakimlerin devlet sırlarını dışarı sızdırması,  çözüm sürecinde teröristleri görmezden gelin diyen valilerin askere operasyon izni vermemesi gibi örneklerle ordunun moral motivasyonu iyice bozuldu.  

20 Aralık 2003 tarihli Milliyet Gazetesi’nde “ Ben bu taburun marşlarından ve yemek duasından rahatsız oluyor, kendimi kışlada zannediyorum, ayrıca bu mareşal üniformalı Atatürk resmi de sivil meclise hiç yakışmıyor” diyen TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı Adıyaman Milletvekili Hüsrev KUTLU’nun demeci yayınlanıyordu. Oysa o tabur İnönü Savaşlarına katılmış, Milli  Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasında önemli katkıları olmuştu. Çok geçmeden TBMM Muhafız Taburu sessiz sedasız gönderildi, Atatürk resmi ise 15 Temmuz kalkışmasından birkaç ay önce yerinden indirildi ve mecliste bir depoya konuldu.

Bütün bu olanlar ABD’nin de işine geliyordu. 1989 yılından beri ülkemizden kaçarak Pensilvanya’da özel koruma altında tuttuğu FETÖ ve içimizdeki işbirlikçilerin yardımıyla TSK’ya altın vuruşu (!) yaptı.  Sahte deliller ve tanıklarla, iftiralar ve düzmece belgelerle, şimdi çoğu yurt dışında ya da tutuklu olan hain yargı mensuplarıyla Genel Kurmay Başkanı dahil ordumuzun bine yakın general, subay ve astsubayının çok ağır suçlamalarla mahkum edilmelerini sağlayan FETÖ, onların yerlerine doldurduğu alçaklarla 15 Temmuz  kalkışmasını yaptı. Yıllardır sinsice ordumuzun içine yerleştirdiği asker üniformalı hainler eğer başarılı olsalardı belki de bu kutsal vatan toprakları parçalanacak, bu yüce millet birbirine düşecekti.

Vatan ve milletine bağlı askerimiz ve polisimiz ile kahraman milletimizin bu hain kalkışmaya karşı birlikte ortaya koydukları büyük mücadelenin  1. Yılında şehitlerimizi rahmetle anıyor, yaralanan ve malul olan gazilerimize şifa diliyor, saygılarımızı sunuyoruz.

Şimdi burada Sayın Cumhurbaşkanımızdan bir ricamız var. 

Tarihi boyunca “ASKER MİLLET” diye adlandırılan bu yüce ulusun tüm vatanseverlerini inciten bu afişleri lütfen kaldırtın.

Asker uğurlamalarında “EN BÜYÜK ASKER BİZİM ASKER” diyerek haykıranların,

“GİT OĞLUM GİT, YA GAZİ OL YA ŞEHİT” diyerek evlatlarının ellerine kına yakan anaların,

Şehit yavrusunu toprağa verirken “VATAN SAĞOLSUN, BİR EVLADIM DAHA VAR O’DA VATANA FEDA OLSUN” diyen babaların,

İstiklal Savaşı’nda, Kore’de, Kıbrıs’ta ve son hain kalkışma sırasında destanlar yazan Şehitlerimizin, Gazilerimizin ve tüm Mehmetçiklerin daha fazla üzülmelerine, onurlarının kırılmasına izin verme.