2000’li yılların  başlarında Karadenizlilere yönelik “Ne Türk’üz, ne Müslüman, Laz’ız biz Laz!” tarzında bir kampanya yürütülmeye başlandı. Özellikle sosyal mecrada, internet ortamında Karadeniz halkının aklını karıştırmaya, Türkiye’ye karşı kışkırtma amacı taşıyan bu girişimleri de o zamanlar yazı konusu etmiştik.

Birinci Dünya savaşının hemen ardından Türkiye’nin Güneydoğusunda yürütülen ve ne yazık ki ‘kısmen de olsa’ karşılık bulan propaganda bu kez Karadeniz’de yapılmaya çalışılmıştı. 

“Böl-parçala-yut” planı gayet belirgindi.

2005 yılının Ağustos ayında yaklaşık 35 Konya İl Genel Meclisi Üyesi ile birlikte Doğu Karadeniz illerini ziyarete gitmiştik. İl yöneticileriyle toplantılar yapmak bize bölgeyi yakından tanıma imkanı vermişti.

12 Ağustos günü Zigana’dan Maçka’ya indik. Cennet vatanımızda rüyada gibiydik. Bulutların bir üzerinde bir altındaydık.

Yılların alışkanlığındır; he gittiğim şehirde mutlaka yerel gazeteleri alır, okurum. 

Ertesi günü Karadeniz Gazetelerini aldığımda “Güvenlik güçlerinin Maçka dağlarında iki teröristin peşinde olduğu” haberini okudum.

Operasyon bölgesinden geçmiştik!

Lazları “terörist olmaya” ikna edemeyenler, kendi teröristlerini Karadeniz dağlarına yollamaya başlamışlardı.

Karadeniz’in, coğrafi yapısı terör yuvalanmaları için uygundu. Uzun süre saklanıp beslenebilirlerdi. Siste kaybolmaları da kolaydı!

Bu bakımdan güvenlik güçlerinin Karadeniz’i yakından takip etmeleri, bölgeye sızmaları engellemek adına çok dikkatli olmaları gerekiyordu.

Bunda da büyük oranda başarılı olunduğunu söyleyebiliriz.

Bizden 12 sene sonra…

11 Ağustos günü Karadeniz’den çatışma ve şehit haberi geldi.

Bülbül gibi delikanlı, cennet yüzlü, üstelik Eren yürekli bir yiğit, gördüğü teröristleri güvenlik güçlerine gösteriyordu. 

Vuruldu.

24 Haziran’da “Biri de çıkıp demiyor ki, Eren iyi ki varsın” yazmış, sosyal platformda.

Belki bir sitem, belki  daha başka amaçlı…

Ama yazmış, “varlığının güzelliğine” vurgu yapmış!

Kaderini yazmış!

Büyükler “Söz vücut bulur. İyi şeyler söyleyin de iyi şeyler vücut bulsun” derler.

Eren yürekten “İyi Varsın Eren deyin” demiş.

Şimdi Türkiye “İyi ki varsın Eren” diyor.

Biliriz; şehitlik ölüm değildir!

İyi ki varsın Eren; şehitler ordusuna hoş gittin!

Çanakkale’de Kınalın Hasan’ları, 15 Temmuz’da Abdullah Tayyip, Halil İbrahim, Mahir, Engin’leri kurşunlayanlar, bu defa Eren’i kurşunladılar.

Hepsi Onbeşliydi!

Bir de eleştiri yapalım;

Eren’in bölgeye “korunmasız” götürülmüş olması dikkat edilmesi gereken bir ayrıntıydı. “Güvenlik güçlerine yardımcı olması icap eden bir sivil vatandaşın, hele de çocuk sayılacak yaşta birinin çelik yeleksiz ‘açık hedef’ olabilecek tarzda bölgeye götürülmesi ihmaldir” diye düşünüyoruz.

Umarız bilgi eksikliğimiz olsun.

Daha dikkat lütfen.