Pazartesi günü Cumhuriyetimiz 95 yaşını idrak edecek. Bütün yurtta ve dünyada Türk aleminde coşku ile kutlanacak.

Ben daha şimdiden bu kutlu ve yüce günü en içten dileklerimde kutluyor ve Cumhuriyetin kurucu kadrosunu başta Ulu Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız Atatürk olmak üzere, en yüksek saygılarımla ayakta selamlıyorum.

Ben Cumhuriyetin 15nci yılında doğmuş, Cumhuriyeti iliklerime kadar özümsemiş ve O'nun nimetleri ile büyüyüp O'na hizmeti şiar edinen, katkısız bir Cumhuriyet çocuğuyum.

Sevgili okurlarım, sizinle şöyle zaman tünelinde kısa bir gezinti yapalım, ne dersiniz?

30 Ağustos'ta Afyon Ovasında Yunanistan'ın o tarihe kadar çıkardığı en güçlü ordusunun imhasından sonra malumları Türk Ordusu, 9 Eylül'de İzmir'e girmiş, 18 Eylül'de de Anadolu'da tek Yunan askeri bırakmamıştı.

Artık Cumhuriyet'in önündeki dar boğaz açılmış sayılırdı. Mudanya'da da bütün Trakya Yunan işgalinden kurtarılmış sıra barışa gelmişti.

İtilaf devletleri Lozan'da yapılmasını kararlaştırdıkları Barış Konferansı'na Ankara'nın yanında İstanbul'u da davet ediyordu. Oysa 23 Nisan'dan sonra TBMM Hükümeti Ermenistan'la, Sovyet Rusya ile, Afganistan'la anlaşmalar yapmış, itilaf grubundan Fransa ile de yaptığı Ankara Anlaşması ile Çukurova'daki Türk - Fransız harbini sonuçlandırmıştı. Bu anlaşmanın hiçbirinde İstanbul Hükümeti yer almamıştı.

Ankara'nın elini zayıflamaya maluf bu İngiliz oyunu, TBMM tarafından 1 Kasım 1922 de Saltanat kaldıralarak bozulmuştu. Artık uluslararası  alemde Osmanlı son bulmuş son padişah Vahdettin de 17 Kasım'da İngiltere'ye sığınmıştı. Artık Lozan'da Türkiye'yi sadece ankara temsil edecekti. 

Değerli okurlarım, aslında adı konmasa da 23 Nisan 1920'den beri Ankara hükümeti bir Cumhuriyetti. Kendi üstünde başka bir gücü tanımayan, yaşama ve yürütme yetkilerini bizzat kullanan TBMM hükümeti, yani Ankara hükümeti anayasası da olan bir Cumhuriyetti.

Bu anayasaya göre bakanlar kurulu, TBMM başkanının teklif ettiği üyeler arasından meclisce seçiliyordu. Bu usul hem seçimi hem de bakalnlar kurulu içinde uyum sağlanmasını zorlaştırıyordu. 

Lozan'ın ardından Rauf Bey'in başbakanlıktan ayrılmasından sonra TBMM'deki siyasi gruplaşmalar arasındaki anlaşmazlıklar bir kriz patlak vermişti. Ve ta ki anayasadan kaynaklanan bu sorunun kökten halli gerekiyordu. Daha Erzurum'da Mustafa Kemal Paşamız, Mazhar Müfit Bey'e bahsettiği Cumhuriyet'in artık zamanı gelmişti. 

Hazırlanan anayasa değişiklik teklifi 29 Ekim 1922 Pazartesi günü saat 18.00 sularında TBMM'de "Yaşasın Cumhuriyet" tezakuratları arasında kabul edilmiş, hemen akabinde de Mustafa Kemal Paşa oy birliğiyle cumhurbaşkanı seçilmişti. Cumhuriyet aynı gün saat 20.30 da bütün şehirlerimizde 101 pare top atışı ile ilan edilmişti.

Şimdi sıra, Balkan Harbi'ni takiben 6 yıl süren savaşta bütün kaynaklarını tüketen 4 yıldır da düşman çizmesi altında yokluk ve yoksulluk içinde yorgun ve bitkin Türk Milleti ile yanmış, yıkılmış, talan edilmiş bir halde, sanki yangından çıkmış Anadolu'yu kurtarmaya gelmişti. 

Değerli okurlarım, mahkumları tam altı yüz yıl dünyanın en büyük ve güçlü imparatorluklarından biri olan Osmanlı İmparatorluğu 19 uncu yüzyılda, ne yazık ki gücünü büyük ölçüde kaybetmişti. 1854 ten beri borçla yaşayan devlet, borçlarını ancak yeni borçlar alarak ödeyebiliyordu. Bir müddet sonra borç bulamadığından borçlarını da ödeyemeyen devletin borçları kurulan Düyun-u Umumiye tarafından devletin gelirlerine el konarak ödeniyordu.

İşte bu şartlarda 1. Dünya Harbine girerken; bütçesi 30 milyon olan Osmanlı'nın borçları 1 milyar 600 milyon altın lira idi. 2 milyon kilometrekareye yakın koca Osmanlı coğrafyasında, çok patika olan 9 bin km kara, 6500 km demiryolu şebekesi ile Ulukışla'ya kadar demiryolu, daha sonra da yayaya alarak İstanbul'dan Erzurum'a ancak bir buçuk ayda gidilinebiliyordu. Eğitim seviyesi çok düşük (Okuma yazma oranı %2-7) , sanayi ise yok gibi idi. 

Bu asırların ihmali ile dünyanın en geri kalmış ülkelerin arasında olan son Osmanlı toprağı Anadolu'da, Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde kahraman Türk milleti batının desteklediği zalim Yunan ordusuna karşı canını dişine taktı, direndi, geçit vermedi. Kadını ile erkeği ile yaşlısı ile genci ile eşi menendi görülmemiş efsana bir milli mücadele sonunda onu Afyon ordusunda imha etti, kaçabilenleri İzmir'de denize döktü. Anadoluyu zalim düşmandan temizledi.

Ardından Lozan'da Cumhuriyet'in tapusunu söke söke alan Mustafa Kemal Paşa kılıcını kınına koyarak büyük bir azimle modern Türkiye'yi inşaaya başladı. Bilinen reformları kısa sürede hayata geçirdi. Eğitimde, kültür ve sanatta, sanayide, modern hayatın her alanında Türk milletinin refah ve zenginliği için büyük atılımları gerçekleştirdi.

Cumhuriyetin ilk 1923 - 29 döneminde Türk akademisinin ulaştığı %8.5, 1930-39 döneminde ulaştığı %11.6 lık büyüme hızı, ortaya konan performansın en açık işaretidir. 

95 yıl içinde Cumhuriyet, hep büyük atılımlarla büyüyüp ve gelişerek, bugünün dünyasının seçkin, güçlü ve gelişmiş ülkeleri arasındaki yerini almıştır.

Ne mutlu bizlere.

Varlığıyla ne kadar övünsek azdır.

Cumhuriyet'in değerini kavrayıp onu yücelterek yükseklere taşımak kararlılığı içinde başta edebi başkomutanımız Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarına ve Cumhuriyet'e hizmet edenlerden ebedi hayata intikal herkese Ulu Tanrıdan rahmet diliyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.