Sevgili okuyucularım, tabii ki bilenleriniz vardır 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günün olduğunu ama ben yine de günün mana ve önemine binaen bu yazımda çocuk haklarından bahsetmek istedim.
Bizde çocuktuk.
Bunu unutmayalım!
Bu günün küçüğü yarının büyüğü...
Hepimizin bildiği bir atasözü vardır. "Ağaç yaşken eğilir"
Çocuklarımıza daha küçük yaşlarda aile içinde örnek olacak davranışlar sergilemeliyiz ki; çocuklarımızda bizlerden feyz alsınlar ve gelecek yaşantılarında tüm aldıkları eğitimi önce kendilerine sonra da topluma faydalı olarak göstersinler.
Çünkü ilköğrenimler görerek, işiterek ve tatbik ederek, aile içinde anne ve babadan öğrenilir.
Sonra çevresel faktörler işin içine girer. 
Evet, sonrasında da okul hayatı başlar.
Edinimler okul yaşamı boyunca çok önem kazanır.
Sonrasında yaşam savaşı başlar...
Çocuklarımızın haklarına sahip çıkarak, her zaman onların yanında olarak, bu savaşta galip gelmelerine destek verelim. Şimdi konunun teorik bilgilendirmesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birleşmiş Milletler'in 1940'larda kuruluşundan bu yana çocuk hakları hareketi olarak dünya üzerinde her zaman ilgi görmüştür. 20 Kasım günü günümüzde Evrensel Çocuk Günü (Universal Children's Day) veya Çocuk Hakları Günü olarak kabul edilmiştir.
"20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü” Çocuk hakları ve bu haklara ulaşamayan çocuklar ile onların ebeveynleri için bilinçlendirme ve farkındalık yaratmayı amaçlar.
Biz büyükler; çocuklarımızın, yetişkinlerden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğunu, daha farklı ve özel ihtiyaçlara sahip olduklarını unutmamalıyız.
Onlar, büyür ve gelişirlerken, bize düşen sorumluluk, onların temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını ve hayallerine ulaşabilmeleri için güzel bir çocukluk geçirmelerini sağlamak.
18 yaşın altındaki çocukların, yetişkinlerden daha farklı ve özel ihtiyaçlara sahip olduklarını biliyoruz. 
Çocuklar için özenle hazırlanan sözleşme en fazla 193 ülke tarafından onaylanmış, insan hakları belgesi olma özelliğine sahiptir.
54 maddeden oluşan sözleşmede çocukların mutlu, sağlıklı ve güvenli olabilmeleri için hangi haklara sahip oldukları yer almaktadır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları bildirisine göre; 9. maddede çocukların her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmasını ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamasını beyan eder. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasa dışılık gibi olumsuz etkenlerin dahilinde, çocuk hakları ihlalleri ve istismarları daha büyük boyutlarda olmaktadır.
Bu istismar ve ihmalin açıklanması konusunda birçok ülke yönetimi kendi yasal tanımlarını yapmıştır. Nelerin çocuklara kötü davranma olarak tanımlanacağına kendi yasa ve ceza kanunlarına değinilir.
Çocuklarımızın haklarından da bahsetmek istiyorum.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, her biri ayrı bir hakkı özetleyen 54 maddeden oluşur. Haklar dört gruba ayrılmıştır: hayatta kalma, korunma, gelişme ve katılma.  
 Hayatta kalma hakkı çocuğun yaşam hakkını ve var olmak için gereken temel ihtiyaçlarını vurgular. Bunlar arasında beslenme, barınma, yeterli bir yaşam standardı ve sağlık hizmetlerine erişim yer almaktadır.
Gelişme hakkı çocukların tam potansiyellerine erişebilmeleri için neye ihtiyaç duyduklarını özetler; örneğin, eğitim, dinlenme, kültürel faaliyetler, bilgiye erişim, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü gibi.
Korunma hakkı çocukların her türlü istismar, ihmal ve sömürüden korunmalarını gerektirir. Mülteci çocuklar için özel koruma, çalışan çocuklar için güvenceler, herhangi bir istismar veya sömürüye maruz kalmış çocukların korunması ve rehabilitasyonu gibi konuları ele almaktadır.
Katılım hakkı çocukların toplumlarında ve topluluklarda aktif bir rol oynayabilmeleri gerektiğini kabul eder. Bu haklar görüşlerini ifade etme ve yaşamlarını etkileyen konularda söz sahibi olma haklarını da kapsar. Yetenekleri geliştikçe, sorumluluk sahibi yetişkinliğe hazırlanmaları amacıyla, çocuklara daha çok katılma fırsatının verilmesi gerekir.
Türkiye;  Avrupa Çocuk Hakları konusunda 5. sırada yer almaktadır. 
Bu demektir ki; Türkiye'de bu yasanın olmasını gerektiren faktörler çok fazla oluşmuş. 
Aslında neden?
Ne gereği var? 
Toplum olarak yasalar ve maddelere bağımlı mı olmamız gerekiyor?  
Herkes üzerine düşen duyarlılığı ve görevi yerine getirse, yasalara fazla görev düşmeyecektir.
Bu durumda ailelere, topluma, devlete ve eğitim kurumlarına fazlası ile görev düşmektedir.
Çocuklarda istismarın kaynağının ihmal olduğunu biliyoruz.
Çocuk istismarının çok farklı sonuçlardan kaynaklandığı; aile içi iletişim eksikliği, anne babanın ayrı olması, madde bağımlılığı, aşırı yoksulluk gibi pek çok faktörün etkili olduğu istatistiklerle belirtilmiştir.
İnanılmaz bir veri, Türkiye'de çocuk istismarı % 60'mış.
3 kız çocuğundan biri, 5 erkek çocuğundan biri istismara uğruyormuş.
Türkiye’nin Dünya çocuk istismarı ve cinsel taciz sıralamasında 3. sırada olduğunu biliyor muydunuz!
İçler acısı...
Bu veriler hiç iç açıcı olmamakla birlikte fazlası ile düşündürücü ve ele alınması gereken toplumsal bir konu.
Ben buna kısaca "olmaz böyle bir rezalet"diyorum...
Devletin ve ilgili kurumların bu konuya acil çözüm getirmesi toplumun gelecek bekası ve ahlaki değerleri için çok ama çok önem taşımaktadır...
Sözün aslında başlayacağı yerdeyim ama konunun daha fazla dağılmaması için yazıma son verirken, toplum olarak ki; toplumu aileler oluşturmaktadır. 
Çocuklarımızın duygu, düşünce, fiziksel ve maddesel ihtiyaçlarına aşırıya kaçmadan önem ve değer verirsek, gelecek yaşantılarında "Ne ekersen onu biçersin"deyişi ile yüzleşmemiş oluruz.
Sağlık ve duyarlılıkla kalınız.