Çevre insanların ve diğer canlıların hayatları boyunca içerisinde ve dâimî temas hâlinde bulundukları karşılıklı olarak birbirlerinden etkilendikleri; fiziki, biyolojik, sosyal, iktisâdî ve  kültürle alakalı ortamdır. Canlı varlıkları etkileyen dış tesirlerin tamamına çevre denir. Çevre geleceğimiz için hayâtî ehemmiyete hâiz üretim merkezidir.  Eğer çevremizi kontrol altında tutamazsak, kendi hayatımız başta olmak üzre gelecek nesillerin yaşayışını zorlaştırmış oluruz. 
Hayat ve çevre birbirlerine bağlı olan bir bütün olarak düşünülmelidir. 

Cenâb-ı Allah, insanlar için temiz bir çevre yarattı. İnsanlar önce çevrelerini kirlettiler. Kirli çevrelerde yaşayan insanların temiz kalması mümkün değildi. Önce maddî kirlilik bedenleri, sonra da mânevî kirlilik iç dünyamızı sardı. Kıskançlık, haset, kin ve intikam duyguları, sevgi noksanlığı; iç dünyamızdaki kirliliğin neticeleridir. 

Peygamber Efendimiz; ‘Din temizlik üzerine kurulmuştur. Allah güzeldir, güzeli sever. Temizdir, temizi sever. Kerim ve  Cömerttir, Kerem ve  cömerdi sever. Öyle ise; Evlerinizi, işyerlerinizi ve çevrenizi temiz tutunuz.’ Buyuruyor. (Kütüb-i Sitte, C. 10 s: 119) 

İnsanlığın her yeni yıla büyük ümitler yerine büyüt endişeler ve problemlerle girdiğini düşünen İbrahim Özdemir ve Münir Yükselmiş ‘Çevre Sorunları ve İslâm’ isimli, 16,2 X 23,8 santim ölçülerinde 158 sayfalık kitapta çevre problemine dikkat çekmek için ‘saklanamayan bazı gerçekler’ hakkında okuyucuyu bilgilendiriyorlar:

*Dünyadaki endüstri kuruluşları her yıl 3 milyar kg. üzerinde pestisit1 üretiliyor. Dünyada nüfus başına yarım kilodan fazladır. Üçüncü dünya ülkelerinde2 her dakikada bir kişi, pestisit zehirlenmesinden ölmektedir.
*Akdeniz’de yılda 650.000 ton petrol türevleri 120.000 ton mâdeni yağ, 60.000 ton deterjan, 100.000 ton civa, 38.000 ton kurşun, 21 ton çinko, 320.000 ton fosfor ve 800.000 ton azot akıtılıyor. Neticede Akdeniz’in  ekolojisi3 yok oluyor.
*Gezegenimizdeki hayvan ve bitki türlerinden hergün 3 adet canlının nesli tükenmektedir. 
*Gezegenimizin koruyucu kalkanı olan Ozon tabakasındaki incelme ve yırtılmalar neticesinde ultraviyole4 ışınların  yeryüzüne sızmalarında artış olacağından çevre ve bu çevrede yaşayan insanlar büyük zarar görecektir. Deri kanseri, körlük gibi ağır hastalıklar artacaktır. 
*İklim değişiklikleri, tarım ürünlerinin azalmasına sebebiyet verecektir. 

Prof. Dr. İbrahim Özdemir, problemleri ortaya koyduktan sonra çözüm yollarını da söylüyor: ‘Çevre eğitimini sâdece okullardaki çevre dersleri ile sınırlamak kâfi değildir. Hedef 80 milyonluk nüfusumuzun bütün kesimlerine ulaşmak ve çevre şuurunu yaygınlaştırmaktır. Bu konuda her türlü imkân ve araç kullanılmalıdır. Temel felsefe ise, çevre şuurunu artırıcı ve çevreyi korumaya yarayacak herşeyden faydalanmaktır. İnsanlar, eski alışkanlıklarından kurtarılmalıdır. Bunun için insanlara çevre sevgisi aşılanmalı ve geliştirilmelidir. Çevre temizliğine dikkat edilmelidir. Çevreyi korumada dinin gücünden faydalanılmalıdır.’ 

Çevre Sorunları ve İslâm isimli kitap, tam da bu maksatla hazırlanmıştır. Her türlü sistem dönüşümünün anahtarı bilgidir. Yeni bilgi yolları, yeni yeni bilgi içerikleri ve yeni kurallar, yeni maksatlar ve yeni bir bakış açısı söz konusudur. 

‘Bu çerçevede, dünyanın en büyük çevre örgütlerinden birisi olan World Wide Fund for Nature  (Tabiat İçin Dünya Fonu) yaptığı toplantıda dünyanın en büyük dinlerinin ve inanç sistemlerinin (İslâmiyet, Hristiyanlık, Yahudilik, Hinduizm ve Budizm) temsilcilerini biraraya getirerek çevre problemlerine çözüm bulmada dinlerin katkısını ve önemini tartışmışlardır. Yine konunun dini boyutunu vurguluyan diğer önemli bir olay da Moskova'da yapılan toplantıdır. Astronom Carl Sagan ve tanınmış 22 ilim adamının Global çevreyi korumada kendilerine katılmak ve yardım etmek için dünyanın tanınmış dînî liderlerine yaptıkları yardım çağrılarıdır. İlim adamları dînî liderlerle buluşma yeri olarak da, beklenilenin tersine, Moskovayı tercih ettiler. Bilindiği gibi Moskova Sovyetler Birliği döneminde 74 yıl boyunca dinsizliği resmen kabul eden ve her türlü dînî faaliyeti yasaklayıp baskı altına alan totaliter bir rejimin merkezi idi. Bu çağnyı yapan ilim adamlannın vurguladıkları gerçek şuydu: ‘Çevre koruma ve doğal güzellikleri muhafazada kesinlikle dinin önemli bir yeri vardır.’ Pozitivist ilmin insanlığın bütün dertlerine çâre bulacağı ve bütün problemleri çözeceği, böylece dine ve her türlü mânevî değerlere modern dünyada yer olmayacağını ileri süren anlayışın artık savunulamayacağı anlaşılmış bulunmaktadır. Hatta bugünkü problemlerin bir çoğunun bu anlayışın ürünü olduğu bazı filozof ve ilim adamlarınca ısrarla ileri sürülmektedir. Ancak bu gerçeğin dünyanın önde gelen ilim adamlarınca bu bağlamda altının çizilerek ifade edilmesi dikkat çekicidir. Zira modem ilim tarihinde ilk defa bir problemin çözümü için ilim adamlarının, dinden ve dînî liderlerden yardım istediklerine şahit olunmaktadır. Aslında dünyamızın geleceği ve çevre problemlerinin arzettiği tehdidin boyutları düşünüldüğünde böyle bir çağrı için geç bile kalındığı söylenebilir. Çevre probleminin üstesinden gelmede dinin oynayacağı role İngiliz tarihçi ve düşünür A. Toynbee: ‘İnsanoğlunu maddî hırsın ilham ettiği teknolojinin sonuçlarından korumak için bütün dinlerin ve felsefelerin taraftarları arasında dünya çapında bir işbirliğine ihtiyacımız olduğunu sanıyorum.’ diyerek işaret etmiştir. 

Toynbee bu görüşlerini ileri sürerken, özellikle batı dünyasında yaygın olan ve bütün çağdaş toplumları da salgın bir hastalık gibi saran bir olgudan hareket etmektedir: Çağdaş insanın maddî hırs tutkusu ve egoist tutumu... Kendi çıkarı ve zevki için her şeyi göze alması… Toynbee bunu şöyle ifade ediyor:

‘Bugün kirlenmenin insanoğlunun geleceğine tehdit oluşturduğu maddî hırs sınırlandırılmadıkça ortadan kaldırılamayacağını kabul etmiş bulunuyoruz. Fakat bu çâre yeterince güçlü bir özendirici değildir. Maddî hırsa kapılan insanlar dar görüşlü bir tavırla ‘benden sonra tufan’ demektedirler. Hırslarını sınırlamayı başaramazlarsa çocuklarını yok olmaya mahkûm edeceklerini bilmelidirler. Çocuklarını sevebilirler, yalnız bu sevgi çocuklarının geleceğini güvence altına almak için   varlıklarının bir kısmını fedâ etmeye yetmeyebilir. Kanaatimce dînî bir inanç biçiminde bu hedefe bağlanmadıkça (din kelimesini en geniş anlamında kullanarak) ileri ülkelerin çağdaş kuşaklarını, kendi pahalarına (ekosistem) için hemen fetakârlık yapmaya yöneltmek mümkün olmayacaktır.’ (s: 28-29) 

Eser, çevre problemlerini ilmî metodlarla ve mümkün olabilecek en geniş kapsamda ele alıyor ve tatbik edilebilir çözümler teklif ediyor. 

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI DÎNÎ YAYINLAR DAİRESİ. Telefon: 0.312-435 52 73 

1 Pestisit: Zararlı bitki ve hayvanları yok etmede kullanılmak üzere imal edilen kimyevî madeler
2 Üçüncü dünya ülkeleri: Sanayileşmemiş, iktisâden geri kalmış ülkeler. Afrika ülkelerinin çoğu bu gruptadır.
3 Ekoloji: Organizmaların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkileri inceleyen ilim dalı. 
4Ultraviole: ‘Morötesi’ olarak da anılır. Elektromanyetik radyosyonlardır. Sağlığa zararlıdır.  

Prof. Dr. İBRAHİM ÖZDEMİR: 

İslahiye İlçesinin bir köyünde, 8 kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi. İlkokulu 3 kilometre uzaklıktaki komşu köyde okudu. Üniversitede önce İlâhiyat, sonra da Orta Doğu Üniversitesi’nde Felsefe eğitimi aldı. Türkiye’de çevre felsefesi konusunda doktora tezi hazırlayan ilk ilim adamıdır. Öğretim üyesi olarak Harvard başta olmak üzere birçok batı üniversitesinde dersler verdi. Hâlen Üsküdar Üniversitesi’nde öğretim üyesidir. 

DERKENAR
ÇEVRENİN KORUNMASI, GELİŞTİRİLMESİ VE AĞAÇ…
OĞUZ ÇETİNOĞLU

İnsan varlığının bulunduğu her yer… Üzerinde yaşadığımız toprak, akarsular, göller ile denizler ve dahî gökyüzü, bizim çevremizdir. Cenab-ı Allah, biz kullarına temiz bir çevre ihsan eyledi. Bu çevreyi, Cenab-ı Allah’ın bize lütfettiği hâliyle korumak ve yine O’nun verdiği akılla geliştirmek mecburiyetindeyiz. 
Koruma ve geliştirme faaliyetlerine; çevrecilik veya yabancı kaynaklı bir kelime ile ekoloji  deniliyor. 
Asr-ı Saadet’te çevre, günümüzde olduğu gibi kirletilmiyordu. Buna rağmen İslâmiyet, çevreciliğe büyük önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de ve bütün hadis kitaplarında, çevre ile ilgili hükümler, emirler vardır. 
Peygamber Efendimiz’den sonraki halifeler ile İbn-i Haldun ve Birûnî gibi İslâm âlimleri, çevre konusunda tavsiyelerde bulunmuşlardır. 
Kur’an-ı Kerim’de çevrecilikle ilgili hükümler, diğer mukaddes kitaplara göre çok daha fazladır. 
Yaratılmış her şeyin bir ölçü ve düzen içerisinde olduğu Kur’an-ı Kerim’de zikrediliyor. İnsanoğlu da bu ölçü ve düzeni korumakla mükelleftir. 
Günümüzde çevreyi korumakla vazifemizi tamamlamış olmuyoruz. Çevreyi geliştirmek mecburiyeti ile karşı karşıyayız. Çevreyi geliştirmenin en kolay yolu, ağaç dikmektir. 
Ağaç dikmek, dinimizin emri, peygamberimizin hadisi ve sünnetidir. Ağaç dikenlerin mükâfatı, hem dünyâda hem ukbâda mutlaka verilecektir. 

Bir hikâye:

Çok yaşlı bir adam bahçesine ağaç dikiyormuş. Tebdil-i kıyâfet ederek oradan geçen pâdişahın dikkatini çekmiş. Adamın yanına giderek demiş ki: 

- Kolay gelsin. Ne yapmaktasın?
- Elma ağacı dikiyorum.
- Fakat sen çok yaşlısın. Bu ağaç 5 sene sonra meyve verir. Sen faydalanamazsın ki, neden zahmet ediyorsun?
- Ben, benden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini yedim. Diktiğim bu ağacın meyvesini de benden sonrakiler yiyecekler. 

Bu sözler pâdişahın çok hoşuna gider. Yanındaki vezirine işâret eder; vezir, yaşlı adama bir kese altın verir. Yaşlı adam altını aldıktan sonra tebessüm ederek:

- Herkesin diktiği ağaç üç-beş sene sonra meyve verir. Benim fidanım, diktiğim gün meyve verdi. Der.

Bu söz de pâdişahın hoşuna gider. Tekrar bir baş işâreti ile vezirden yaşlı adama bir kese altın teslimatı daha gerçekleşir. Bunun üzerine yaşlı adam:

- Gördün mü ağam, boşuna zahmet ediyorsun diyordun. Herkesin diktiği ağaç yılda bir defa ürün verir. Benim diktiğim ağaç ise aynı günde iki ürün birden verdi. 

Bu söz pâdişahın çok hoşuna gider. Başı ile iki defa işaret eder. Vezir, derhal iki kese altın teslimatını gerçekleştirir ve pâdişahın kulağına eğilerek der ki: 

- Efendimiz, tez buradan gidelim. Adamda bu çene, sizde bu cömertlik varken, konuşmaya devam edersek, hazinenin bütün altınlarını bu yaşlı ve çokbilmiş adama teslim etmek mecburiyetinde kalacağız.  

KUŞBAKIŞI:  

TEPEDELENLİ ALİ PAŞA İSYANI: 

Prof. Dr. Hamiyet Sezer Feyzioğlu tarafından telif edilen kitap, 15,5 X 21 santim ölçülerinde, 200 sayfa olarak Eylül 2017’de yayınlandı.  

Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa, Itaki ve Pakso adalarının fethinde Arnavutluk kıyılarındaki kaleleri ele geçirmekle görevliydi. Lord Byron ve Victor Hugo, eserlerinde önemli bir târihî figür olan Ali Paşa'dan bahsederler. Alexandre Dumas'nın Monte Cristo Kontu’ndaki karakterlerden biri, Tepedelenli'nin kızıdır. Ali Paşa ve ailesi, 1787-1822 yılları arasında günümüzdeki Arnavutluk ile Yunanistan'ın güney ve batı topraklarını oluşturan yörede tam 35 yıl etkili bir mahallî iktidar odağı oldular. Oğullarıyla birlikte bağımsız bir devlet kurma teşebbüslerinin anlaşılması üzerine Sultan İkinci Mahmud Han, kendisini görevden alınca ‘isyan’ başlattı. Ancak başarısız oldu ve idam edildi. 

Tepedelenli ve oğullarıyla ilgili hatırı sayılır araştırmalara imza atan yazarın çalışması, Tepedelenli’yi merak edenlerin ilk elden müracaat edebilecekleri bir kaynaktır.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI: 
İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat:4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri) 
Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr  e-posta: [email protected]

İBNİ BATTUTA SEYAHATNÂMESİ
14. yüzyıl İslâm âlemi ile birlikte Türk dünyasını canlı levhalar hâlinde aksettiren önemli kaynaklardan biri de İbn Battuta’nın ‘Tuhfetu’n-Nuzzâr fî Garâibi’l-emsâr ve Acâibi’l-esfâr’ adlı seyahatnâmesidir.

1325 yılında, 22 yaşında iken hac maksadıyla memleketinden ayrılan, Avrupa hâriç neredeyse eski dünyânın tamamını gezen İbn Battuta, Marko Polo ile birlikte Ortaçağ’ın en büyük iki seyyahından biridir.

Seyahatnâme; yeme, içme, giyim, âletler ve âdetlerle ilgili etnoloji ve folklor malzemesinden başka, İslâm âleminin iktisâdî hayatını ve sanatını inceleyenler için bir hazine değerindedir. Eser o zamanki İslâm dünyasının etnik vaziyeti hakkında da bilgi vermektedir. Devrin büyük şeyhleri, velileri yanında Sünnîlik, Şiîlik ve şubeleri hakkında fikir edinmek de mümkündür.

Eserde Anadolu’nun o günkü durumu hakkında geniş ve derin bilgi vardır. Beyliklerin iç ihtilâfları, Umur Bey’e karşı düzenlenen Haçlı saldırısı, Germiyanoğulları’na karşı duyulan güvensizlik, Eretna Devleti’nin refah seviyesi, Sinop’un stratejik değeri, Erzurum ve Erzincan’da birbirleriyle çarpışan Türkmen kabileleri, İlhanlıların Anadolu siyâseti, Çobanoğulları ve diğer beylikler hakkında birinci el kaynaklardandır. Anadolu’da Ahîlik teşkilatı hakkında geniş bilgiler verilmiş ve övgü ile bahsedilmiştir. 

Mümin Çevik’in yayına hazırladığı kitap 16,5 X 24 santim ölçülerinde 560 sayfadır. 

BİLGE KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK DAĞITIM SANAYİ VE TİCARET LTD ŞTİ: 
Nuruosmaniye Caddesi Nu: 3 Kardeşler Han Kat: 1 Cağaloğlu 34110 İstanbul.  
Telefon: 0.212- 520 72 53 Belgegeçer: 0.212-511 47 74 
e-Posta: [email protected]  //  www.bilgeyayincilik.com  

BALABAN BAHIŞLI DUDU DİLLİ YÂR

Kahramanmaraş’ın zarif insanı Abdurrahman Câhit Zarifoğlu, (1940 - 1987) Kahramanmaraşlı 7 güzel insandan biri olmakla birlikte Zarifoğlu ailesinin tek şâiri değildir. İbrâhim Yavuz Zarifoğlu (1957), Mehmet Zarifoğlu (1923-1991), Ali Faki Zarifoğlu 1903-1964) Ali Faki Zarifoğlu’nun kızı Fatma Kahramanoğlu (1941) ve Ökkeş Zarifoğlu (1943-2015) ailenin diğer şâirleridir. Henüz keşfedilmemiş isimler olması da muhtemeldir. 

Yaşar Alparslan ile Serdar Yakar’ın müştereken hazırladığı 13,4 X 21,2 santim ölçülerinde 186 sayfalık kitap, Kahramanmaraş Dulkadiroğlu Belediyesi tarafından kültür hizmeti olarak Ekim 2017’de yayınlandı. 

Kitapta A. Câhit Zarifoğlu, İbrahim Yavuz Zarifoğlu, Fatma Kahramanoğlu, Ökkeş Zarifoğlu ve Ali Faki Zarifoğlu’nun 2,’şer adet şiiri verildikten sonra, kitaba adını veren Mehmet Zarifoğlu’nun bütün şiirleri okuyucuya sunuluyor. 

Bu şiirler, yıllarca Bahaddin Karakoç’un kitaplığında deftere yazılmış olarak bekledikten sonra, Bahaddin Karakoç’un kitaplığını düzenleyen Serdar Yakar’ın eline geçiyor. Yakar’ın Yaşar Alparslan ile birlikte yürüttüğü çalışmalar neticesinde derlenip toplanıyor, Dulkadiroğlu Belediyesi’nin sanatsever başkanı Necati Okay’ın himmetiyle de kitap hâlinde bastırılmak suretiyle kültür hayatımıza kazandırılıyor.  

DULKADİROĞLU BELEDİYESİ:
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü
İsmet Paşa Mahallesi, Azerbaycan Bulvarı, Nu: 26, Dulkadiroğlu, Kahramanmaraş, Türkiye
Telefon: 0.344 - 212 46 00 www.dulkadiroglu.bel.tr  


KISA KISA / KISA KISA…

1-YASSIADA ZABITLARI 1- ÖRTÜLÜ ÖDENEK DÂVÂSI: Hazırlayan Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali. 
Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış. 
2- KIRMIZI BEYAZ ÇİÇEKLER: Kurtuluş Altunbaş. Bilgeoğuz Yayınları. 
3- BÜYÜK TÜRK KLASİKLERİ: (14 Cilt). Başlangıcından Günümüze Büyük Türk Klasikleri. Ötüken Neşriyat
4- TÜRKİYE’ME MİLLÎ İKTİSAT: Zafer Toprak. Doğan Kitap. 
5- SEYYAR SERGİ İLE SEYAHAT İNTİBALARI: Celal Esat Arseven.  Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış.