Geçici Meclis Başkanımız Sayın Baykal, “MİLLİYET” Gazetesine şöyle buyurmuşlar: (-: Yemin töreninde Meclis’teki tabloyu herkes gördü. Yüksek teslimiyet var. Çok renklilik var. Çoğunluk var. Demokrasimize sıçrama yaptıracak yeni bir durum var. İnce Demokrasiye geçiyoruz şimdi. Bunun gereğini yapmalıyız. Türkiye’nin bir çok sorunu çözülebilir. Avrupa yapıyor. Biz de yapabilmeliyiz. Başarırsak muhteşem olur.)
Evet! Sayın Baykal’ın hakları var. Büyük Millet Meclisi, dünlere nazaran, hayli farklı bir görünüm sunmaktadır. Gazetelerin sıralamasına göre: “Roman, Ermeni, Süryani, Ezidi, Engelli ve Başörtülü” vekillerden oluşmaktadır.
Evet, bunun adı, “çoğulcu, çok renkli bir Meclis” olmaktadır. Gösterilen listede bulunan Ermeni’lerin başta gösterilmesi ve Türk-Parlamentosu’ndaki derin mazisine bir nebze olsun olumlu olarak temas edilmeli idi!...
Her ne ise, bu kadarına da şükretmek lazımdır!... Zira, yıllarca bu kadarı dahi gösterilmemiş, Ermeni Cemaati bir hiç sayılmış ve sadece seçimden seçime, kapı’sı çalınarak, sadece oy’u istenmiştir o kadar!...
Dolayısıyla, Parlamentomuza Ermeni Cemaatinden Milletvekili seçilmesi biz, Türk-Ermeni Cemaati’ni hem sevindirmiş ve hem de endişeye sevk etmiştir!...
Niçin böyle olmuştur? Bunun için böyle olmuştur; Türkiye Ermenilerini, resmen temsil eden, “Kum-kapı Ermeni Patrikhanesi”dir ve asırlardır bu durum değişmemiştir. Patrikhane’nin kendine has problemleri olabilir ve bu tabii bir olaydır. Ancak, Patrikhane’nin “cismani ve sivil” meclisten kurulu bir heyete mezkûr konuyu görüştürüp, bizzat Patrikhane’nin seçeceği Milletvekili namzetlerini, liste halinde Devlete sunması mecburidir. Aksi taktirde; “Milletvekili seçilen şahıs” Türk-Ermeni Cemaati’ni değil, üyesi olduğu siyasi kuruluşun temsilcisi sayılır. Başka Kavimleri bilmem ama, bu tavsiye, Ermeni Kavimi için zaruridir. Niçin zaruridir onu da söyleyeyim; Ermeniler ve Ermenistan, Türkiye düşmanları açısından gayet değerli bir kozdur ve de her fırsat bulunduğunda; Ermenistan ve Ermeni Meselesi, temcit pilavı gibi Türkiye’nin önüne sürülür.
Dolayısıyla; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Parlamentosu’nda Ermeni Cemaatinden herhangi bir ferdin şu veya bu Parti’den Milletvekili seçilmesi, onlar açısından hayli değere haizdir.
İşte bizim Ermeni Cemaati olarak tedirgin oluşumuzun asıl sebebi budur. Kaldı ki, başımıza herhangi bir siyasî yanlış zuhur edecek olursa, bizi ilk tanımayan, bugün bizimle aynı safta (!) görünen siyasiler olacaktır.
Biz, Türkiye Ermenileri bunun bir çok çeşidini en acı şartlar içinde görmüş ve yaşamış bir Cemaatiz. Ermenilerin bir ata sözü vardır ki, bu konuda kalıp gibi oturur: “Portzvazı, gırgin portzelı himarutyune!” Yani: “Denenmişi, tekrar denemek aptallıktır.” derler.
Biz Türkiye Ermenileri, herhangi bir siyasi fikrin ne peşinden gitmeye ve ne de benimsemeye uygun bir toplum değiliz. Yani, hemen her meselemizi, “Kadim Ermeni Kilisesi” nezdinde çözüme bağlamaya mecburuz! Bizim, Kilisemiz için “Ortodoks” tabiri kullanılması ki, Patrik Ğosrof Cenapları da mezkur tabiri kullanmıştı.
Kısmen de değil, tamamen yanlış ve siyasî açıdan bizler için tehlike teşkil eden bu tabiri, söylendiği zaman da ve şimdi de şiddetle reddetmişiz.
Kadim Ermeni Kilisesi, kendine has bir mezhebe sahiptir ve o mezhep, kurucusunun adını taşır: “SURP KRİKOR LUSAVORİÇ”. Dolayısıyla, Biz, Ermenilere: “LUSAVORİÇAGAN, AREVABAŞT, AREVAVORTİ” denir.
Kadim Ermeni Kilisesi şayet kendi haklarından vazgeçer de “Ben Ortodoksum” derse, kendi millî varlığını, bizzat kendisi yok etmiş olur ki, böylesi hayati bir hatayı yapmasını beklemek ise, açık gözle rüya görmeye benzer!.. Zira, Ermeni Kilisesi böylesi bir millî hataya düşer de Ortodoks mezhebinden olmayı kabullenirse, otomatikman “Fener-Rum Patrikhanesine” tabi olmuş olur ve böylece Ermeni Kilisesi, tarihe gömülür gider!...
Bilhassa “TÜRKİYE ERMENİLERİ TARİHİ” adlı eserimde bu konuyu detaylı şekilde işlemiştim.
“KAMP ARMEN” meselesine gelince.
Aziz Türk Devleti, daha evvel elimizden alınan kadim vakıflarımızı, aynen iade etmiş ve bizleri ziyade sevindirmiştir. Dolayısıyla, bir Protestan kuruluşu ve bizim Patrikhanemize tabi bulunmayan Tuzla menşeli kampın da bizleri fazlaca tedirgin etmemesi lazımdır. Sonu neye varır, nasıl neticelenir orasını bilemem ama, Parlamento’ya girer girmez, tek yönlü isteklerle, pişmiş aşa su katmayalım derim!..
Biliyorum; her zamanki gibi, şahsıma karşı menfi açıdan tavır alınacak, akla gelmedik iblisliklerle, nice yalan ve iftira bir diğerini izleyecektir?!..
Fakat, her ne melanetlik yapılırsa yapılsın, her zamanki gibi dönüp dolaşıp, kürkçü dükkânını boylayacaklardır!.. Çünkü onların bir türlü kavrayamadıkları husus şudur: (Dünya üzerinde ne soydaşlık ve ne de Dindaşlık) söz konusu olamaz. İnsanların yegâne soydaşlığı, yegane Dindaşlığı kendi yaşadıkları ülkedeki insanlarla bir bütün olarak yaşadıklarında kıymet ifade eder; “İslâm, Hıristiyan ve Musevi” bir bütün teşkil ettiğinde, o gücü, Hz.Allah’tan gayrı hemen hiç bir kuvvet yıkamaz.
Bu durum, aziz ülkemizi parçalayıp yutmak isteyen ve asırlardır bu iğrenç arzularından bir türlü vazgeçmeyen Emperyalist Devletlerin ekmeğine yağ sürmekten gayrı hemen hiçbir mana ifade etmez!...
Bu konuda yıllardır sürdürdüğüm mücadelemde bana karşı çıkan ve fakat bu fikriyatlarını açık olarak meydana koymayan veya koyamayan, mensubu bulunduğum, Ermeni Cemaati içinden bazı hayasız ve Allahsız kimselerin aleyhimde akla gelmedik dedikodular ve kendilerine yakın buldukları bazı Bab-ı Âli Gazetelerinde aleyhimde yalan, yanlış bir sürü ithamlar ileri sürerek, Ermeni Cemaati’nde beni sevenleri de, şahsımdan uzaklaştırabilmek gayreti gütmüşlerdir... Ne var ki, o iğrenç icraatları hiçbir işe yaramamış, beni sevenlerin ekseriyeti ben kardeşlerinden asla kopmamıştır.
Tuzla’daki Protestan Ermenileri kampına (KAMP ARMEN) adının konmuş olması bile, bizlere ne derece yabancı olduklarının en bariz delilidir. Türkiye’de yaşadığımıza göre: “ERMENİ ÖĞRENCİ KAMPI” denemez miydi?...
Her ne ise geçelim!...
Şöyle deniyor: (-: Gençler hâlâ direnişte ve halen Hırant Dink’i ruhunu şad etmek için bekliyoruz.)
Gördüğüm kadarıyla, merhum Hırant Dink, “siyasî istismar” konusu edilmektedir!... Söz konusu olan öğrenci kampı değil de, Hırant Dink’in kimliği imiş hissini uyandıran bu durum. Hiç de iç açıcı görünmemektedir!...
Merhum Hırant Dink’in bir çok basın beyanatını, vefatı itibarıyla TV’lerde kendi görüntüsü ile verildiğini hepimiz de gördük ve ben hayretler içinde kaldım?!... Çünkü, merhum Dink’in fikir yapısının doğrudan benimki ile eşit seviyede olduğuna şahit oldum?!...
Demek ki, merhum Dink son yıllarında benim fikir yapımı benimseyerek, o paralelde beyanatlarda bulunmaya başlamış?...
Bu durum nasıl olmuş? Son yıllarında yurtdışı gezilerinde acı gerçekleri görebilmiş ve fikir yapısında değişiklikler meydana gelmiş!...
Ne denir, İlâhi adaletin tecellisi!...
Baştan beri aleyhimde bulunan merhum Dink ve refikası Raşel, hayatlarında bir sefer olsun benimle ne karşılaşmış ve ne de herhangi bir sohbetimiz olmuştur. Ancak, buna rağmen aleyhimde nice iftiralar bir diğerini izlemiş ve hatta, Kum-Kapu Ermeni Patrikhanesi de mezkur icraata ortak koşmuştur. Hem de Sayın Mutafyan Patrik Cenapları’nın bir kere olsun şahsımla görüşüp, konuşmaları olmadığı halde?!.. (sağlam olduğu dönem).
Bahsini ettiğim kişilerden şahsımla görüşmek isteyen varsa ki, hiç sanmıyorum. Devamlı yazarı olduğum (İZ Yayınları), (Önce-Vatan) gazetesi ve (Kubbealtı Fotokopi). adreslerimden arayabilirler.
Sayın (AGOS Gazetesinde) cevap yazılacak olursa, benim haberim olmaz. Çünkü mezkûr Gazete’yi okumak alışkanlığım yoktur. Dahası; gıyabımda veryansın edilen hiçbir gazete vs. makbulüm olamıştır ve de olamaz!
Dahası, Ermeni Cemaatini resmen temsil eden iki günlük gazete mevcuttur: (MARMARA ve JAMANAK) iki gazete dışında hemen hiçbir mevkute Ermeni Cemaatini temsil etmez. Ne şekil yazı olursa olsun sadece kendisini ırgalar.
Kadim Ermeni Kilisesi’ni ve Ermeni Patrikliği’ni hiçe sayarak: (Biz Ermenice bilmiyoruz. Duaları ve hutbeleri anlayamıyoruz.) diyerek, kadim Kilisemizi ve hizmetkârlarını hiçe sayan kimseler, daha sonra sıkıştılar mı: (Ne yapalım Türk Hükümeti böyle istiyor) diyenler olduğunu Türk-Ermeni Cemaati mensupları arasında konuşulup durulmaktadır!...
Ben şimdi açık seçim yazıyorum: Türk Devlet ve Hükümeti, böylesine basitlikler yapabilecek, sıradan bir devlet değildir! Ve tarihinin hiçbir devrinde böylesi küçüklüklere yer vermemiştir.
Kadim Ermeni Kilisesi; “Lisanında da, ibadetinde de tamamen hürdür ve Türk Devleti var olduğu müddetçe de hür kalacaktır.”
Ermenice bilmeyen taşralı Ermeniler içinde öğrenmek isteyen var ise, “Ermeni Öğretmenler Birliğine” başvursun ve böylece lisan dersi alsınlar.
Saygı ve iyilik dileklerimle.