Cumhuriyetimizin 93. yılını idrak ediyoruz. En büyük bayramdır (anlayana) kutlu olsun… 
Büyük önder  Atatürk ve arkadaşları, Cumhuriyeti, çok zor koşullar altında, canları pahasına kurdular. 600 yıl dünyaya hükmetmiş, cihan imparatorluğu, dahili ve harici düşmanlar tarafından, yok olmaya mahkum edilmişti. 
Türk toprakları, parçalanmak, yok edilmek, işgal edilmek istenmişti. Atatürk ve Türk Milleti, esareti, kabul edemezdi. İstiklal Savaşı sonunda, Cumhuriyet, bir güneş gibi doğmuştur. 
Büyük önder ‘Ya istiklal, ya ölüm’ demişti. İşte bu ahval ve şerait çerçevesinde, modern ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, Büyük kurtarıcı tarafından kuruldu. Acaba bu Cumhuriyetin değerini  biliyor muyuz? Bugün Türkiye Cumhuriyeti, fevkalade zor ve hayati bir süreçten geçiyor. 
Parlementer Demokratik Rejim, 15 Temmuz’da, bir darbe girişimine maruz kaldı. Türkiye, bu darbenin yıkıcı tesirinden çıkarak, normalleşmeye çaba harcıyor. 
Öte yandan, Türk toprakları üzerinde, bölücülük yapmaya çalışan bir terör örgütü ile hayati bir savaş veriyor. Özellikle, Güney Doğu Anadolu’da yoğunlaşan bu mücadelede, hergün şehitler veriyoruz, içimiz yanıyor, ocaklar sönüyor. 
Sn. Başbakan, artık savunmada değil, hücumda olacağız demesine rağmen, zaiyatımız büyük olmaktadır. Türkiye, bu terör  belasını, bir an önce sonlandırmalıdır. Bu bölücü terörün yanısıra, son olarak, Türkiye, Suriye ve Ortadoğu bataklığına bulaşmak durumundadır.
Türkiye adına, Özel Suriye ordusu denilen, aslında bir çapulcular topluluğu olan bu adamlarla, nereye kadar  gidebilir, korkarım ki, bu işin faturası da, bize çıkacaktır. 
Aslında, Türkiye güneyinde oluşturulacak bir kürt koridoruna, PKK’dan farkı olmayan, YGD-PYD ve diğer düşman güçleri bertaraf etmek durumu ile, karşı karşıya kalmıştır. Bu konu, Türkiye’nin  güvenliği bakımından önemlidir. Yani, Türkiye, üç cepheli bir mücadele içindedir. Diğer taraftan, ekonomik durum da, iyiye gitmemektedir. Büyüme azalmış, ihracat düşmüş, turizm, darbe yemiş, işsizlik, istihdam, tehlikeli boyutlara gelmiştir. 
Uluslararası Rating Kuruluşlarının, olumsuz değerlendirmeleri, önemlidir. Bağırıp, çağırıp, azarlamakla düzelmez. Yabancı yatırımcılar, bunlara bakarlar. Avrupa Birliği ile ilişkiler de, olumlu gitmiyor. 
Bosna Hersek bile Avrupa Birliği  üyesi olacakken, Türkiye’nin asli  üyeliği, başka baharlara, kalmıştır. Başbakan Yardımcısı, Sn. Mehmet Şimşek, gerçekçi değerlendirmede bulunmuş, ’Rating kuruluşlarının olumsuz notlarını, olumluya çevirmek için, yapısal reformları yapıp, mali disiplilni koruyacağız’ demiştir. Diğer taraftan, Cumhuriyet’in 93. Yılında meydana gelen toplumsal olaylar, işin çivisinin çıktığını göstermekte, Türkiye’ye yakışmamaktadır. Bir yaratık, şort giyen kızımıza saldırmakta, insanların yaşam biçimine müdahalede bulunmakta, bir başkası, otobüs şoförüne saldırmakta, kadın cinayetleri artmakta, bir grup maganda, TEM otoyolunu kapatarak, onca vatandaşın gözü önünde, tehlikeli gösteriler yapmakta, emniyet güçleri, bunlara seyirci kalmaktadır. Bayramlarda trafik kazalarında, en az  100  kişi ölmektedir. Hapisanelerde yer açmak için, 60.000 mahkum salıverilmiş, ortalık, hırsız, katillerle  dolmuştur. 
Türkiye’nin dış politikada da, büyük sıkıntıları mevcuttur. İşte bu şartlar içinde, Türkiye  Cumhuriyetin yildönümünü idrak ediyor. Hep  düşünürüm, hep isterim. 
Bu güzel ülkenin  vatandaşlarının, İsveç, Norveç, İsviçre gibi refah ve üstün Demokrasi ve insanca yaşama standartlarında yaşama hakları neden yok? Hak etmiyorlar mı? Cumhuriyetin yıldönümleri, bir bakıma hesaplaşma, muhasebe etme dönemleridir. 93 yılda, büyük işler yapmamıza rağmen, bir türlü  muasır medeniyetler düzeyine neden ulaşamıyoruz? Bunun sorumluluğu, Türkiye’yi idare eden  iktidarlara aittir. Her ülke ileriye, refaha giderken, biz nereye gidiyoruz? İnanıyorum ki, Büyük önder Atatürk’ün gösterdiği ışıklı yoldan, asla ayrılmamalıyız ve de her zaman onun, en olumsuz şartlarda bile, ifade ettiği, “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur’’ ifadesini, aklımızdan  çıkarmamalıyız.