Tam 92 yıl önce bugün Cumhuriyet ilan edildi. Peki, Cumhuriyet bir gecede mi ilan edildi? Şüphesiz ki hayır. Tarih kesintisiz olarak devam eden bir süreçtir. Tanzimat ve Meşrutiyetin ilanı yönetim şeklinin değişmesini hedeflemese de anayasal olarak ülkenin daha demokratik yönetilmesini, padişahın yetkilerinin sınırlandırılmasını hedeflemekteydi. Ardından Birinci Dünya Savaşı’nın ağır yenilgisi… Sonra zafer ile neticelenen İstiklal Savaşı…  Cumhuriyete giden yolun taşları Anayasanın ilanı ve Meclis’in açılması ile yavaşa yavaş döşeniyordu. Şimdi ise kurtarılan vatan üzerinde yeni bir ülke inşa edilecekti. 
Mustafa Kemal “Cumhuriyet fikrini” elbette ki yeni benimsememişti. Nerdeyse bir ömrünü bu fikre adamıştı. Bu fikrin oluşmasında Fransız İhtilali ve Genç Osmanlıların etkisi açıktı. Bununla birlikte aldığı eğitim, yetiştiği çevre de çok önemliydi. Özellikle Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Montesquieu, Voltaire, Rousseau gibi düşünürler de fikirlerinin şekillenmesinde etkileri büyüktür. Öyleyse Cumhuriyetin ilanı için bir takım hazırlıklar yapılması gerekiyordu. Beklenen fitil 23 Ekim günü ateşlenecekti… 
23 Ekim 1923 tarihinde Ordu Müfettişliğine atanan Ali Fuat Paşa Meclis İkinci Başkanlığı görevinden istifa ederek meclisteki ikinci önemli koltuktan birini boş bırakıyordu. Ertesi gün Ali Fethi Bey hem Başbakanlık hem de İçişleri Bakanlığı görevinin ağır geldiği gerekçesi ile bakanlık görevinden istifa ediyordu. Ülke bir anda hükümet krizinin eşiğine gelmişti. 26 Ekim gecesi Çankaya’da toplanan hükümet mensupları tamamen istifa edeceklerine ve kendilerine yeniden görev verilirse kabul etmeyeceklerine dair sözleştiler. 27 Ekim günü Fethi Bey’in istifası ile bir hükümet krizi ile karşı karşıya kalındı. Yeni Bakanlar Kurulunun 29 Ekim günü tespit edileceği kararlaştırıldı. Böylece Mustafa Kemal’in taşlarını silah arkadaşları ile birlikte döşediği yolun sonuna geliniyordu. 
Mustafa Kemal 28 Ekim akşamı Çankaya köşkünde verdiği yemekte “Efendiler görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı davete onlarla müzakere ve münakaşaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü onların zaten ve tabiaten benimle bu hususta hem fikir olduklarına şüphe etmiyordum. Hâlbuki ki o esnada Ankara’da bulunmayan bazı zevat salahiyetleri olmadığı halde kendilerine haber verilmeden ve rey muvaffakiyetleri alınmadan cumhuriyet ilan edilmiş olmasını vesileyi iğbirar (kırılma) ve iftirak (gücenme) addettiler” diyerek Cumhuriyeti ilan edeceklerini söylüyordu. Cumhuriyetin ilan edilmesi düşüncesi üstü kapalı olarak Gazi’nin beyanatlarında yer almış, aylar öncesinde basına yansımıştır. Öyle ki bu konuda birçok gazetede neşriyatlar yapılarak tartışılmıştır. 
Yemekten sonra İsmet Paşa ile Çankaya köşkünde yalnız kalan Mustafa Kemal Paşa kanun layihasını hazırladır. Artık birinci madde ile her şey kesinleşmekteydi. “Türkiye Devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir”. Kanun maddeleri 29 Ekim günü sırasıyla okunarak görüşüldü tartışıldı.  Sonunda Yaşasın Cumhuriyet! nidalarıyla alkışlar eşliğinde kabul edildi. Tüm yurtta 101 pare top atışıyla 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilan edildiği duyuruldu. 
Cumhuriyetin ilanından bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti birçok şey yaşamış, çok merhalelerden geçerek dimdik bugünlere gelmiştir ve daha nice senelere gelecektir. Sözlerimi Atatürk’ün söylediği bir söz ile bitirmek istiyorum. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır.” Evet, Türkiye Cumhuriyeti payidar kalacaktır. Cumhuriyetimizin 92. Yaşı kutlu olsun!