Dünya Çevre Günü dolayısı ile, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Çevre Bakanı, herkes mesajlar yayınladı. 
Çevre, doğa, yeşil alanlar çok hassaslarmış. Bilmem ne kadar ağaç dikmişler. Bu ağaç dikme konusunda, daha  önce bir yazı yazmıştım. Sen 100 senede yetişen ağaçları, iğrenç beton yığınları dikmek, inşaatçılara rant sağlamak için kesip, yok ediyorsun. Sonra çıkıp, biz ağaçları tahrip ettik, ama yerine milyonlarca ağaç diktik diyorsun. Senin o diktiğin ağaçlar, 50-100 yılda yetişen ağaçların yerini tutabilir mi? 
Siz çevre günü diye, mesajlar neşredeceğine, bana şunların cevabını verin. Selamiçeşme’de, yemyeşil Meteoroloji bahçesini tahrip edip, her biri 50 katlı, 4 blok beton yığınına nasıl izin verirsin? 
Biz, 17 Ağustos depreminde, tüm mahalle halkı, oraya sığınmıştık. Artık sığınacak, toplanacak alan kalmadı. Zincirlikuyu karayolları arazisi yerine, nasıl AVM, residans yapımına izin verirsin? Ali Sami Yen Stadı, likör fabrikası arazisi, peşkeş çekildi. 
Halka yeşil alan yapılacak denilerek, yalan söylendi, gidin bakın, iğrenç beton yığınlarına. 
Aynı şekilde, Mecidiyeköy eski iftar çadırı arazisine, Trump denilen ucubeyi diktiler. Ataköy’de, halkın denizle ilgisi kesildi, tüm sahil ucubelerle  dolduruldu. Bunlardan, kim, ne avanta sağladı? 
İstanbul’un sulueti mahvedildi. Birisi çıktı, bunu yapana küstüm dedi. Etrafta, 18 adet cami olup, halkın, ibadet ihtiyaçları temin edilirken, Çamlıca’da yeşil alanlar, bitki örtüsü tahrip edilerek, milyonlarca dolara, devasa bir cami yapıldı. 
Üçüncü köprü, üçüncü havalimanı yapılacak diye ağaçlar kesildi, doğa tahrip edildi. 
Küçükyalı’da karayolları arazisinin, yeşil park olması gerekirken, halkın isteği bu yöndeyken, o yeşil alan, inşaatçılara peşkeş çekildi. 
Dolmabahçe’de, sit alanda, şehrin göbeğinde, beton yığını stadyum yapılmasına, nasıl izin verdiler? 
İnönü adını kaldırarak, telefon şirketi adı koydular. Şehrin ortasında, stadyum olur mu? Dolmabahçe Sarayı’na yazık değil mi? Şimdi hadiseyi çarpıtıyorsunuz. 
Evet, Gezi parkı olayı, yeşil alanın alınıp, yerine kışla yapılmaması için, samimi bir halk, direnmesidir. Tamamen, iyi niyetli. Demokratik hak arama, hadisesidir. Asıl niyet, Gezi parkını, kışla, AKM’nin yerine de, cami yapılmasına karşı, çevre ve yeşili korumadan ibarettir. 
Bunlar, sadece İstanbul’da gözlemlediğim, çevre ihlal olaylarıdır. Türkiye’nin her tarafında, doğaya, çevreye tecavüzler, yok edişler sergileniyor. 
Türkiye, fert başına 2 metrekare ile dünyanın en az yeşil alan düşen ülkesidir. Bakın, kentsel dönüşüm diye, İstanbul’u rezil ettiler, toz toprak içinde bıraktılar, kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme döndü. 
Vatandaş, inşaat, hafriyat, çimento araçlarından, nefret ediyor, Yoğurtçu Parkı’nda, Suadiye’de, Kadıköy’de bir çok yerde, insanlar öldü. Bunlara, dur diyen yok. Trafiği, insanların can güvenliği, tehlike ve tehdit altında. Amerika’da, yerel bir yasa vardır. Bir sokakta, sadece bir tek inşaata izin verilir. Biri bitince, öteki başlar. 
Kadıköy Belediye Başkanı itiraf ediyor, 1800 ruhsat verdim, diyor. Ruhsatı veriyor, kontrol yok. Her vesili ile ifade ediyorum. Bu yapılanların, sade vatandaşa, hiçbir yararı yoktur. 
İstanbul, deprem tehdidi altında olan, bir kenttir. Rant sağlama, cep doldurmadan başka, ciddi, bilimsel tedbirlere ihtiyaç bulunmaktadır. Türkiye’de, enteresan bir durum vardır. Çevreyi koruyup, kollaması gereken Devlet, Yerel Yönetimler, tahribata, izin verip, teşvik ediyorlar. Halk ise, çevre ve doğayı  korumaya çalışıyor. Toma ve polis müdahelesine maruz  kalıyor. 
Bir başka hususa da değinmek istiyorum. Sn. Başbakan açıkladı. Asya Tüneli, yıl sonunda hizmete girecek, Avrupa, Asya arası, otomobillerle, 15 dakikada geçilecekmiş. Güzel, memnun olduk. Ancak, bu tür tünellerde, akış, yani tünel içinde trafiğin, durmadan akması, fevkalade önemlidir. Eğer, akış sağlanmazsa, tünel içinde araçlar durur, özellikle, klosefobia sıkıntısı olanlar, zor durum yaşarlar. Ben, bu tür tünelleri, ABD’de kullandım. Tünelin uzunluğu kadar, giriş ve çıkışta, durmayan yol yapacaksın. Bu tünelin faydalı olmasının, sırrı buradadır. 
Umut ederim ki, yetkililer, bu hususu dikkate almış olsunlar. Çevre Günü nedeniyle, yayınlanan bildirileri, Türkiye’nin durumunu gördükçe, ciddiye alamıyorum. Samimi bulmuyorum. Gerçek çevrecilik, laf değil, icraat yapmaktan, gelecek nesillere, yaşanabilir, çevre ve doğa temin etmekten, insanlara, yemyeşil alanlar, parklar, ormanlar bırakmaktan, geçmektedir.