Türk Lirası demek; Türk halkı demektir.

Türk’ün Lirası, diğer milletler nezdinde maddi, rakamsal görünümüdür, değeridir. 

Türk Lirasının muhteviyatı; Türk toprağıdır, malıdır, eğitimidir, evidir, fabrikasıdır, yatırımıdır, tütünüdür, buğdayıdır, şekeridir, pancarıdır, ormanıdır, havasıdır, hayvanıdır, siyasetidir, devletidir, demokrasisidir, dış ve iç politikalarının gücü, doğruluğudur, geleceğidir ve en nihayetinde canıdır. Yani bizzati kendisidir.

Ama cananı değildir… 

Canan başkadır ve önemlidir. Çok farklı kriterler ile değerlendirilir. Rakam ile ölçebilmek kolay değildir. Mânadan, genden, kandan, yürekten gelir. 

Bugün madden, bizden daha çok güçlenmiş ülkeler belki kaderimizi yönlendirebilir ama “canan” tüm hesapları bozar. 

Başka milletlerin, parasal istatistikleri ile kıyaslayarak konuya daha da hakim olabiliriz. 

Bunun için öncelikle bir baz yıl belirleyelim… Örneğin 2002 yılı olsun. 

Türk halkının para gücünü göreceğimiz için; diğer ülke halkı para gücü her örnekte “1” olacaktır. 

Genel ifadesi ile ölçümlenmiş döviz kurlarını inceleyeceğiz.

Amerikan halkının 2002 yılındaki maddi değeri, gücü; Türk halkının maddi değeri, gücü ile kıyaslandığında 1,43 idi. Bugün ise 4,00 oldu. Demek ki bu süreçte Amerikan halkı bizden 2,8 kat daha fazla güçlenmişler.

Avrupa halkının ise 2002 yılı değeri, maddi gücü 1,29’du. Bugün 4,95’dir. Bu sürede bizden 3,83 kat daha fazla güçlenmişler.

Amerika ve Avrupa klişe… Sürekli onların paraları ile konuşulduğu için ilk olarak onlarla başladık.

Şimdi de Bulgar halkının durumuna bir bakalım;

Bulgar halkının 2002 yılı maddi değeri, gücü 0,37 idi. Bugün 2,55… Yani bu süreçte bizden 6,74 kat daha güçlenmişler. Evet, yanlış okumadınız neredeyse bizden 7 kat daha güçlendiler !..

İsviçre halkının maddi gücü 0,87 iken bugün 4,22… Ve bizden 4,84 kat daha güçlenmişler.

Avustralya halkının maddi gücü 0,73 iken bugün 3,07… Ve bizden 2,33 kat daha güçlenmişler.

Norveç halkının maddi gücü 0,16 iken bugün 0,52… Ve bizden 3,19 kat daha güçlenmişler.

Kanada halkının maddi gücü 0,89 iken bugün 3,11… Ve bizden 3,46 kat daha güçlenmişler.

Rumen halkının maddi gücü 0,47 iken bugün 1,07… Ve bizden 2,28 kat daha güçlenmişler.

İngiliz, İsveç, Japon, Kuveyt, Suudi Arabistan gibi ülke halklarınında maddi güçleri bize nazaran artmıştır.

Bu rakamlara bakınca ucuzlayan paramız gibi dursa da aslında ucuzlayan kimliğimizdir…

Maalesef ki!  “Muasır Medeniyetler Seviyesi” hedefimizden şaştık... Son yıllarda en fazla maddi değer kaybeden ülkeler içerisindeyiz.

Ve bunun sebebi daha önce bakanımızın da söylediği gibi “Türkiye algısının bozulması” olabilir… Ama bu ifade ile olaya bakınca “elimizde olmayan sebepler” gibi duruyor.

Fakat elimizde… Algının bozulmasının sebeplerini derinlemesine incelediğimiz de konu hakkında daha doğru bir yaklaşım sergileyebiliyoruz. 

Algımızı bozabilecek sebeplerin detayına, yaşanmışlıklara bir göz atalım; 

İlk olarak tabii ki sürekli cari açık vermemiz, dış borcumuzun düzenli olarak artması, bütçede faiz yükümüzün artması, özelleşmelerin ardından faaliyeti duran bir çok fabrika, özelleştirmeler ile sosyal devlet olgusunun değişmesi, sosyal güvenlik açıkları, iş kazaları, pazardaki enflasyon ile resmi kurumca açıklanan enflasyon arasındaki dev fark, terör, OHAL, ergenekon davaları, kozmik oda talanı, kumpaslar, darbe girişimi, Ankara’ya Kürdistan bayrağının çekilmesi, hapis cezası alan gazeteci ve sanatçılar, Reza Zarrab ve davası, eğitim sistemi, ayakların baş olması ve öğrencilerin yeni düzenleme ile öğretmenlere not vermesi ve performansını değerlendirmesi gibi maalesef çok fazla konu var.

Ve bu yaşananlar ve devamında madden ucuzlamamız ile görüldü ki dilimiz de ucuzladı. Türkçemiz de bozuluyor. Mesela plaza Türkçesi diye bir dil çıktı… Gençlerimizin garip kısaltmalı konuşmaları oldu… hatta Osmanlıca sesleride yükseldi. 

Ve son olarakta esnaflarımızdaki tabela krizleri… Bir çok yerde Türkçe tabela bile asılmıyor… Mahallede yaşayan Türkler, hafta boyunca televizyonlarda isyan etti.

Lâkin güçsüzleştirildiğimiz bu dönemleri önceleri de yaşadık. Tarih sayfalarında bir dolu örnek var… İthal bağımlısı ilk defa olmuyoruz. Kendi ülkemizde başka milletlerin paraları ile ticaret yapıyoruz. Herkezin dilinde dolar… Dolara ve haliyle sahibine borçlandık. Günün koşullarına uygun değişimi gösteremedik. Maddeye değer vermedik ama maneviyatı hiç elden bırakmadık…

Ve onlar “cananı” hiç yenemediler… Mânayı, vicdanı, aşkı, sevdamızı aşamadılar. 

Güçsüz bırakılabiliriz, yere serilmiş görülebiliriz. Ama kalkmasını da biliriz. Azimle çalışmasını da, yeniden kalkınmasını da, teknolojiye ayak uydurmasını da biz çok iyi biliriz… 1920’de kurtuluş mücadelesinden çıkıpta, 1940’ta bu vatanı uçak bile ihraç edecek duruma getiren ve uçak ihraç eden yine bizlerdik…