18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ile Çanakkale Kara Savaşları üzerinden tam 101 yıl geçti. Yakın tarihimizin en şanlı sahifeleri arasında yer alan Çanakkale Savaşlarının ilki malumları 18 Mart Deniz Zaferi’dir. 

O günün en güçlü donanması 18 Mart 1915 günü girdiği Çanakkale Boğazı’nda; 3 zırhlı, 2 muhrip ve 7 mayın gemisi ile 900 askerini sulara gömerek aldığı acı ve ağır bir yenilgiden sonra Boğaz’ı terk etmişti. 

Savaş 6,5 saat sürmüş, o günlerin tabiri ile Düvel-i Muazzama Çanakkale Boğazı’nı geçememişti. 

Düvel-i Muazzama bu hezimetin ardından Gelibolu Yarımadasını işgal ederek Çanakkale kilidini açma kararı aldı. 18 Mart’tan 98 gün sonra; 234 muhtelif gemi ve 72 uçak desteğinde 83 bin kişilik bir ordu ile Gelibolu sahillerine çıkmaya başladı. 

Niyetleri Boğaz’ı aşıp bir hafta içinde İstanbul’a ulaşmaktı. 

Daha karaya çıktıkları ilk saatlerde, talihin O’nların karşısına asrın en büyük dâhisini çıkaracağını bilebilirler miydi? 

Yarımada’yı savunmakla görevli, Türk Ordusunun Komutanı Alman Mareşal Liman von Sanders, çıkan düşmana müdahale için bir türlü karar veremedi. O çıkarmayı, kuzeyde Saros Körfezi’ne bekliyordu. 

Aslında düşman daha denizde iken harekete geçmek, sahile çıkanları, hemen taarruzla denize dökmek gerekiyordu. 

Yb. Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19ncu Tümen Eceabat’ta Ordu ihtiyatı olarak ayrılmıştı. Ve Yb. Mustafa Kemal Tümenini hemen Anzak’ların karşısına sevk ederek önce O’nları durdurmuş bilahare de taarruzla imha edemese bile sahile kadar geri atmıştı. 

Tümen Komutanı bu kararını, aslında Ordu Komutanının onayı ile uygulayabilirdi. Yb. Mustafa Kemal Ordu Komutanı ile görüşememiş ve Ordu Komutanının onayını almadan Tümeni kullanmıştı. Böylece sorumluluğu yüklenerek en kritik anda en önemli kararı vermiş, harbin kaderini değiştirmişti. 

Yarımadanın güneyinde de Seddülbahir bölgesinde 9ncu Tümenin zayıf unsurları bölgelerini kahramanca savunarak İngiliz’leri sahile hapsetmeyi başarmışlardı. 25 Nisan’dan sonra da düşman, Kahraman Mehmetçik karşısında başarılı olamamıştı. 

Yeni takviyeler ve tekrarlanan taarruzlar da sonuç vermemiş, taraflar siperlerde, başlarını bile kaldıramaz halde savaş adeta kilitlenmişti. 

Düşman Ağustos ayı başında şansını zorlama kararı aldı. Yeni kuvvetler getirdi, Türk Ordusunu kuzeyden kuşatmayı denedi. Anafartalar’da, Conkbayırı’nda yine göğüs göğüse çetin ve kanlı muharebeler cereyan etti. 

Mustafa Kemal yine birinci hatta bu defa bölgedeki bütün kuvvetlerin komutanı olarak düşmanın karşısında idi. Göğsüne isabet eden şarapnelden, hayatını cep saati kurtardı. 

Kahraman Mehmetçiğin durdurup taarruzla geri attığı düşman 21 Ağustos’ta şansını bir defa daha denedi ise de kuşatmayı başaramadı. 

Yiğit ve Kahraman Mehmetçik Düvel-i Muazzamanın bu bahtsız askerlerini denize dökemese de geçit vermemişti. Sonunda mağrur düşman çareyi, 9 Ocak 1916’da Yarımada’yı gerçek sahiplerine bırakarak terk edip gitmekte buldu. 

Savaş 8,5 ay sürmüş, bu süre içinde İngiliz ve Fransız askerlerinin mevcudu 490 bine Türk Ordusu’nun mevcudu da 500 bine ulaşmıştı. 

Düşmanın zaiyatı 49 bini ölü 252 bin, bizim zayiatımız da 57 bini şehit 213 bindir. 

Bölgede 7 ay 22 gün kalan Ulu Önder Atatürk bu süre içinde 29 savaş yönetmiş, 5 adet madalya ile ödüllendirilmiş, Yarbay rütbesi ile Tümen Komutanı olarak geldiği bölgeden Albay rütbesi ile Kolordu Komutanı olarak ayrılmıştır.  

Çanakkale’de her Türk ailesinin mutlaka bir ferdi vardır. Ve bu muhteşem zafere her Türk ailesi ortaktır. 

Çanakkale’de Düvel-i Muazzamayı Türk Ordusu’nun kahramanlığı, cesareti, fedakarlığı ve yurt sevgisi dize getirmiştir. Kazanılan bu Muhteşem Zafer tarih durdukça aziz milletimizin övünç kaynağı olacaktır. 

Mehmet Akif’in “İsteme benden makber sana aguşunu açmış duruyor Peygamber” diye ifade ettiği yiğit ve kahraman şehitlerimizi, Çanakkale’nin ebediyete intikal etmiş bütün aslanlarını, başta Ulu Önderimiz Atatürk olmak üzere bütün kahraman komutanlarımızı minnetle ve şükranla anıyorum. 

Ruhları şad, mekanları cennet olsun. 

Haftaya Çanakkale Savaşları’nın stratejik sonuçları ile devam edeceğim.