“Konuşmak bir ihtiyaç ise, dinlemek bir san'attır”

Goethe 

Çocuklar neden yalan söyler?

Buluğ çağına girmemiş çocuk, kanunen ve dinen yaptıklarından dolayı mesul değildir. Amma bu, çocuğun buluğ çağına erişinceye kadar yapacağı hata ve yanlışları hoş görmek anlamına gelmez. Zira mayasının, şekillenişinin temelleri bu çağlarda atılır. Çocuğun bu demlerde yapacağı en sık hatalardan birisi ve endişelendirici olanı yalan söylemektir. Yalan masum değildir, büyük felâketlere sebebiyet veren en acı hastalıktır,

Çocuk fıtraten masumdur ve hiçbir anne baba çocuğunun yüreğine ve diline yalanı yakıştırmaz. 3-4 yaşındaki bir çocuk bile mübalağa ve zihin oyunlarıyla gerçeği gizleyebildiği gibi zaman zaman bilinçli bir şekilde yalan söyler. Fakat bazı psikologlara, özellikle Piaget'in çocuk gelişimi hususundaki ilkelerine baktığımızda görüyoruz ki; çocuk bu yaşlarda (3-4 yaşlarında) bilinçli bir şekilde aldatmak amacıyla yalan söylemez.

Sadece kurduğu hayal dünyasıyla gerçek dünyayı ayırt edemez. Lâkin 7 yaşından sonra çocuk bilinçli olarak yalan söylemeye başlar. Yaş ilerledikçe çocuk pürüzsüz(!) ve tesirli yalan söylemeyi öğrenir. Ustaca sesini ayarlar ve sevimli tavırlar takınarak duygu ve düşüncelerini gizler. Keza yalanı fark etmede yahut ifade etmede bazen büyüklerinden daha ustaca davranırlar. Elbette her anne babanın hedefi; çocuklarına yalan yerine doğru konuşmayı Öğretmektir. Çünkü yalancılık münafıklık alâmetidir. Ve şer olan her şeyden uzak kalmak ve sevdiklerini uzak tutmak fıtrî ve olması gereken bir istektir.

insanlar arasındaki ilişkiler sevgi, saygı ve güvene dayanır. Doğruluk, doğru söylemek toplumu kaynaştırırken, doğruluk ve dürüstlüğün tersi olan yalancılık ise insanlar arasındaki saygı, güven, dostluk ve arkadaşlığı ortadan kaldırır, hakların kaybolmasına, adaletin yerini zulmün almasına sebep olur.

Yalancılık içtimaî hayatta çocukları ters hareketlere ve suça sevk etmektedir. Hiç kimse bu şedid ve bulaşıcı hastalığın çocuğuna bulaşmasını istemez.

Dürüstlük evlâda bırakılacak en güzel ve hayırlı mirastır. Peki bu yalancılık hastalığının nasıl tedavi edileceğini bilmekten önce hastalığın niye zuhur ettiğini öğrenmek gerekir ki sebeplere dayanarak fayda verecek neticelere ulaşabilelim.

Amerika'da öğretmen olarak hi2met eden bir kardeşimizin ilginç bir tespitini beyan etmek çarpıcı bir sonuca götürüyor bizi. Amerika'da çalıştığı okullarda çocukların yalan söylediklerine ve kopya çektiklerine hiç rastlamayan kardeşimiz

Türkiye'de, üzülerek ifade ederim ki, çalıştığı okullarda en dindar aile çocuklarının bile sıkıştıklarında kopya çektiklerine ve yalan söylediklerine rastladığını ifade etti. İşte bu büyük sıkıntıyı gösteren kıyasın neticesinde insan düşünüyor: Sebep Amerikalı çocuklar yalan söylemezken Müslüman çocuklar yalan söyler? Sorunun en önemli cevabı çocuğun yalan söylemeyi ailesinden öğrendiği gerçeğidir. Hiç farkına varmadığımız, vardığımızda da değişiklik yapamadığımız Öyle büyük tutarsızlıklarımız var ki... Nasihat ve vaaz en sık yaptığımız, hatta belki de tek yaptığımız hakikat.

Peki ya nasihatlerimize riâyet (!)... Küçük örneklerle yalanı ne kadar içimize sindirdiğimizi görebiliriz. Belki doğrudan değil de dolaylı olarak biz öğretiyoruz çocuğa yalanı.

Çocuğa iyi örnek olma!

Telefona cevap vermeye giden çocuğunuza 'Beni filanca sorarsa, evde yok dersin' diyen bir anne-baba dolaylı olarak öğretirler çocuğa yalanı. Yine okul yıllarında nasıl kopya çektiğini, bulduğu orijinal(!) kopya usullerini anlatan bir anne veya babanın çocuğunun kopya çekmeme ihtimali ne kadar olabilir ki? "Sana seve seve yardıma gelirdim, ama evde çok işim var!" ya da bir ihtiyacını isteyen komşunuza "Valla, yok komşum olsa vermez miyim?" demek gibi...

örnekler o kadar çok ki... Çocuğunuzun sizin yanlış davranışınızı gördüğünde ne yapmasını beklersiniz? Size anlayış göstermesini umabilir misiniz?

Kesinlikle aksine çocuk size olan güvenini kaybetmekle birlikte bu yanlışı size dayanarak yapacaktır. Bir de bayanların arasında çok sık kullanılan 'beyaz yalan' lafzı var. Kimseye zararı olmayan yalanmış beyaz yalan, Yalan; aldatmak değil midir? Aldatmanın siyahı beyazı mı olur?

Bazen de çocuk ilgi çekmek için yalan söyler. Yeterli sevgi alamayan veya gördüğü sevgiden emin olmayan, ilgi eksikliği yaşayan çocuklar dikkatleri üzerlerine çekmek, ilgi görmek için yalan söylerler. Bu çocuklar azarlanmak, dayak yemek veya her türlü cezaya rağmen yalana başvuracaklardır.

Yaramazlık yapan, yalan söyleyen çocukların amacı anne babalarını üzmek değildir ekseriyetle. Sadece yeterli ilgiyi elde edememenin neticesiyle çare olarak görülen yoldur. Ve sevildiklerinden emin olmak için saldırgan bir kişiliği özümserler.

Çocuk güven kazanmak için de yalana başvurur. Ana okuluna ve ilköğretim okuluna devam eden çocuklarda sık görülen bir sebeptir yalan için. Çocuk derslerinde başarılı değilse karşılığında da ailesi tarafından da olumsuz telkinlerle horlanıyorsa, başarısızlığı başına kakılıyorsa, aptal yerine konuluyorsa telafisi zor bir aşağılık duygusu gelişmeye başlar çocukta.

Değersiz ve işe yaramaz, olarak algılamaya başlar kendisini. Her insan gibi çocuk da toplum tarafından beğenilmek ve takdir edilmek ister. İlk beğeniyi de anne babasından bekler. Ailenin arızalı yaklaşımı çocuğun olumsuz tutumlarına kapı açar.

Aynı zamanda çocuk cezadan kaçmak İçin de yalan söyler. Dürüst tutumuna rağmen ceza gören çocuklar yalana başvururlar. Cezalandırmayı sadece dayak olarak algılamak yanlıştır. Dayak en kötü disiplin aracı olmasına rağmen eğitime hiçbir

olumlu katkısı yoktur.

Günah keçisi gibi suçlanan, anne babanın güven duygusunu kazanamayan, savunmasına izin verilmeyen, başkalarıyla kıyaslanan çocuklar da cezalandırılan çocuklardır.

Çocuk da istemeden sığındığı yalanlan neticesinde kendine olan saygınlığı kalmaz. Sahip olduğu değerlerin, yeteneklerin farkına varamaz, özgüvenden yoksun büyür. Bu durumda tespit edilen sebeplerin var olan çarelerini kullanmak gerekir. Anne babalar çocuklarının fizikî sağlıklarıyla ilgilendikleri kadar ruh sağlıklarıyla da ilgilenmelidirler.

Ruh sağlığı bozulmuş bir çocuğun fiziksel ihtiyaçları fazlasıyla yerine getirilse de hastalıklı, sıkıntılı bir kişilik geliştirecektir. Yüreğindeki açlık ise doyum noktasına hiçbir zaman eremeyecektir. Çocuğun durumuna, yalan söylediği şartlara ve ortama göre yalanı önlemeye ilişkin yapılacak çalışmalar, yalanın çeşidine ve maksadına göre belirlenebilir.

Uçurumun olduğu dönemde yaşayanların birinci derecede muhatapları ve öncelikleri ile bu dönemde yaşayanların muhatapları ve öncelikleri arasındaki farkları bilmek hatamızın kaynağını da bize gösterecektir.

Bizim yalan ile doğrunun arasını açmamız ve uçurumu oluşturmaya çalışmamız için çocuklarımıza karşı rolümüzü iyi oynamamız gerekir.

(devam edecek...)