Büyük Türkiye’ye değil,

     Türkiye’ye değil,

     Diyarbakır’a hiç değil!

     Ama “Büyük Avrupa’ya Hoş Geldin!” pankartıyla karşılanmıştı (2004) Diyarbakır’ımızda, anlı şanlı Verheugen denen AB prensi!

     Niçin böyle bir pankarta ihtiyaç duyulmuştu dersiniz?

     Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir ili olmak -bir avuç kendini bilmezin- ağırlarına gidiyor -ne hikmetse-!

     Aman yarabbi!

     Bu ne kin?

     Bu ne nefret?

     Türk Milletine yani aslında kendi milletine!

     Türk Devleti’ne yani aslında kendi devletine!

     Türk Polisine!

     Türk Askerine!

X

     Emin olun, yer gök titrer bu bakıştan!

     Şehitlerin yüreği sızlar bu yolda oluştan!

X

     Lütfen yer verdikleri Türkçe’nin yanı sıra, Süryanice ve özellikle Ermenice verilen konserin anlamı ne idi?

     Aslında verilmek istenen mesaj, çok açık değil miydi?

     Türkten başka herkes dost ve kardeş bunlara!

     Yunanı da kardeş, Ermenisi de!

     Türkün düşmanı herkes, dosttur bize demek isteniyordu!

     “Düşmanın düşmanı dosttur.” hükmü yerine getiriliyordu!

     Türkiye’dekiler ise ancak alt kimlikleri söz konusu olursa, kardeş sayılıyordu!

     Yok eğer onlar; kendilerini Türk Milleti’nin bir parçası, bir ferdi görüyorlarsa, “cehenneme zümera.” demek isteniyordu!

     Bu durumu, onlara alt kimliklerini nazara vererek hitap etmelerinden, onlara o taraflarıyla seslenmelerinden anlıyorduk.

     Nitekim “Lazlar bizim kardeşimiz!” diyerek yanlarına çekmeye çalışmıyorlar mı?

     Sanki Türkiye’de herkes, birbiriyle kardeş değilmiş gibi.

     Sanki “İnneme’l-mü’minîne ihvetün.” / “Bütün mü’minler /bütün inananlar kardeştir.” hükmünce, Türkiye’de bütün müslümanlar kardeş değilmiş gibi.

     Aynı şekilde “Alevîler bizim kardeşimiz.” diyerek, onları bütünden kopartmak istemiyorlar mı?

     Sanki Alevî kardeşlerimiz aynı milletin, tek bir milletin; Türk Milleti’nin bir parçası değillermiş gibi.

X

     Hava, su, ateş ve toprağın birleşerek; organik bir varlık / organik bir millet ortaya çıkardıkları gibi.

     Türkiye’de her unsur; asırlardır kaynaşarak, Büyük Türk Milleti’ni oluşturmuşken.

     Tek tek bir olanlar bin olmuşken.

     Kuvvet birlik ve dirlikten doğarken.

     Onları eski, yalnız ve zayıf hallerine dönüştürmek; nasıl bir mantıktır?

     Neye hizmettir?

     Dünya birlik peşinde koşarken, sorunlarını birlik hâlinde aşacağına inanırken, birlikten koparak bir ve yenilir olmak nasıl bir akıldır? Doğrusu anlamakta zorlanıyoruz.