İlk saniyesinden, son anına kadar tam bir heyecan fırtınası halinde geçen Beşiktaş Fenerbahçe maçının tartışmasız en ön plana çıkan unsuru hakem Halis Özkahya oldu. 
Kötü niyetli değildi, ancak çok kötü bir yönetim sergiledi Özkahya... 
Ersan Gülüm’ü atmamasını, Beşiktaş’ın birinci golündeki ofsaytı, üçüncü golündeki faulü, Şener’in Gomez’e yaptığı penaltıyı es geçişini ve iki takımın da golle sonuçlanabilecek ataklarının ofsaytla kesilmesi nedeniyle darağacı kurup kendisini asmayacağım tabi ki. Tüm bunları yalnızca durumu özetlemek için sıraladım. 
Olabilir, benzeri hatalar her hakemin yapabileceği cinsten kusurlar. 
Benim canımı, bu maç ve içinde yaşanan olaylar değil, burnuma gelen kötü kokular sıkıyor. Hemen anlatayım…
Bir önceki hafta, Trabzon’da yaşanan Cüneyt Çakır faciası ve sonuçta Trabzonspor’un olması kuvvetle muhtemel üç puanın, bilinmeyen güçler ve zaman zaman hortlayan derin futbol içinde oluşan tröstler ya da en iyimser tanımlamayla, ‘balans ayarı’ doğrultusunda Galatasaray’a verildiği söylentisi… Ve hemen ertesi hafta, bu kez de Olimpiyat Stadı’nde benzeri bir sahne. İnsan ister istemez, bu durumdan etkilenip, “Ne oluyor, ne bitiyor” diye yoğun bir düşünceye dalıyor. 
Öyle ya, henüz 6. haftası tamamlanmış ligin zirvesinde Fenerbahçe’nin yalnız kalma yolunda oluşu, tamamı ekonomiye dayanan farklı nedenlerle bir balans ayarı mı gerektiriyordu acaba? 
Trabzon’da Galatasaray’ın kaybetmesi ve Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ı yenmesi halinde, Sarı Lacivertli takımın en yakın rakibine altı, bir diğerine ise sekiz puan fark atması söz konusu olacaktı. Bu kısa süreçte böylesine bir fark oluşması belki de bir şeylerin dengesini bozacaktı…
Evet, bu duruma farklı takımları tuttuğu bilinen birçok insan dikkatini yoğunlaştırıp üzerine söylemler geliştirirken, futbolla alakasının ne olduğunu bilemediğim zat-ı muhterem (!) Rasim Ozan Kütahyalı, Nam-diğer ‘ROK’ bakın ne dedi biliyor musunuz?
Hazret, Beyaz TV’de yayınlanan ‘Beyaz Futbol’ programında, “Eyy, tüm takımlar, Fenerbahçe’ye karşı birleşin”. Tabi yalnızca bu cümle değil, daha pek çok düşmanlık ve ayrımcılık içeren unsurlar vardı sözlerinde. Ancak ben en çarpıcı bulduğum bu bölümü aktarmak istiyorum sizlere.
Gerçekten, programın diğer yorumcularını bile çileden çıkaran, açıklamasa da, Galatasaraylı olduğunu herkesin bildiği, Ahmet Çakar’ın da tepki verdiği, amigoluk sınırlarını alabildiğine aşan taraftarlığı, argo jargonunun zirvesini dahi geride bıraktığı basit üslubuyla bir ROK tiradı izledim.
İnsanın içini acıtacak denli ayrımcılık içeren bu bölümü, internetten girip izlemenizi isterim. Hangi takımın taraftarı olursanız olun, en basit insani değerlerle dahi kabullenebileceğinizi sanmam.
Hepinize, her şeyin gönlünüzce olacağı bir hafta diliyor, geçmiş bayramınızı sevgiyle kutluyorum.
Hoşçakalın…